Sinemaya Emek Verenler: Semiha Berksoy

reader20

Onursal Üye
23 Kas 2011
963
20,140
Denizli
Sinemaya Emek Verenler: Semiha Berksoy
G2BM9X.jpg

Babası: Ziya Cenap Berksoy
Annesi: Fatma Saime
Doğum: 24 Mayıs 1910 - Çengelköy/ İstanbul
Ölüm: 16 Ağustos 2004 – İstanbul
Eğitim: Berlin Yüksek Müzik Akademisi Opera Bölümü
(İlk Türk kadın opera sanatçısı ve ressam)
LEsRLo.jpg

Annesi Fatma Saime Hanım, heykeltıraş ve ressam; babası Ziya Cenap Bey ise, maliye kâtipliğinin yanında pek güzel sesi olan bir şairdi. İlk sanat eğitimini ailesinden almıştır. Bunu kendisi de şu sözlerle ifade etmektedir: “Bende sanatla ilgili ne varsa annemle babamdan aldım.
rfLQAt.jpg

Ortaokuldan sonra 1929 yılında Güzel Sanatlar Akademisi’nde, Namık İsmail Atölyesi’nde resim eğitimi almaya başladı.
1931’de, ilk sesli Türk filmi “İstanbul Sokakları”nda başrol oynadı. 1932’de Dar’ül Bedâi’de, çalışmaya başladı ve aldığı rollerle burada sahnelenen operetlerin primadonnası oldu.
LEsYqQ.jpg

Dârül Bedâi’deki tiyatro eğitiminden sonra konservatuvardaki, o dönemdeki adıyla Dar’ül Elhan’daki şan hocası sopranı Nimet Vahit Hanım’ın sınıfına katıldı. Yıllar sonra bu olayı şöyle anlatır: “Nimet Vahit Hanım'ın şan sınıfında benim ruhumu sürükleyen, bende alev haline gelen o sanat aşkıyla derslere başladım.
YJYwnH.jpg

19 Haziran 1934’te, Adnan Saygun’un bestelediği ilk Türk operası “Özsoy”da, öğretmeni ile birlikte yer aldı. Öğretmeni soprano Nimet Vahit Hanım “Ulu Anne” rolünü üstlenirken, Semiha Berksoy “Ayşim” rolünü canlandırdı.
Aynı yıl devlet bursuyla gittiği Almanya’da Berlin Yüksek Müzik Akademisi Opera Bölümü’nü birincilikle bitiren Berksoy, 1939’da Richard Strauss’un ‘Ariadne Auf Naxos’ operasında Ariadne rolünü oynayarak, Avrupa’da sahneye çıkan ilk Türk opera primadonnası oldu.
LEs1rM.jpg

Türkiye’ye 1940 yılında dönen Semiha Berksoy, Ankara Halkevi’nde, Carl Ebert’in rejisini yaptığı ‘Tosca’ ve ‘Madame Butterfly’ operalarında oynadı. ‘Il Travatore’ operasındaki rolüyle 30. sanat yılı jübilesini kutlayan Berksoy, Devlet Tiyatrosu’nda da dram bölümünde çeşitli oyunlarda rol aldı. ‘Deli Dolu’ ve ‘Lüküs Hayat’ operetlerinin ilk icrasını da gerçekleştiren sanatçı, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı verilişinin 50. yılında, TBMM tarafından ilk kadın opera sanatçısı olarak ‘Atatürk Opera Ödülü’ne layık görüldü.
vev17t.jpg

Sanatçı Berksoy, ayrıca 1961 yılından başlayarak Türkiye ve yurtdışında birçok resim sergisi açtı. 1998 yılında ‘Devlet Sanatçısı’ unvanı alan Berksoy, 2003 yılında Viyana’da Samlung Esly Modern Müze’de sergiye katıldı. Aynı yıl Viyana’da Salome performansını gerçekleştirdi. Semiha Berksoy, son alarak İş Sanat Kibele Galerisi’nde retrospektiv resim sergisi açtı.
LEs4lG.jpg

Semiha Berksoy 16 Ağustos 2004 günü 94 yaşında vefat etti. 17 Ağustos günü İstanbul’da toprağa verildi.
Semiha Berksoy, ilklerin kadını olmuştur. İlk Türk opera sanatçısı, bir primadonna, Avrupa’da opera sahnesine çıkan ilk Türk soprano…

agWcS7.jpg


Filmografisi:
Oyuncu:(5 film)
İstanbul Sokaklarında – 1931 (Hancı Kızı Semiha), Söz Bir Allah Bir – 1933 (Feminist Kadın), Büyük Sır – 1956, Ateş Üstünde Yürümek – 1991, Karanlık Sular "The Serpent's Tale" – 1993 (Hikâye Anlatan kadın)


FİLMLERİ:
İstanbul Sokaklarında (1931)
Ayrıca incelenmiştir.
Sinemaya Emek Verenler: “İstanbul Sokaklarında” Filmi

Söz Bir Allah Bir (1933)
Yönetmen: Muhsin Ertuğrul
Senaryo: Mümtaz Osman (Nazım Hikmet) (Mahmut Yesari'nin Maurice Henneguin ve Pierre Veber'den "Kudret Helvası" adıyla uyarladığı "Et moi j't dis gu'elle T'a fait de l'reil - Sana Göz Kırptı Derim" adlı oyundan)
Görüntü Yönetmeni: Cezmi Ar
Müzik: Muhlis Sabahattin
Oynayanlar: Hazım Körmükçü, Vasfi Rıza Zobu, İ. Galip Arcan, Bedia Muvahhit, Muammer Karaca, Melek Tayfur, Cahide Sonku, Necla Sertel, Semiha Berksoy, Mahmut Moralı, Ferih Egemen, Şevkiye May
Yapım: İpek Film (İpekçi Kardeşler)
Konu: İki canciğer arkadaş olan Avukat Şadan ile Arnavut Recep'in güldürüsü.
Gösterim Tarihi: 30 Ekim 1933
Not: Operet türünde bir film

C1eAII.jpg


Büyük Sır (1956)
Yönetmen: Talat Artemel
Senaryo: Sadık Şendil
Görüntü Yönetmeni: İlhan Arakon
Oynayanlar: Cahide Sonku, Cahit Irgat, Cüneyt Gökçer, Şeref Gürsoy, Kenan Pars, Şaziye Moral, Semiha Berksoy, İ. Galip Arcan, Mediha Gökçer, Merter Fosforoğlu
Yapım: Sonku Film ( Cahide Sonku)
Not: İlhan Arakon'un açıklamasına göre filmin bazı sahnelerini, Sonku, Talat Artemel ve Sami Ayanoğlu ile birlikte yönetmiş.

fuwsNa.jpg


Ateş Üstünde Yürümek (1991)
Yönetmen ve Senaryo: Yavuz Özkan
Görüntü Yönetmeni: Pierre Novion, Ertunç Şenkay
Müzik: Oğuz Abadan
Oynayanlar: Semiha Berksoy, Yılmaz Zafer, Kürşat Alnıaçık, Hülya Aksular, Erdoğan Akduman, İlhan Kilimci, Ertaç Özden, Burhan İlhan, Neslihan Yeldan, Fuat Onan, Hakan Sepetçi
Yapım: Z Film (Yavuz Özkan) Türk , Fransız, Alman ortak yapımı. Kültür Bakanlığı ve Eurimages katkılarıyla.
Konu: Kurtuluş Savaşı, Atatürk Devrimleri, tek ve çok partili dönemler, 27 Mayıs, idamlar, 12 Mart ve 12 Eylül'den günümüze kadar gelen siyasal yaşamı baleyle, dansla öyküleyen özgün bir deneme.
Gösterim Tarihi: 27 Aralık 1991
Ödül: 28. Antalya Film Festivali'nde (1991) "En İyi 2. Film", "En İyi Yönetmen " ve "En İyi Stüdyo" ile "En İyi Kurgu" ayrıca "Halk Jürisi Ödülü". 6. Adana Film Şenliği'nde (1991) "Çukurova Gazeteciler Cemiyeti Özel Ödülü". Kültür Bakanlığı "Sinema Başarı Ödülü" (1992).
Eleştiri: Oldukça eksik ve yetersiz bir çalışma olan Ateş Üstünde Yürümek, anlattığı (ya da anlatmaya çalıştığı) şeylerin altında eziliyor. Özellikle oyuncular, kolektif bir çalışma gerektiren filmde, neler olup bittiğini pek anlamadan ortalıkta gezinmişe benziyorlar. Bu tür bir yapıtın belki de üzerinde en çok çalışılması gereken öğesi olan müzik, bizi anlatmaktan ziyade, popüler çağrışımlara sahip bir seda olarak kulaklarda yer ediyor.
(Durul Taylan, Antrakt der., S. 4, Ocak 1992)
LE2NQQ.jpg


Karanlık Sular "The Serpent's Tale" (1993)
Yönetmen ve Senaryo: Kutluğ Ataman
Görüntü Yönetmeni: Chris Squires
Müzik: Blake Leyh
Oynayanlar: Gönen Bozbey, Daniel Chace, Semiha Berksoy, Metin Uygun, Eric Pio, Haluk Kurdoğlu, Numan Pakner, Cevat Kurtuluş, Beste Çınarcı, Tülin Oral, Giovanni Scognamillo, Cüneyt Çalışkur
Yapım: Temaşa Film (Kutluğ Ataman)
Konu: Bir deniz kazasında oğlunu yitiren aristokrat bir ailenin son temsilcisi Lamia ile sahte araştırmacı bir Amerikalının öyküsü. Lamia, alt sınıftan gelen Haşmet Beyin evlenme teklifine olumlu bakmaz. Gerçekte Haşmet Bey, Lamia'nın yalısına göz dikmiştir. Amacı, yalıyı kundaklayıp sigorta parasına el koymak ve bu arada da arsayı yabancı bir şirkete satmayı planlamaktadır. Lamia ise Haşmet Beyin bu satış önerisine sürekli direnir. Bu arada hiç hesapta olmayan bir Amerikalı, sahte araştırmacı kimliğiyle Lamia'yı ziyaret eder. Amerikalının karanlık işlerle uğraşan uluslararası bir şirketle ilişkileri vardır. Lamia'yı ziyaret etmesin nedeni ise, kadının evlilik dışı bir ilişkiden doğurduğu ve yıllar önce denizde boğulduğunu sandığı oğluyla ilgili haber getirmesidir. İddiaya göre Lamia'nın oğlu Haldun ölmemiştir. Ve Lamia, Amerikalının da yardımıyla olayı araştırmaya başlar.
Gösterim Tarihi: 25 Ağustos 1995
Not: Kutluğ Ataman'ın ilk uzun metrajlı sinema filmi.
Ödül: 13. Uluslararası İstanbul Film Festivali çerçevesi içinde düzenlenen SİYAD (Sinema Yazarları Derneği) seçiminde (1994) Kutluğ Ataman'a "Özel Ödül", yine SİYAD'ın geleneksel seçiminde (1995) "En İyi Film " ve "En İyi Yönetmen", 7. Ankara Uluslararası Film Festivali'nde (1995) Seçiciler Kurulu "Özel Odülü".
Eleştiri 1: Eski bir İstanbul ailesinin son mensubu, hafif nörotik bir anneyle onun 'vampir' oğlu, Türk Sineması'ndaki ilk ciddi anne oğul aşkının kahramanları, bu 'dekadan' çift, onları canlandıran oyuncularının da inandırıcılığı sayesinde seyircinin kanına girmeyi başarıyorlar. Kutluğ Ataman, bir tür filminden de öte, bir tema filmi yapmayı başarmış görünüyor. (Sevmek Zamanı'yla bir ortak yön daha) Karanlık Sular'ın, Boğaz'ın suları olduğu kadar ana rahminin suları olduğunu da düşündürecek her şey var bu filmde.
(Fatih Özgüven, Karanlık Sular Akıyor, Akıyor, Akıyor, Cumhuriyet gaz., 15 Nisan 1994)
Eleştiri 2: Her şey bir yana, ben İstanbul'u, henüz hiçbir yerli veya yabancı filmde böylesine gizemli ve ölümcül güzellikteki bir kent olarak görmemiştim. Ataman'ın açık bir sinema duygusu ve yadsınmaz bir yeteneği var. (Atilla Dorsay, Yeni Yüzyıl gaz., 1 Eylül 1995)
kWaKIe.jpg


SAYGILAR!..
 
Üst