scanfan
Yönetici
- 25 Eyl 2013
- 7,210
- 75,903
1968'den 3 Nostaljik Türkiye Fotoğrafı
Buradaki üç büyük boy fotoğrafı haftalık "Ses Mecmuası"nın 1968 yılının yaz aylarında yayımlanmış üç ayrı sayısından aldım. Tam sayfa basılmış bu manzara fotoğrafları aslında bir bankanın reklâmı olarak dergi sayfalarında yer almış. Üç ayrı kente ait fotoğraflarının kullanıldığı reklâmlar bir reklâm serisinin parçası olarak muhtemelen derginin başka sayılarında da sürmüş olmalı. Benim asıl ilgimi çeken, artık asla geri gelmeyecek olan eski kent dokularının tifdruk baskının canlı ve doygun renkleriyle ebedileştirilmiş olması. Özellikle İzmir'deki "Cumhuriyet Meydanı"nın 46 yıl önceki tenha halini gösteren fotoğraf beni çok duygulandırdı (fotoğraf "Büyük Efes Oteli"nden çekilmiş olmalı)
Süreç içinde değişim kaçınılmazdır. Ancak bu, eski kent dokularının acımasızca yok edilmesini haklı göstermez. Avrupa'da bazı kasabaların fotoğraflarını görmüştüm, 500 yıl önceki görünümleri aynen muhafaza edilmiş. Bu yerleşim yerlerindeki binalarda ne bir çanak anten ne de bir klima cihazı veya ışıklı tabela vs göze çarpıyordu. ABD'de de tıpkı Avrupa kentlerinde olduğu gibi bazı önemli yapılar, cadde ve sokaklar, hattâ tarihe malolmuş bazı ikonik mağazalar bile aradan geçen yıllara rağmen yerli yerinde duruyormuş. Fransız film yönetmeni "François Truffaut"nun "Alfred Hitchcock"la yaptığı nehir söyleşiden oluşan 1967 basımı "Le Cinéma selon Alfred Hitchcock"ta (kitabın Türkçesi bizde 1987'de "Hitchcock" adıyla Afa Yayınları tarafından yayımlanmıştı) ünlü İngiliz sinema yönetmeninin bir anısına yer veriyordu. Kendi anlattığına göre İngiliz yönetmen Alfred Hitchcock, henüz sadece kendi ülkesi İngiltere'de film çektiği yıllarda ABD'yi hiç görmemiş. Ama hobi olarak okuduğu ve incelediği şehir rehberleri, haritalar ve gezi kitapları sayesinde "New York"u avucunun içi gibi biliyormuş. Hangi lokanta, tiyatro veya müzeye gitmek için kaç numaralı otobüse binip hangi durakta inilmesi gerektiği gibi ayrıntıları bile ezbere biliyormuş. İngiltere'de görüştüğü Amerikalı dostları onun bu ülkeye hiç ayak basmamış olduğuna asla inanmıyorlarmış. 1937'den sonra ABD'de film çekmeye başladığında da hiç yabancılık çekmemiş. Hitchcock'la ilgili bu çok bilinen anekdottan alt yapısı güçlü gerçek kentlerin önemli tarihi veya kültürel dokularının yıllar içinde çok fazla değişikliğe uğramadığını anlıyoruz. Belki de oraların halkları gerçek "muhafazakar"lardan oluşuyor. Bizse sözde muhafazakar bir ülkeyiz. Hiçbir şeyi muhafaza etmeyi başaramıyoruz.
Alfred Hitchcock'un kendi ağzından sözleri şöyle:
"1937'ye kadar neden Amerika'ya hiç gitmediğimi hep merak ettim. Hâlâ da merak ederim. Her an Amerikalılarla karşılaşıyordum, New York haritasını tümüyle ezberlemiştim. Tren tarifelerini bile bilirdim. Bu benim hobimdi. Buraya gelmeden yıllar önce tiyatroların ve mağazaların nerede olduklarını anlatarak New York'u tanımlayabilirdim. Amerikalılarla konuştuğum zamanlar bana «en son ne zaman gittiniz?» diye sorarlardı. Benim yanıtım ise hep «şimdiye kadar hiç gitmedim» olurdu.Tuhaf değilmi?"
"1937'ye kadar neden Amerika'ya hiç gitmediğimi hep merak ettim. Hâlâ da merak ederim. Her an Amerikalılarla karşılaşıyordum, New York haritasını tümüyle ezberlemiştim. Tren tarifelerini bile bilirdim. Bu benim hobimdi. Buraya gelmeden yıllar önce tiyatroların ve mağazaların nerede olduklarını anlatarak New York'u tanımlayabilirdim. Amerikalılarla konuştuğum zamanlar bana «en son ne zaman gittiniz?» diye sorarlardı. Benim yanıtım ise hep «şimdiye kadar hiç gitmedim» olurdu.Tuhaf değilmi?"
"Le Cinéma selon Alfred Hitchcock" (1967) kitabından alıntı
Yazan (söyleşiyi yapan): François Truffaut
Türkçe baskısı: "Hitchcock", Afa (1987)
Yazan (söyleşiyi yapan): François Truffaut
Türkçe baskısı: "Hitchcock", Afa (1987)
Son düzenleme: