Akbaba Dergisi 1953 Sayı 064 (Yıl:31 Cilt:3 (05 Haziran 1953))

balkatan

Onursal Üye
5 Tem 2009
999
4,799
akbaba530605cover.jpg





1975-76 üniversite ilk yılları,
Gazete bayisinin tezgahında
Salata, Gırgır, Fırt, Akbaba, Anahtar(Nebioğlu) göze çarpardı.
Öğrenci harçlığı hepsini almağa yetmezdi.
Genelde Salata, Gırgır ve Fırt (yanılmıyorsam 100 kuruş),
seyrek de olsa diğerlerini (250 kuruş) alıp
bir an önce okuma hevesi ile eve koşardım.
...
Özenle saklar biriktirirdim,
ama yaşam rüzgarı bizleri oradan oraya savururken
onlara sahip olabilmek ne mümkün.
Herbiri bir tarafa saçılıp gittiler.
35 yıl sonra, benimkiler olmasada
bir kısmını yeniden toplayabildim.
Kabul buyurursanız, zaman zaman böyle örnekler sunacağım.
Keyifle okumanızı dilerim.
...
Selam, sevgi ve saygılarımla.
 

hadon

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
10 Mar 2010
3,056
9,130
Kastamonu
Bu özenli düzenleme ve paylaşımcı ruhunuz için çok teşekkür ederim sevgili Betonkol. Eliniz kolunuz ağrımasın.

Anlattığınız senaryo, benim hayatımdan bir kesit gibi... Tek farkı, aynı yıllarda benim lisede okuyor olmam. Ayrıca, ne yazık ki ben, hiç eksiksiz Gırgır ve çok az eksikli Fırt dergilerimin tamamını yitirdim.
:(
 

savok

Admin
30 Eki 2009
20,016
85,146
Kasımpaşa
Dostlar üzülmeyin hepimiz genciz, yeniden toplarız..
Sonra kaybolacak ki birileri bulsun, bu devir böyle sürsün.. Bir sonra daha Çizgi Diyarı niye var ki? Kayıplar bulunsun, yaralar sarılsın diye.. Hilali ahmeriye gibi.. Şu yazı denilen şeyin kemiği yok, nereden nereye geliyor.. Üstadım bu mükemmel ötesi pırıltılı tarama için teşekkür ederim.. Saygı ve sevgilerimle..


Hamiş: Üstadım yıl karşılığını boş bırakmışsın, 1922'de çıktığına göre 31 olabilir mi?..
 

balkatan

Onursal Üye
5 Tem 2009
999
4,799

Hamiş: Üstadım yıl karşılığını boş bırakmışsın, 1922'de çıktığına göre 31 olabilir mi?..

Çok isabetli bir tahmin,
desteğiniz için teşekkürler.
Başlık düzenleme işi
sanırım yetkilerimin dışında,
size zahmet olmazsa sevinirim.
...
Selam, sevgi ve saygılarımla.
 

Doktor Kim

Aktif Üye
17 Mar 2011
323
14,256
AKBABA 90 yaşında

Çok isabetli bir tahmin,
desteğiniz için teşekkürler.
Başlık düzenleme işi
sanırım yetkilerimin dışında,
size zahmet olmazsa sevinirim.
...
Selam, sevgi ve saygılarımla.

Sevgili dostlarım; 07 Aralık 1922 Siyasal mizah dergisi Akbaba yayın hayatına girmiştir.Yayın hayatına çeşitli zamanlarda ara versede 55 yıl süren bir yayın serüveni olmuştur. 1977 yılında kapandı.Aşağıda sunacağım İ.Ü İletişim Fakültesi İletim Online Medya'da yayınlanan Orhan Seyfi'nin yazısında ayrıntılı bilgi bulabilirsiniz.


Genç yazar - çizerlerin okulu: Akbaba

akbaba3uvu.jpg


İletim Haber Merkezi
Bundan 82 yıl önce/yazı 8 yıl önce 2004 yılında yazılmıştır.Bu gün AKBABA 90 yaşındadır ve bir ay sonra 91 olacaktır./ yayın hayatına başlayan Akbaba dergisi, yayımlandığı 55 yıl boyunca genç yazar ve çizerlere bir okul vazifesi gördü. Mizah dergiciliğinde Türkiye’de birçok anlayışı değiştiren Akbaba, kendi alanında ülkemizin en uzun soluklu yayın organı oldu


Bir mizah dergisinin kapağı, kapağın üzerinde elindeki gazeteyi okuyan sakallı, sarıklı, cübbeli bir adam, adamın karşısında bir akbaba resmi, bu iki figürün arasında Arap harfleriyle yazılmış bir yazı, yazının arkasında da cami resimleri. Bu kapak, Akbaba dergisinin 7 Aralık 1922’de çıkan ilk sayısına ait. Bu kapak tasarımı şu anki mizah dergilerinin kapaklarıyla karşılaştırılınca insana biraz enteresan gelebilir; ancak, Akbaba Dergisi yayımlandığı yıllar boyunca kapak ve iç tasarımıyla, Türkiye’de birçok anlayışı değiştirdi. Cumhuriyet’in ilânından önce kurulan Akbaba Dergisi, yayın hayatını 55 yıl devam ettirdi.

Haftalık siyasi mizah dergisi Akbaba, Yusuf Ziya Ortaç tarafından kuruldu. Kuruluş amacı, Aydede Dergisi’nin boşluğunu doldurmaktı. Akbaba, 208 sayı çıktıktan sonra kapanıp, 1933’te yeni harflerle tekrar yayımlanmaya başladı. 1923-1955 yılları arasında iktidardaki Cumhuriyet Halk Partisi’nden yana bir çizgi izleyen dergi, Serbest Fıkra, Demokrat Parti gibi muhalefet partilerine karşı çıktığı dönemlerde okur desteğini yitirdiğinden, yayımına ara vermek zorunda kaldı (1931-1933, 1950-1951 arası). Kurucusu Yusuf Ziya Ortaç’ın 11 Mart 1967’de ölümünden sonra, Engin Ortaç tarafından devam ettirilen Akbaba, 28 Aralık 1977’de kapandı. Akbaba, kendi alanında Türkiye’nin en uzun soluklu yayın organı oldu.

Akbaba Dergisi’nin içeriği; eleştiri yazıları, tiyatro oyunları, fıkralar, rüya tabirleri, genç fırçalar köşesi ve karikatürlerden oluşuyordu. Derginin arka kapağında yabancı karikatüristlerin eserleri yer alıyor, bu köşenin adı derginin ilk yıllarında ‘Ecnebi Karikatürleri’ iken, sonraki yıllarda ‘Dünya Karikatürleri’ne dönüşüyordu. Akbaba Dergisi’nin sayfalarını karıştırınca, içeride akbaba dışında bir başka kuşa rastlıyoruz: Bir yazar “Devekuşu” rumuzuyla yazılar yazıyor.

Akbaba, yazı ağırlıklı tarzıyla bir edebiyat dergisi olarak bile nitelendirilebilir aslında. Akbaba’nın bu tarzını, zamanında Akbaba’ya alternatif olarak çıkan dergiler de sürdürdü.

Derginin yazarları arasında Osman Celal Kaygılı, İbrahim Alaattin Gövsa, Ercüment Ekrem Talu, Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz ve Muzaffer İzgü bulunuyordu. Çizerleri arasında ise Münif Fehim, Zeki Beyner, Fethi Develioğlu, Ali Ulvi, Ramiz, Nemci Rıza ve Semih Balcıoğlu vardı. Akbaba Dergisi’nde yayınlanan karikatürler resim sanatına daha yakındı. Akbaba’da, günümüzün mizah dergilerindeki çok kareli, bant karikatürlerden çok, bir veya iki kareden oluşan ve tam sayfa yayınlanan karikatürlere rastlanıyordu. Ayrıca karikatürlerde konuşma balonunun yerine alt yazı kullanılıyordu genelde. Bizim şimdi okuduğumuz karikatüristlerin ustalarının ustalarını yetiştiren Akbaba, yayın hayatı boyunca genç yazar ve çizerlere okul vazifesi gördü.

İncelemek isteyenler, Karikatür ve Mizah Müzesi kütüphanesinde, derginin arşivini bulabilirler. Adres: Atatürk Bulvarı Kovacılar Sokak No:12. Mizah Müzesi’nin kitaplığı, cumartesi, pazar ve pazartesi günleri dışında 10.00-17.00 saatleri arasında ziyarete açık.

Akbaba’dan bir yazı: Mazi-Ati


Benim çocukluğum kış ramazanlarına tesadüf eder. Gençliğim yaz ramazanları içinde… geçmiştir diyemeyeceğim. Çünkü gençliğin geçtiğini itiraf etmek, öyle pek kolay değildir. Bu sene ramazan gelmeden evvel, çocukluğuma ait o eski manzaralar birdenbire hayalimde canlanmıştı. Nasıl bir iştiyak duyduğumu anlatamam. O iftar sofraları, reçeller, turşular, tatlılar, iftar topları, sahur davulları teraviler…Sıcaktan camları buğulanmış kahvelerde batan güneş renginde dizi dizi portakallar. Karagöz, meddah, kuka, ödağacı tesbihler.

Bütün bunlar bana erişilmez bir hayal aleminin bugünkü hayattan bin defa daha güzel manzaraları gibi görünmüştü. Sahur vakti karlı yollarda bekçinin davulunu duymayı asri bir salonda radyo zırıltısı dinlemeye bin defa tercih ediyordum.

Mazi, ışık, renk, esrar, vecit, cazibe ile dolu bir cihan. Hall ise yeknesak, tatsız sıkıntılı bir alem. Beklediğim ramazan geldi. karın yağışını, nezleden gripten korka korka seyrettim. Turşularla tatlılarla bezenmiş iftar sofrasına midemi bozmasın diye elimi uzatamadım. Mahalle kahvelerine kömür kokusundan, tütün dumanından girilir gibi değil. Pideler, has ekmeğe nazaran develere yutturulan hamurdan farksız… Karagöz iptidai bir gölge oyunu. Meddah, tatsız bir monolog… Bekçinin davulu uykuyu kaçırmaktan başka, bir şeye yaramıyor.

Çirkinleşti, tatsızlaştı sandığım hayat, meğer bugün daha ne kadar güzelleşmiş rahatlaşmış, incelmiş! Karagöz’le sinemayı, davulla radyoyu, kahve ile kulübü, karşılaştırınca farkını anlıyorum.

Meğer benim mazide vehmettiğim o renk, o ışık, o cazibe, o güzellik, mazi olan hayatıma tehassürden başka bir şey değilmiş. Ben ne davulun, ne reçelin, ne pidenin ne de Karagöz’le meddahın hasretini çekmiyormuşum, kaybolan günlerimin hasretini çekiyormuşum.

Acaba gönüllerinde daima dünün hasretini yaşatanlar da benim gibi düşünemiyorlar mı? Onlar şu veya bu sebeple, şu veya bu kanaatle geçmiş günleri andıkları zaman bu mahfazanın içinde kendi hayatlarından daha kıymettar ne bulabilecekler bilmem.

Hangi cephesinden bakılırsa bakılsın, istikbal, maziden daha güzel, daha yüksek ve daha ziyade tebcile layıktır. Yeniliğe düşman olanlar, maziye bağlananlar, hayatlarında gece başladığı için, doğacak güneşe yumruk sıkan hotbinlerden başka bir şey değildir. Tevfik Fikret’e şimdi birçok noktalardan hak veriyorum: “Ati çıkınca ortaya mazi silinmeli”.
Orhan Seyfi


Osmanlı dönemi ilk sayılarından örnekler

Karikatürlerdeki Tarih
By İsmail Şen · 27 Ocak 2012
Karikatürlerdeki Tarih ·

18 Kanun-i Evvel 1338 / 18 Aralık 1922 Akbaba Dergisi

img0010.jpg


Hayat pahalılığı…

- Eskiden dört kadını bir erkek geçindiriyordu. Şimdi dört erkek bir kadını geçindirmekten aciz!

1922 işgal İstanbul’u, hemen herşey kıt, olanlar da pahalı. Karaborsa inanılmaz boyutlarda. “Hal” bozuk, “ati” kayıp… Tek dayanak “mazi”… Hayaline bile Cihan değen geçmiş zamanları yâd etmenin tam zamanı…




Akbaba: "Perşembe günleri çıkar, siyasi mizah gazetesidir." Yusuf Ziya Ortaç ve Orhan Seyfi Orhon tarafından 1922'de kurulan Akbaba, Cumhuriyet Dönemi'nin ilk siyasi mizah dergisidir. İstanbul'da, Sabah, Terakki, Marifet matbaalarında basılmıştır. Koleksiyonumuzda 1922-1928 arasındaki Osmanlıca sayılarının yanı sıra, 1952-1964 yılları arasında yayımlanmış ve Türkiye'nin yakın dönem sosyal tarihine ışık tutacak sayıları da yer alıyor.

akbaba.jpg


Sevgiler, saygılar....Zamangezgininden...
 

direnc11

Yönetici
11 May 2009
10,098
37,241
İstanbul
Sevgili üstadım sözünü verdiği Akbaba dergilerini paylaşmaya başlamış çoktan.

Epey kıymetli bir dergi Akbaba. Daimi yazar kadrosuna bakar mısınız: "Yusuf Ziya Ortaç, Orhan Seyfi Orhon, Peyami Sefa, Faruk Nafiz Çamlıbel, Reşat Nuri Güntekin, Server Bedii..." Çok kuvvetli bir kadro... Peyami Safa ve Server Bedii isimlerinin ikisine de yer verilmesi ilginç. İki isimle de yazmış demek ki Peyami Safa dergide. Sebebi neyse artık... Karikatürist kadrosu da oldukça kuvvetli. Biraz erotik dozu yüksek karikatürler seçilmiş çoğunlukla. Daha çok ilgi çektiği içindir...

Teşekkür ediyorum, sevgili betonkol.
 

ertuğrul

Admin
5 Nis 2009
24,899
141,081
Zevkle takip edilecek anlamlı mizah dergileri,eline sağlık.
Takibe devam,kaliteli paylaşım ve emekleriniz için teşekkür ederim.
 

pandora1972

Süper Üye
1 Ağu 2012
2,228
4,845
Teşekkürüm hem Betonkol'a hem de sevgili Zamangezginine
İkiniz de harikasınız ve paylaşımlarınız gibi özelsiniz :)
 

Gulyabani

Yönetici
15 Ara 2010
4,999
22,609
Sarıyer
Zamanında mizah dergileri bayağı reklam alabiliyorlarmış. Hem mizah yoluyla toplumsal eleştiri yapıp hem de işverenden reklam almak çok kolay olmasa gerek. Tabii 1950 lerin mizah anlayışının 2000 lerdeki kadar saldırgan olmadığını da kabul etmek gerek.

Teşekkürler, dostum.
 

eminem

Yeni Üye
4 Ağu 2009
27
7
Yeni yılda sağlık ve esenlikler dilerim. Kıymetli arkadaşlar bu sayıyı indiremiyoruz (Sunucudan gelen yanıt yinelenen üstbilgiler içeriyordu. Bu sorun, genellikle yanlış yapılandırılmış bir web sitesi ya da proxy'den kaynaklanır. Sadece web sitesi veya proxy yöneticisi bu sorunu çözebilir.) diye yazıyor düzeltilebilirmi acaba. İlginize teşekkür ederim.
 

direnc11

Yönetici
11 May 2009
10,098
37,241
İstanbul
Yeni yılda sağlık ve esenlikler dilerim. Kıymetli arkadaşlar bu sayıyı indiremiyoruz (Sunucudan gelen yanıt yinelenen üstbilgiler içeriyordu. Bu sorun, genellikle yanlış yapılandırılmış bir web sitesi ya da proxy'den kaynaklanır. Sadece web sitesi veya proxy yöneticisi bu sorunu çözebilir.) diye yazıyor düzeltilebilirmi acaba. İlginize teşekkür ederim.

Linkte bir sorun gözükmüyor. Dosya sorunsuz indirilebiliyor. Bir kez daha kontrol edebilir misin? Mutlu seneler!
 

kingsard

Yeni Üye
24 Mar 2013
1
0
Selam sevgili dostlar
Kendi imkanlarımla bu bilgisayar olayını çözdüm ve birazolsun buralarda dolaşa biliyorum
1964 Doğumluyum dolayısıile mizah dergilerine ilgim var lakin nasıl okuyacağımı bilemedim
bana yardımcı olursanız sevinirim.
Sevgiler Hoşcakalın.
 

lovekizi57

Yeni Üye
7 May 2013
2
0
Hilali ahmeriye gibi.. Şu yazı denilen şeyin kemiği yok, nereden nereye geliyor.. Üstadım bu mükemmel ötesi pırıltılı tarama için teşekkür ederim.. Saygı ve sevgilerimle..
 
Üst