19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsun.

Doktor Kim

Aktif Üye
17 Mar 2011
325
14,237
Dağ başını duman almış,
Gümüş dere durmaz akar,
Güneş ufuktan şimdi doğar,
Yürüyelim arkadaşlar.
Sesimizi yer, gök, su dinlesin;
Sert adımlarla her yer inlesin.
45120122.gif

Bu gök, deniz nerede var,
Nerede bu dağlar, taşlar.
Bu ağaçlar, güzel kuşlar,
Yürüyelim arkadaşlar.
Sesimizi yer, gök, su dinlesin;
Sert adımlarla her yer inlesin.

19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı


Türk Tarihinde kutlanması gereken günler vardır. Bunlardan biri 19 Mayıs 1919′dur. 19 Mayıs 1919 Anadolu’da yeni Türk Devleti’nin fiilen temellerinin atıldığı gündür ve Türkiye Cumhuriyeti tarihimizin başlangıcıdır.

Yüce Önder Atatürk’ün Büyük Nutkunu bu olayla başlatması, doğum gününü soranlara 19 Mayıs’ı işaret etmesi bunun kanıtı sayılmalıdır.19 Mayıs’ın millî bayram olarak ilân edilmesi bu yargıyı daha da pekiştirmektedir. Atatürk, gerek Millî Mücadele döneminde, gerekse Cumhuriyet döneminde yurdumuzun birçok şehrini ziyaret etti. Bu ziyaretler, o şehirlerin mahallî övünç günleri olarak kutlandığı halde sadece 19 Mayıs yasa ile millî bayram kabul edildi.

Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra Mustafa Kemal Paşa, 13 Kasım 1918′de İstanbul’a geldi. İstanbul’da yaklaşık altı ay kaldı. Bu süre içerisinde vatanın kurtuluşu için çeşitli girişimlerde bulundu.

Padişahla birkaç kez görüştü ve ona bu konuda düşüncelerini aktardı. Güçlü bir hükümetin kurulması için çaba gösterdi. Basın yoluyla geniş kitleleri bilgilendirmeye, halkı aydınlatmaya çalıştı. Kurtuluşa giden yolun temel ilkelerini yine bu dönemde ortaya koydu. Bunları çok yakın arkadaşlarına anlattı.

Böylece Millî Mücadeleden yana az sayıda, fakat etkin bir grup oluşturmayı başardı. Millî Mücadele Anadolu’dan başlatılacaktı. Bunun için öncelikle birer görevle Anadolu’ya geçilecek, mecbur kalınmadıkça görev terkedilmeyecek, görevi bırakmak gerektiğinde asla İstanbul’a dönülmeyecek, çalışmalar gayrî resmî bir tarzda sürdürülecekti.

Samsun’dan başlayan süreçte, onun tutum ve davranışları izlenecek olursa bütün bu prensiplere bağlı kaldığı görülecektir. Başlangıçta kendisiyle birlikte Millî Mücadeleye atılan arkadaşları arasında, zorunlu olmadıkları halde İstanbul’dan verilen emirlere hemen uyarak görevini bırakanları, bununla kalmayıp İstanbul’a dönenleri, söz konusu prensiplere aykırı davrandıkları için Nutuk’ta ağır bir biçimde eleştirmektedir. Yüce Önder’i diğerlerinden ayrı ve üstün kılan, azmi, iradesi, kararlılığı, milletine sevgisi ve güveni, zafere olan mutlak inancıydı.

Dokuzuncu Ordu Kıtaatı Müfettişliğine atandıktan sonra, heyecanla Harbiye Nezareti’nden çıkarken,”kafes açılmış, önünde geniş bir âlem, kanatlarını çırparak uçmağa” hazırlanıyordu. Oldukça sıkıntılı, zahmetli bir yolculuktan sonra, Samsun’da milletiyle kucaklaştı.

Samsun, mülkî taksimatta doğrudan Dahiliye Nezareti’ne bağlı Canik Sancağı’nın merkez ilçesiydi.Karadeniz kıyısındaki bu şirin kasaba, Birinci Dünya Savaşı’nın yükünü taşıyan yerlerden biriydi. Genel savaş sırasında özellikle Rus istilâsına uğrayan Türk topraklarından göç eden çok sayıda insan buraya gelmiş, kasabanın rengi, havası birden bire değişmiş, yeni gelenlerin barındırılması sıkıntılar yaratmıştı.

Bunlar bir yana, Samsun aynı zamanda Pontusçu faaliyetlerin yoğun olduğu bir yerdi. Karadeniz’de dolaşmakta olan İtilâf donanmasından, Yunan savaş gemilerinin varlığından cesaret alan ve Samsun Rum metropoliti Germanos tarafından örgütlenen Pontus çeteleri sokaklarda dolaşıyor, asayişi ihlâl ediyor, köylere baskınlar düzenliyor, evleri, binaları ateşe veriyor ve korumasız Türkleri öldürüyorlardı. 9 Mart 1919′da Samsun’a çıkarılan 200 kişilik İngiliz birliği, Pontus çetelerini büsbütün şımarttı.

Mütarekenin bozulacağı endişesiyle güvenlik kuvvetleri ya kullanılamıyor, ya da asayişsizliği önlemede yetersiz kalıyordu. Bu durumda sırf nefs-i mûdafaa için Türkler de harekete geçince, bu zamana kadar Pontus çetelerinin terör faaliyetlerini seyreden İngilizler, seslerini yükselttiler ve 21 Nisan 1919′da Osmanlı Hükümeti’ne bir nota vererek Orta Karadeniz’de Türklerin hıristiyanları katlettiklerini bildirdiler, bunun önüne geçilmediği takdirde bölgenin işgal edileceği tehdidinde bulundular. Esasında olay bunun tam aksineydi.

İngilizler gerçekleri tahrif ederek, Pontusçuları korumayı ve karışıklıkların devamını amaçlıyorlar bölgeyi işgal etmek için bahane arıyorlardı. İstanbul Hükümeti hemen bölgeye yetkili birini göndermek için kolları sıvadı. Derinlemesine bir araştırmadan sonra Mustafa Kemal Paşa üzerinde mutabakat sağlandı.

Çünkü O, ikinci meşrutiyetin çalkantılı döneminde siyasete bulaşmamış, girdiği bütün savaşlarda zafer kazanmış başarılı bir kumandandı. İşte bu noktada Mustafa Kemal Paşa ile Samsun’un dolayısıyla bütün Anadolu’nun ve Türk Milletinin kader çizgisi kesişiyordu. O büyük insan, sebatla, inançla, doğru bildiği yoldan ayrılmadan Türk Milletinin geleceğini kurtaran kahraman oldu.

Mustafa Kemal Paşa’ya asayişsizliğe neden olan olayları tayin ve tespit ile bunların ortadan kaldırılmasının yanında daha başka görevler ve görevin gerektirdiği yetkiler de verilmişti.

Atatürk, söz konusu yetkilerini değerlendirirken, bunları çok fazla bulduğunu ve İstanbul Hükümeti’nin bilerek, anlayarak bunları kendisine vermediğini belirtmektedir. Aynı günlerde ve daha sonra Anadolu’ya bir kısmı şehzadelerin başkanlığında olmak üzere heyetler gönderildi. Bunlar da önemli yetkilerle donatıldılar.

Nasihat Heyetleri, Tahkik Heyetleri, Teftiş Heyetleri adı altında Anadolu’da dolaşan bu kurulların da vatanın kurtuluşu yolunda büyük sonuçlar elde edecekleri bekleniyordu. Basın, bu beklentilere tercüman oluyor, heyetler hakkında geniş bilgiler veriyor, gittikleri yerlerde karşılanmalarından her türlü faaliyetlerine kadar hemen her konuda kamuoyunu aydınlatıyor, hadiseyle birinci derecede alâkadar oluyordu.

Halbuki Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’ya gönderilmesi İstanbul basınında çok az ve sadece haber niteliğinde yer almaktaydı. Bu da kimden ve ne ölçüde sonuç beklendiğinin bir göstergesi sayılmalıdır. Bu halde esas olan görev ve görevin gerektirdiği yetkiler değil, yetkileri yerinde ve zamanında tam bir liyakatla kullanmak, mutlak zafere ulaşabilmektir. Mustafa Kemal Paşa’nın başarı sırlarından biri de budur.

19 Mayıs, sadece Türk millî kurtuluş hareketinin başlangıcı olmakla kalmadı, yeni Türk devletinin çağdaş değerlerle milletler ailesi içerisinde yerini almasını da sağladı. Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıktığı andan itibaren zihnini meşgul eden problem millet iradesinin devlet hayatımıza yansıtılmasını sağlamaktı.

Hatta denilebilir ki bunu kurtuluşun önüne koymuş millî mücadelenin vazgeçilemez ilk şartı saymıştı. 19 Mayıs’ı izleyen günlerde yapmış olduğu yazışmalardaki terminolojiye bakılacak olursa, bu açıkça görülür.

İzmir söz konusu olduğunda “ordu ve millet bu işgalî tanımayacaktır” derken bunu kastediyordu. Samsun’dan Kâzım Karabekir Paşa’ya çektiği telgrafta “millet ve memlekete medyûn olduğumuz en son vazife-i vicdaniye”den amacı da buydu.

Kurtuluş mücadelesi ancak milletle birlikte kazanılabilirdi. Milletle kazanılan mücadeleyi, yine milletle taçlandırmak lâzımdı. Yayın hayatına başlamalarına öncülük ettiği ilk iki gazeteden biri İrade-i Millîye, diğeri Hakimiyet-i Millîye adını taşıyordu. Bu değerler ve kavramlardır ki onu Türk Milletinin kalbinde “milletin kurtarıcısı”, “devletin kurucusu” payesine yükseltmiştir.

tr8.gif


19 Mayıs ulusal egemenliğin başlangıç günüdür.

*** "Milletin bağrından temiz bir nesil yetişiyor. Bu eseri (Türkiye Cumhuriyetini) ona bırakacağım ve gözüm arkamda kalmayacak."

*** Zaferin büyüklüğü, savaşın çetinliği ile ölçülür.

*** Hiçbir zafere çiçekli yollardan gidilmez.

*** "Her şeye rağmen muhakkak bir ışığa doğru yürümekteyiz. Bende bu imanı yaşatan kuvvet, yalnız aziz memleket ve milletimin hakkındaki sonsuz sevgim değil, bugünün karanlıları, ahlâksızlıkları, şarlatanlıkları içinde sırf vatan ve hakikat aşkıyla ışık serpmeye ve aramaya çalışan bir gençlik görmemdir."

*** "Rica ile, merhamet dilenmekle bir millet ve devletin şeref ve istiklâli kurtarılmaz. Türk milleti, gelecek nesiller için bunu unutmamalıdır." 19 Mayıs güven, sevinç, hareket günüdür.

*** Zafer, barışın en kısa yoludur "Türkiye Cumhuriyetinin, özellikle bugünkü gençliğine ve yetişmekte olan çocuklarına hitap ediyorum: Batı senden, Türk'ten çok geriydi. Manada, fikirde, tarihte bu böyleydi. Eğer bugün batı teknikte bir üstünlük gösteriyorsa, ey Türk Çocuğu, o kabahat da senin değil, senden öncekilerin affedilmez ihmalinin bir sonucudur. Şunu da söyleyeyim ki, çok zekisin! .. Bu belli. Fakat zekânı unut! .. Daima çalışkan ol... 19 Mayıs yeni Türkiye'nin ve Atatürk'ün doğum günüdür.

*** "Gençler, Cesaretimizi güçlendiren ve sürdüren sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve kültür ile, insanlık değerinin, vatan sevgisinin en değerli örneği olacaksınız. Ey yükselen yeni nesil, gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve sürdürecek sizsiniz... benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır."

*** "Ben Samsun’u ve Samsun Halkını gördüğüm zaman, memlekete ve millete ait bütün düşünce ve kararlarımın yerine getirilebileceğine dair bir defa daha kuvvetle inanmıştım. Samsun’luların hal ve durumlarında gördüğüm gözlerinden okuduğum vatanseverlik ve fedakarlık ; ümit ve tasavvurlarımı olumlu bir inanca götürmeye yetmişti..."

*** 19 Mayıs ulusal egemenliğin başlangıç günüdür.

*** Milletin bağrında temiz bir nesil yetişiyor. Bu eseri ona bırakacağım, gözüm arkada kalmayacak. Zafer “Zafer benimdir” diyebilenlerindir.

*** Bütün ümidim gençliktedir. Her kafanın anlamaktan aciz olduğu yüksek bir varlıktır gençlik.

*** Türk çocuğu, çok zekisin, bu belli; fakat, zekanı unut, daima çalışkan ol.

*** “Efendiler, ben bu kararların hiçbirini yerinde bulmadım. Çünkü bu kararların dayandığı bütün deliller ve mantıklar çürüktü, temelsizdi. Gerçekte içinde bulunduğumuz o günlerde, Osmanlı Devletinin temelleri çökmüş, ömrü tükenmişti. Osmanlı ülkesi tamamen parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türk’ün barındığı bir ata yurdu kalmıştı. Son sorun bunun da paylaşılmasını sağlamak için uğraşılmaktan başka bir şey değildi; Osmanlı Devleti, onun bağımsızlığı, padişah, halife, hükümet bunların hepsi anlamını yitirmiş bir takım sözlerdi… Sağlam ve gerçek karar … Millî egemenliğe dayanan tam bağımsız, yeni bir Türk devleti kurmak…Ne denli zengin ve gönenmiş olursa olsun bağımsızlıktan yoksun bir millet, uygar toplumlar karşısında uşak durumunda kalmaktan öteye gidemez…Aşağılık durumuna düşmemiş olanların isteyerek başlarına bir emir veren getirmeleri hiç düşünülemez.... Türk’ün onuru, kendine güveni ve yetenekleri, çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet tutsak yaşamaktansa yok olsun daha iyidir."

*** “Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır”

*** "Türk'ün onuru ve gururu ve yeteneği çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir Ulus tutsak yaşamaktansa yok olsun, daha iyi. Bu nedenle ya bağımsızlık, ya ölüm."

10kasimselda4.gif

Atatürk ile ilgili çok güzel bir anı...

Araştırmacı yazar Eflatun Cem GÜNEY anılarında, Samsun’da bir lisede geçen olayda, Atatürk Coğrafya dersinde çocuklardan birisine yurt haritası çizdirir. Tahtada bulunan çocuk kendisine güvenen bir rahatlıkla tebeşiri yürüttü, yürüttü ve umulmadık bir çabuklukla yurt haritasını yazı tahtası üzerinde çizgileştirdi. Atatürk şöyle bir baktı. Sonra tatlı, yumuşak bir sesle “Oğlum, dedi; Şu senin haritada bir yıllık yurt parçası sınırlarımızın dışında kaldı.”

Bu tomurcuk yavrunun körpe zekası bir çift mavi gözle kamaşmıştı. Bilerek bilmeyerek tebeşiri uzattı. Atatürk’de çocuğun titreyen parmaklarından aldı. Ve güney sınırlarımızı düzeltti. Herkes göz kulak kesilmişti, çizdiği sınır Hatay topraklarından geçiyordu. Çocuğa döndü :

“Böyle olmayacak mı? dedi. Bu küçük çocuk büyük bir cevap verdi. “SINIRLARIMIZ ÇİZDİĞİNİZ YERDEN GEÇER” işte bu sorgu, bu cevap yalnız o sınıfın değil bütün milletin yüreğini tutuşturan yeni bir ülkü meşalesi oldu.

b374571hareketlibayrak.gif

19 Mayıs ve Biz

94 yıl önce 19 Mayıs 1919; Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a ayak basması ile başlayan millî mücadeleyi başka bir ifade ile Erzurum, Sivas kongreleriyle kararlaştırılan ve 11 Ekim 1922 Mudanya Mütarekesi ile sonuçlanan Türk Kurtuluş Savaşı'nı hatırlatmaktadır. 1. Dünya Savaşı ile Kurtuluş Savaşı iç içe olup biri diğerinin devamı ve sonucudur. Kurtuluş Savaşı'nın amacı, tam bağımsız bir devlet kurmaktır. Tarihî literatür incelendiğinde görüleceği gibi, sadece komutan değil, memleketin dertlerini dert edinen, bunlara çare arayan, cemiyetler toplayıp kararlar alan büyük önder Mustafa Kemal Paşa, arkadaşları olan Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Ali Fethi Okyar, Kazım Karabekir ve sonradan katılan İsmet İnönü ile İstanbul'da sık sık toplanıp gelecekle ilgili kararlar almaya başlamışlardır. O sırada Samsun,Vezirköprü, Merzifon ve dolaylarında Rum Pontus Çetelerinin İslâm halkına saldırıları artmış, fakat itilaf devletleri durumu tam tersine algılayarak bölgedeki olayların sebebini Türklerin Hıristiyanlara saldırıları şeklinde göstermişlerdir.

Samsun'un stratejik önemi büyüktür; hem doğal bir liman, hem de Karadeniz'in Anadolu'ya açılan kapısıdır. Toplumsal yapısı ise karışıktır. Bunun üzerine Hükümet, gereken tedbirleri alacak güvenilir birine ihtiyaç duymuştur. Damat Ferit Paşa kabinesi, o bölgeye değerli fakat kendi isteklerine göre davranacak bir komutan görevlendirilmesini istemektedir. O günkü bazı politikacılar da Mustafa Kemal Paşa'nın İstanbul'dan uzaklaştırılmasında kendi hesaplarına fayda görmüşlerdir. Padişaha bağlı sanılan Mustafa Kemal Paşa, yakın arkadaşlarının da yardımıyla ve akıllıca kurduğu iyi ilişkiler sonucu Padişah ve Hükümet tarafından 30 Nisan 1919'da 9. Ordu müfettişliğine tayin edilmiştir. Anadolu'ya geçmek için bu görevi fırsat sayan Mustafa Kemal Paşa güvendiği 18 subay ile Bandırma vapuruyla 16 Mayıs 1919'da Samsun'a hareket eder. Anadolu'ya giderken kafasında iki düşünce vardır: Bağımsızlık ve özgürlük. Yani düşmanı yurttan atmak, kişisel egemenliğe (padişahlığa) son vermektir.

Padişah Mustafa Kemal'in bağımsızlık düşüncesini bilir, hatta destekler. Ancak özgürlük, yani ulusal egemenlik düşüncesini bilmez. Zaten bunu öğrenir öğrenmez Mustafa Kemal'in görevine son verir. Samsun'a vardığı 19 Mayıs 1919 tarihinde,Mustafa Kemal Paşa için tarihî görev başlamış olur. 19 Mayıs 1919 Anadolu ve Türk ulusu için bir dönüm noktasıdır.

Ulusal egemenliğe dayanan bir devlet kurmayı düşünen Mustafa Kemal Paşa, kuracağı devletin temel organlarını oluşturacak yeni meclisin toplanması çalışmalarını da başlatır. 20 Nisan 1920'de Ankara'da toplanan meclis TBMM adını alır ve Mustafa Kemal Paşa'yı başkanlığa seçer. TBMM'nin kurulması ile yeni bir hükümet ortaya çıkmış olur. Meclisin ilk amacı ülkenin kurtarılmasıdır. Meclisin çıkardığı bir yasa ile 16 Mart 1920'den itibaren Osmanlı İmparatorluğu ile yapılan tüm sözleşmeler yapılmamış kabul edilir ve yabancı devletler Ankara ile anlaşmak zorunda bırakılır.

13 Ekim 1923'deAnkara'nın başkent olmasıyla yurt içinde ve dışında saltanat yönetimine dönülemeyeceği yolunda ciddi bir mesaj verilmiş olur. Daha sonra 29 Ekim 1923'de, 1921 tarihli Anayasada yapılan değişikliklerle Cumhuriyet ilân edilir. Buna göre hakimiyetin kayıtsız şartsız milletin olduğu, idare şeklinin halkın kendi kaderini kendisinin tayin edeceği temeline dayandığı görüşü benimsenir.
Murat Demireğer'in yazısından alıntıdır.
f4b57142e0f0.gif
,
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

Doktor Kim

Aktif Üye
17 Mar 2011
325
14,237
Taş mizah dergisinin 8 Kasım 1958 tarihli sayısı.

Sevgili dostum Caretta bana, sizlerle paylaşmam için, Taş mizah dergisinin 8 Kasım 1958 tarihli sayısının Ratip Tahir çizimli baş yazısını göndermiş. Sevgili arkadaşım ve dostum Caretta'ya, bu anlamlı sayfayı bana gönderdiği için çok teşekkür ediyorum. Günün önem ve mahiyeti açısından, 10 Kasım öncesi çıkan bu sayıdaki yazının, 19 Mayıs içinde uygun olduğunu düşünerek sayfayı ham, dengelenmiş ve düzenlenmiş üç ayrı şekilde beğeninize sunuyorum.

rtiir1.jpg


xquq.jpg


rtiir.jpg
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

cngz1

Aktif Üye
3 Ara 2011
387
9,754
İstanbul
Lütfen değerlerimize sahip çıkalım. Benliğimizi unutturmaya çalışıyorlar Mesajlarla zirve yapmalıydık. Ne mutlu Türküm diyene...
19 Mayıs Atatürk'ü anma Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsun.
 

Doktor Kim

Aktif Üye
17 Mar 2011
325
14,237
Çok haklısın sevgili dostum.

Lütfen değerlerimize sahip çıkalım. Benliğimizi unutturmaya çalışıyorlar Mesajlarla zirve yapmalıydık. Ne mutlu Türküm diyene...
19 Mayıs Atatürk'ü anma Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsun.


Çok haklısın sevgili dostum. Ne yazık ki evimize iş yerimize şanlı bayrağımızı asmaktan korkar hale geldik. Ama merak etme halkımızın büyük çoğunluğu bu duyguları içinde taşıyor ve yaşıyor.
 

neco50

Süper Üye
11 May 2010
2,731
1,919
19 Mayıs Türk Ulusunun Kurtuluş Savaşının başladığı tarih.
Ve bugün daha sonra TBMM tarafından bayram olarak kutlanmasına karar verildi.
Tüm Ulusumuza kutlu olsun.
Coşkuyla kutlanırdı eskiden. Şimdi Atatürk büstüne çelenk koymaya bile çekinir olduk.
Artık açık alanlarda Bayram kutlaması yapılmıyor.
Bayrağımızı bile asmaya korkar olduk.
İlk ve Orta Öğrenim kitaplarının 2. sayfasında İstiklal Marşı, 3. sayfasında Atatürk'ün Gençliğe Hitabe'si olurdu. Bizler ikisini de tam ezbere okurduk her zaman.
Hatta bize angarya gelirdi ezberlemek. Oysa o kadar gerekliymiş ki.

Tüm dostların 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik veSpor Bayramı kutlu olsun.
 

caretta

Onursal Üye
24 Ağu 2011
2,962
24,144
Kıbrıs
Bu yıl 19 Mayıs Soma faciasına denk geldi.Hepimiz orada can veren 301 işçimiz için gözyaşı
döktük,içimiz parçalandı.İyi ki Atatürk var.Böyle kırıldığımız,daraldığımız,kapana kısılmış
hissettiğimiz zamanlarda O'nu anarak ve O'na sığınarak bir nebze rahatlıyoruz.
 

dynamo

Onursal Üye
3 Eyl 2009
3,180
4,105
İstiklal mücadelesinin tüm şehit ve gazilerini rahmet ve minnetle anıyor, milletimizin 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramını en içten duygularımla kutluyorum.
 

gandor08

Yönetici
6 Ocak 2013
18,384
142,646
19-mayis-siir-23405.jpg


Ne Mutlu TÜRKÜM Diyene, 19 Mayıs Atatürk'ü anma Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsun.
 

hozkoca

Aktif Üye
29 Nis 2009
362
719
Hepimizin 19 Mayıs Atamızı Anma Gençlik ve Spor Bayramı Kutlu Olsun. Ülkemiz ve Milletimiz üzerindeki karabulutlar ve bu bulutların yaratıcıları, daha önceki örnekleri gibi yok olacaklardır; Türk Milleti asla yok edilemeyecek ve yaşayacaktır. Türk Milletini bölmek ve yok etmek isteyenler, kendileri bölünecek ve yok olacaklardır.
 

necropol

Onursal Üye
11 Eyl 2011
513
2,499


Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, 19 Mayıs 1919’da Samsun’dan başlattığı özgürlük hareketi, tüm yurda yayılmış, milletimizin azim ve kararlılıkla birleşerek giriştiği milli mücadele sonucunda zaferle taçlandırılmıştır.

19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı'nız Kutlu Olsun.
 
Üst