Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
17 Şubat Ve Günler Yürümeye Başladı, Müzikli Resimli Edebiyat Takvimi
Tabi, burada Amerikalıların çok farklı bir futbol kültürüne sahip olduklarını gözardı etmemek lazım. ABD'de; bizde, Avrupa'da, Afrika'da ve Güney Amerika'da bilinen tarzda bir futbol kültürü ve hayranlığı yoktur. Oynayanı da, taraftarı da, sayıca çok azdır, bunlar da genelde büyük metropollerle sınırlıdır. Genelde ABD'li daha çok Azteklerden arakladığı basketbolu, aslı itibariyle tamamen bir çocuk oyunu olan beyzbolu ve bir de nerdeyse tamamen topun elden ele dolaşmasından ibaret olduğu halde paradoksal olarak "Amerikan Futbolu" (yani "ayak topu") dediği aşırı şiddet (ve oyun duraklamalarının bizzat oynanan zamandan kat kat daha uzun sürmesinden dolayı aşırı can sıkıntısı) içeren sporu beğenirler. Tabii, bu sadece erkekler için gecerli. Bunun aksine, futbolu tam bir bayan sporu olarak gördükleri ve erkeklerin oynamasını bir tür "entellik" olarak algıladıkları için, her College'de mutlaka bir bayan "soccer"(= bilinen futbol) takımı bulunur ve ABD'li bayanlar, futbolda çok başarılıdır.
1957'de, yanılmıyorsam, Askeri takımın antrenörü de Vahap Özaltay idi (en sağda):
Marşlar konusu olunca aklıma çok eskiden okuduğum bir mevzu geldi.
Vaktiyle Osmanlı devletine karşı mücadele etmek amacıyla Avrupa'ya kaçan Jön Türkler kendilerine destek toplamak amaçlı değişik örgütlerle iletişime geçerler. Paris'te yaptıkları bir toplantıda herkes kendi ülkesinin milli marşını söyler. Bizimkilere sıra gelir, birbirlerine bakarlar. Osmanlı'nın o zaman milli marşı yoktur tabiki. Bizimkilerden birisi başlar: "Allahümme salli ala, seyyidina..."