Akbaba Dergisi 1953 Sayı 069

dedo11

Onursal Üye
8 Nis 2013
1,893
5,287

Sayın ritvan ;

AKBABA okuma günlüğü : AKBABA OKU(YORUM) :



"Erkeklerin kadınları nasıl sevmeğe başladıkları artık malum : Eskiden
ölesiye idi, şimdi öldüresiye!.. Kalem yerine bıçak, kelime yerine kurşun!..
.............
Erkek kadını nasıl öldüresiye seviyorsa, kadın da erkeği hemen hemen öyle : Yiyesiye, içesiye ve yolasıya!
Ama, ben asıl buna, bu iki cinsin birbirine karşı beslediği yamyam sevgiye şaşmıyorum. Hani, daha bir kaç hafta evvel, nutuklarla, çığlıklarla, ahlar ve
oflarla Beşyüzüncü Fetih Yılını kutladığmız İstanbul yok mu?.. Onu nasıl seviyoruz, işte asıl şaştığım şey bu!"

Bu satırlar Yusuf Ziya Ortaç'ın "Nasıl Seviyoruz" adlı başmakalesinden...

Dedo11 Yorumu : Hep sorunların gerçek nedenlerini gözarıdı ediyoruz. Bir olgunun gerçek nedenini saptarsanız sorunu yarı yarıya çözümüş sayılırsınız. Geriye niyetiniz kalır. Sorunu çözmek istemiyorsanız ( bunlar şimdi toplumumuzada çoğaldı ) çözmezsiniz, çözmek istiyorsanız çözebilirsiniz.
Şimdi soralım :
Soru - Sorun ne ?
Yanıt - Şu , bu , şu , bu , o , öteki .......
Soru - Kim veya ne bu sorunu yaratıyor ?
İşte bu son soru çok önemli. "SORUNU YARATAN NEDEN NE? SORUNA NEDEN OLAN KİM?" bunlara bilimsel açıdan doğru yanıt bulursak. İş tamamdır.
Burada sorun ne Erkeklerin kadınları öldürmesi, ne Kadınların erkeklere çıkar amaçlı yaklaşması , ne de İstanbulun talan edilmesi yıkıma uğratılması...
Peki bunları hangi güç ve güçler yapıyor ? Elbette ki İNSAN YAPIYOR. O halde dürüst, sağlam karakterli insan yetiştiremiyoruz. Bunu başarırsak sorunu yarıyarıya çözmüş oluruz...
Bir de şimdiki İstanbul'a bakınız... Aman Allahım !!!!!!!!!!!








"BİR HARF

Millet Partisi, nihayet ikiye bölündü : ileriler, geriler...
Profesör Vasfi Raşit Sevik, her zamanki ancak gülüşiyle :

-- Biz, dedi, Millet Partisinin ( MP ) baş harfini ( M = Millet ) alıp yürüdük... Geri kalan ( P = Parti ) onaların olsun!"



MAKİNE

Daim ayni yerde resmini çektiren Bedia Muvahhit, değerli tiyatro sanatkarı, yine fotoğrafçısına gitmişti. Dert yandı :
-- Neden bilmem, son resimlerim eskilerine pek benzemiyor...
Fotoğrafçı terbiyeli terbiyeli izah etti :

-- Ne yaparsınız efendim. Yıllar geçtikçe bizim fotoğraf makinesi tabii eskiyor...



BERABER

Yeni evli arkadaşını tebrik etti :
-- Tebrik ederim. Karın iyi bir aileden geliyormuş...

-- Aileden gelse iyi ama, maalesef aileyle beraber geldiler...

Dedo11 Yorumu : Elbette ki burada aile üyelerinin de getirmiş anlamında kullanılıyor. Ben bu anlamı da içeren başka anlamlarda da kullanacağım. Erkek olsun, kadın olsun evlendiğinde ne yazık ki ailesini de birlikte getiriyor. Kiminin kardeşi, anası, babası fiziki olarak her şeye müdahil oluyor , kiminin ( daha korkuncu ) karakterinde, karaktersizliğinde, bencilliğinde , zihninin içinde, beğenilerinde , alışkanlıklarında o kişi ile birlikte geliyor... Lütfen bu satırlar üzerinde uzun uzun düşününüz... Evli çiftlerin mutsuzluklarının büyük orandaki kaynağı bunlar değil mi ( elbette ki başka kaynaklar da var. )
EK : Aslında bu fıkrayı TV de başlayan bir dizi "YAN ODA" adlı dizi için buraya alıntıladım. Orada aynen bu bu fıkradaki gibi aileyle beraber geliniyor...



YEMİŞ

Boşanma davasında hakim, kabahatli kocaya sordu :
-- Karınız dava dilekçesinde sizin için beni yedi bitirdi diyor. Doğru mu?

-- Hayır efendim belki yedim ama görüyorsunuz ki , maalesef bitiremedim...






5. Sayfanın sağ altında bir karikatür : Karikatürde pahallılığın dev dalgaları karşısında belediyenin fındık kabuğu gibi kalan kayığı ( mücadelesi ) var.
Karikatürün alt yazısı : "Fahrettin Kerim -- Allah kerim!.."

Dedo11 Yorumu : Şimdi de aman allah ediyoruz pahallılıktan. 1 litre zeytinyağı 375 TL , bir kilo et 400-1100 TL , bir demet pazı 50 TL, bir adet kıvırcık 45 TL , bir adet kestane ( o da ithal olup hayvanlar bile yemez ) 8 TL , bir adet simit 15 TL , yahu boşuna sayıyorum hani şu artık çöp sarıp atmaya bile yaramayan bir gazete var ya o bile 10 TL olmuş.
Bu halimize bakıp "Allahım sen yetiş imdadımıza. Çare sende!" diye yalvarıyordum ( galiba yüksek sesle olmuş ) ki , bir ses ....
-- Hadi ulan , sizin gibi bir garabet yarattığım için bin pişmanım. Ben sizi yarattım ama siz beni uşak sandınız. Her şeye beni uşak gibi yapayım, çözeyim , halledeyim diye ha bire çağırıyorsunuz. Ben sizin uşağınız mıyım , yoksa yaratanınız mıyım? Buna bir karar verin artık. Bir de benden istediklerinize karşı sadece ama sadece ( emek vermek yerine ) yaptığınız hep yalvarmak, yakarmak , dilemek , sızlanmak ... Bana verdiğiniz ise sadece "Büyüksün! büyüksün ! büyüksün! ...." diyen pırpır eden dudaklarınız. Ben sizin gibi zavallı yaratıkçıkların dolduruşuna gelecek bir güç müyüm ? Ben büyük olduğumu siz değersizlerin söylemesi ile mi büyük olacağım... Değersizlerin bana büyük demesinin bana bir değer kattığını mı sanırsınız , gafiller...."

Ben bunları duydum... Vallahi de duydum, Billahi de duydum. Allah Beni çarpsın ki duydum. Ama bu ses nereden geldi bilemiyorum ?.......



8. Sayfanın en üstünde "Akbaba" imzalı "Yakışmadı" başlık taşıyan çerçeve yazıda Yeni İstanbul gazetesinde bir karikatürü nedeniyle Turhan Selçuk'u haksız yere eleştiren Akşam Gazetesindekilerin yanlış yaptığı vurgulanıyor.






Emeğine ve paylaşım isteğine teşekkür ederim...




 
Üst