agartan "Kara Filmler"

agartan

Onursal Üye
28 Haz 2019
1,220
11,307
agartan "Kara Filmler"

Önsöz:
Çizgi roman tutkunları için eşsiz bir kaynak olan Çizgi Diyarında bir kaç zaman önce, haklı bir eleştiride bulunan
sayın kudretsabancı'nın mesajını ve verilen yanıtları, çözüm önerilerini okudum.
Kişisel olarak, film sunumlarının çokluğundan rahatsız değilim.
Çok değiller; çünkü "çok" olmak şöyle olur:
Alfred Hitchcock filmlerini tamamlamak için bir gece içinde tam 12 film sunmuştum.
:rolleyes:
Bilmeyenler için yazıyorum, Alfred Hitchcock Filmografisi için: http://www.cizgidiyari.com/forum/yabanci-filmler/143612-alfred-hitchcock-filmografi.html

Ama, özensiz film sunulmasından rahatsızım.
Özensiz derken;
bir ölçü olarak film bilgi sitelerinin puanlamasına göre film seçimi yapılmalı diye düşünüyorum.
IMDb, Rotten Tomatoes, Metacritic baz alınabilir. Türkçe Altyazı sitesi bile baz alınabilir.
IMDb 3.2 puanı olan bir filmi sunmak için, çok önemli bir sebep olmalı.
Türk oyuncu olabilir, bir Türk romanından uyarlama olabilir, güzel ülkemizde çevrilmiş olabilir...
Sırf 'Türkçe' diye, film sitelerindeki şifreli / şifresiz filmlerin linklerini buraya aktarmak...
Şöyle düşünmek gerekir; bu film sinemada olsa,
-zaman ve nakdi olarak- gidip izlemeye değer mi?
Burası film kısmı.


Sunumlarda künye mutlaka olmalı. Üyeler neyi indireceklerini bilmeliler.
Filmi paylaşanlar link kırılmasına karşı en az bir yıl garanti vermeli, link kırıldığında ilk işi yenilemek olmalı.
Filmin konusu, türü hiç önemli değil; ama film hakkında ilginç detaylar varsa, üşenmeyip yazmalı.
Ve elbette, sunumlarda iki / üç afiş veya görsel olmalı. Burası da sunum kısmı.


Çizgi roman sitesinde film paylaşımlarının çokluğuna dair eleştiri (hatta şikayet) yazılıyor,
ancak halen daha günde çift film paylaşılıyor. Hiç mi üstüne alınmıyorsun, bilader?
Rahatsızlık veriyorsun işte, daha nasıl anlatılsın?


Üyeler birbirlerine 'hırsızlık - dolandırıcılık' suçlaması yaparak tartışıyor.
Filmi paylaşıp sunduktan sonra, o artık kişisel değil, anonimdir. Ne hırsızlığı, ne dolandırıcılığı?

Bir üye demiş ki, "bunu video kasetten ben ripledim, başka yerde sunarken bari adıma bir teşekkür et"
Video kaset işi ben yapmadım, ama bir arkadaşım yaptı; her video kasette bir "telif" bulunduğu gibi,
"Başka bir platforma aktarılamaz" uyarısı hepsinde vardır. Kim hırsız, kim dolandırıcı?

Film sunumuma gelerek yorum yapan üye, film tavsiye ederken yanlış isim veriyor. Düzeltiyorum.
Bu sefer düzeltmeye bozuluyor,
'zaten burası çizgi roman sitesi... neyse' gibi alaycı, küçük gören imalarda bulunuyor.
Tartışmalarda öne sürülen argüman, herkes için kırılmaz / bozulmaz olmalı; böyle düşünüyorsan,
çizgi roman sitesindeki film sunumuna niye girip de yorum (üstelik yanlış!) yapıyorsun?


Benim rahatsızlık duyduklarım, bunlar.
Çünkü, ülkemizin en zengin çizgi roman kaynağı olan Çizgi Diyarı,
aynı zamanda paylaşılan ürün ile birlikte sunulan bilgi kalitesi,
üye kalitesi ve hitap, söylem kalitesi olarak da zirvede olmalıdır.


Bütün bunları görüp değerlendirdim ve kendimce uygulayabileceğim, şöyle bir çözüm buldum:

Bu konu başlığı altında en az 111 (yüzonbir) Film-Noir türünde film sunacağım.
(nasipse)

ilgi için: http://www.cizgidiyari.com/forum/yabanci-filmler/159118-film-noir-kara-film.html

Her bir film için ayrı ayrı konu açmayacağım yani.
111 günde sunsam da, 1 günde sunsam da "Son Konular" sayfasında görünmeyecek.

Mesaj enflasyonunu da, teşekkür veya afili beğeni mesajlarını "beğen" tuşunu kullanarak azaltabiliriz.


Bu sayfada yalnızca Film-Noir türünde filmler yer alacak, diğer tür filmler için de böyle bir düzenleme yapabilirim.
agartan Bilim-kurgu & Fantastik Filmler,
agartan Savaş & Western Filmler,
agartan Suç, Gizem & Gerilim Filmleri... vb.

Uygulamak için bu sayfada bir kaç film sunayım, sonucu hep birlikte görelim.



* * *


The Mask Of Dimitrios (1944)

Yönetmen: Jean Negulesco
Senaryo: Frank Gruber, Eric Ambler
Müzik: Adolph Deutsch
Ülke: ABD
Tür: Suç, Dram, Kara Film
Vizyon Tarihi: 23 Haziran 1944 (ABD); Türkiye: 1948 (İzmirli Dimitriyos'un Maskesi)
Süre: 92 dk
Dil: İngilizce
Çekim Yeri: Burbank, California, ABD
IMDb Rating: 7.2


Sunum: 740 MB, Siyah - Beyaz 692*506 pxs, orijinal dil, Türkçe altyazı, çeşitli posterler

İzmirli Dimitriyos'un Maskesi:

*Link yenilendi*


Edebiyatta modern gerilim türünün mucitlerinden yazar Eric Ambler'in (1909-1998) 1939 tarihli yapıtından uyarlama,
1944 tarihli bir film The Mask Of Dimitrios.
Türkiye'de zamanında gösterime girdiği adıyla "İzmirli Dimitriyos'un Maskesi".




Dimitrios-1.jpg




Filmin aslı 1938'de geçse de, 1922-1938 arası başka tarihleri de görüyoruz geçmişe dönüşlerle.
"Film Noir" izlemenin keyfine varılacak filmlerden birisi.

Filmin biz Türkler için en büyük özelliği, Türkiye'de başlaması ve
senaryo gereği sıklıkla Türkiye'ye ve bağlantılı öğelere atıfta bulunulması.
Gerçi az arşiv görüntüsü, bolca stüdyo çekimleri ile kotarılmış ama verilmek istenen atmosferi yakalamış.




Dimitrios-2.jpg




Kadın oyuncular biraz geri planda kalmış öykünün gidişatı açısından...
Bu filme çok yakışan Peter Lorre ve Sydney Greenstreet döktürüyor.
Elbette bir "Maltese Falcon" (Malta Şahini) ayarında değil ama türün gönülden meraklıları için eşsiz bir hazine sayılabilir.
Serseri ruhlu maceraperest bir adam portresi çizen Dimitrios'un entrika, gizem, casusluk dolu yaşamından daha çok,
Dimitrios'un izini süren karakterler bizleri filme bağlıyor.
Greenstreet ve Lorre harika performanslar sergileyerek kendilerini filme eklemliyorlar.




Dimitrios-3.jpg




Negulesco, "flash-back" kullanmanın ölçüsünü kaçırmış gibi dursa da,
filmin yapısı gereği senaryo bir romandan kotarılmıştı ve romanın özüne sadık kalması gerekiyordu.
Olağanüstü bir film olmasa da, türünün en iyi örneklerinden,
türüne özgü zengin klişe içerik örneklerini barındıran bir film İzmirli Dimitriyos'un Maskesi...


Film boyu kozmopolit tiplerle şehirden şehire, ülkeden ülkeye dolaşıyor, casusluk entrikalarına şahit oluyoruz;
hatta "flash-back" sekanslarıyla, zaman içinde de ileri-geri gidiyoruz.
Kurt Katch de
(Albay Hakkı / Hakim / Haki?) ayrı bir tat vermiş, Türk Albay rolünü başarıyla canlandırmış...
Albay Hakkı karakterine Eric Ambler'in başka bazı romanlarında da rastlamak mümkün.




Kitap-Dimitrios.jpg




Eric Ambler'in bir başka eseri, bu filmden bir yıl önce Orson Welles ile filme alınmıştı.
Şurada: http://www.cizgidiyari.com/forum/yabanci-filmler/162530-estambul-1943-film-noir.html



Filmin 1944'te, henüz II.Dünya Savaşı sürerken çekilmesi, romanınsa 1938-1939'larda,
savaşın hemen öncesinde yazılışı, üzerinde önemle durulması gereken veriler.
Çok daha sonraları çekilen kimi filmlerde bile Türkiye sahnelerinde Osmanlı dönemi kılık-kıyafet, eski yazılar vb. görülürken,
dönemin tarihsel gerçekliklerine, azıcık bozulmalarla da olsa, sadık kalınmış oluşu takdire şayan.

Film veya romandan uyarlama senaryo, 1945'te Radyo Tiyatrosu olarak da dinleyicilerle buluşmuş...




Dimitrios-4.jpg




"B sınıfı" filmleri ve "Film Noir" seven sinefillerin, (halen izlemedilerse) izlemelerinde yarar var.
Türü sevmeyenler içinse, anlamsız ve zaman kaybı diye nitelendirilebilir.

Saygılarımla.

*
 
Son düzenleme:

agartan

Onursal Üye
28 Haz 2019
1,220
11,307
Detective Story (1951)

Yönetmen: William Wyler
Senaryo: Philip Yordan, Robert Wyler, Sidney Kingsley
Müzik: Miklós Rózsa, Victor Young
Ülke: ABD
Tür: Suç, Dram, Kara Film
Süre: 103 dk
Vizyon Tarihi: 24 Ekim 1951 (ABD)
Dil: İngilizce
Çekim Yeri: Los Angeles, California, ABD
Nam-ı Diğer: William Wyler's Production of Sidney Kingsley's Detective Story
IMDb Rating: 7.5
Rotten Tomatoes: 67
1952 Cannes Film Festivali, En İyi Kadın Oyuncu: Lee Grant
4 Ödül daha


Sunum: 950 MB, Siyah - Beyaz 720p, orijinal dil, Türkçe altyazı, çeşitli görseller.

Detective Story:

*Link yenilendi*


“Kötülüğün kendi kokusu vardır. Bir çocuk bile anlayabilir, onu bilirim.”


3-Detective.jpg




New York 21. Bölge dedektif ekibinin olağan bir iş gününde karşılaştığımız insanlar;
zimmetine ufak miktarda para geçiren Arthur (Craig Hill) ve onu karşılıksız seven ve belki de bu sevgisi Arthur'’u kurtaracak olan mükemmel kız (C.O’Donnell);
boş tehditler savuran ancak tehlikeli olan iki hırsız; olayları çekingen bir şekilde izleyen göz alıcı ve saf bir mağaza hırsızı (Lee Grant);
ve suçlulara karşı hiç acıması olmayan, kanunsuzluğa karşı kendi kendini tayin etmiş mücadeleci bir dedektif James McLeod (Kirk Douglas)...

Dedektif, bir kürtajcıyı yakalamak için yaptığı amansız takibin, gittikçe kendi kişisel felaketine yol açacağını aklının ucundan bile geçiremezdi.




1-Detective.jpg


Sidney Kingsley tarafından yazılan ve aynı adı taşıyan 1949 tarihli oyununun uyarlaması olan film, 4 dalda Oscar adayı oldu.
En İyi Yönetmen: William Wyler
En İyi Senaryo: Robert Wyler ve Philip Yordan
En İyi Kadın Oyuncu: Eleanor Parker,
Yardımcı Kadın Oyuncu: Lee Grant.


Aşağıdakiler unutulmaz replikler arasında yer alır:
"Dedektifler parmak izleri gibidir, biri diğerine benzemez."
"Yemekten başka şeylere de aç olabilirsiniz!"
"Asla ilk sefer değildir, sadece ilk yakalanmadır."
"Rüzgarda eğilmelisin. Yoksa kırılırsın…"
"Özür dilerim Mary, ama birini sevmekten öyle hemen vaz geçemezsin."



5-Detective.jpg



Neredeyse tüm sahneler New York şehri polis dedektifleriyle dolu bir mekanda geçmesine rağmen,
film, çözülmesi gereken bir eylem veya suçun olduğu geleneksel anlamda bir suç draması değil.

Kirk Douglas, öfke ve delilik arasındaki ince çizgideki başına buyruk yalnızlığı oynadığı rollerde her zaman mükemmel olmuştur.
Bu filmdeki Dedektif Jim McLeod karakteri, oyunculuk yeteneklerinin bu tarafını ortaya koyduğu gerçek bir vitrin olmuş diyebiliriz.
McLeod'un işindeki motivasyonu, suçları çözmek ve hatta masumları korumak değildir.
Bunun yerine, kötülüğün kökünü kazıma arzusuyla doludur.
McLeod'a göre kötülük, herkesin kolayca fark edebileceğini iddia ettiği bir şeydir.



0-Detective.jpg



*Aşağıdaki yazı film hakkında ayrıntı içerir.*

*Kendisine en yakın kişinin, yani kendi karısının geçmişinde bir hatayla karşılaştığında, öfkesi ve tiksintisi o kadar büyüktür ki,
onu neyin daha çok rahatsız ettiğinden emin olamıyoruz. (karısının geçmişinin keşfi mi yoksa bu kötülüğü kendi burnunun çekmemesi mi?)
McLeod kendi katılığının ve empati eksikliğinin ona en çok sevdiği şeye mal olduğunu fark ettiğinde,
oluşan hasarı onarmak için çok geçtir ve bir trajediye yol açar.
*


2-Detective.jpg



Büyük yönetmen Wyler sağlam anlatımıyla son derece izlenir iyi bir film çıkarmış ortaya.
Türünün kara film olması sebebiyle sisteme göndermeler de filmin gerçekçi havasını arttırıyor.
Kirk Douglas tam anlamı ile filmde oyunculuğunu konuşturuyor.
Hem usta oyuncuyu sevenler, hem de klasik film meraklıları için.

Saygılarımla.

*

 
Son düzenleme:

agartan

Onursal Üye
28 Haz 2019
1,220
11,307
All the King's Men (1949) *Oscar*

Yönetmen: Robert Rossen
Senaryo: Robert Penn Warren *Pulitzer*, Robert Rossen
Müzik: Louis Gruenberg
Ülke: ABD
Tür: Dram, Kara Film
Süre: 110 dk
Vizyon Tarihi: 08 Kasım 1949 (ABD), Türkiye: Mart 1952 (Saltanat Hırsı)
Dil: İngilizce
Çekim Yeri: California, ABD
IMDb Rating: 7.4
Rotten Tomatoes: 97
*Oscar 1950* ve "Golden Globe 1950": En İyi Film
*Oscar 1950* ve "Golden Globe 1950": Başrolde En İyi Erkek Oyuncu, Broderick Crawford
*Oscar 1950* ve "Golden Globe 1950": Yardımcı Rolde En İyi Kadın Oyuncu, Mercedes McCambridge
"Golden Globe 1950": En İyi Yönetmen, Robert Rossen
2001 ABD Ulusal Film Sicili
6 Ödül daha


Sunum: 0,97 GB, Siyah - Beyaz 720p, orijinal dil, Türkçe altyazı, çeşitli görseller


Saltanat Hırsı:



Willie Stark (Broderick Crawford), halkın arasından çıkıp politikaya atılır. Popülist söylemlerle başarılı da olur.
Ancak koltuğuna oturduktan sonra bambaşka bir kişiliğe bürünür.
Verdiği sözleri, vaatleri unutur.
Ailesini ve arkadaşlarını zenginleştirir, eleştirdiği sistemin bir parçası olur.
(çok iyi bildiğimiz bir konu) :mad:


01.jpg




Oscar ve Altın Küre ödülü alan Mercedes McCambridge'in ilk filmiydi.

Robert Penn Warren'ın filmin dayandığı romanı 1946'da yayınlandı. Pulitzer Ödülünü kazandı.
Yazar-yönetmen Robert Rossen, film haklarını kendisi satın aldı ve ardından Columbia Pictures ile bir anlaşma yapmayı başardı.
Romanın odak karakterini Jack Burden karakterinden (John Ireland) Willie Stark'a kaydırdı.




02.jpg




Film, son kurgucu Al Clark'tan çıktığında yaklaşık 5 saatti.
Yönetmen Robert Rossen ve kurgu ekibi bir ay kadar çalıştıktan sonra ancak yaklaşık 1 saatini kesebilmişlerdi.

(4 saatlik bir film, günde iki seans demek olduğu için, hasılatın yarısını götürür. Yapımcı firmaların o zamanlardaki anlayışı öyleydi.)
Ortaya çıkan 4 saat 10 dakikalık filmin yapımcılardan red yeme olasılığı çok yüksekti, dolayısıyla Rossen paniğe kapıldı.

Sonunda Rossen, çaresizce ekibine her sahnenin merkezi olduğunu düşündüğü yeri seçmesini,
yüz feet öncesi ve yüz feet sonrasını tutup; geriye kalanı, ne olup bittiğine bakmaksızın kesmesini söyledi.

"Diyalog, müzik, ne varsa kesin. Ardından, geriye kalanı izleyeceğiz ve elimizde ne olduğunu göreceğiz".
Film, böylece 110 dakikaya indi.



03.jpg





Yapımcı-yönetmen Robert Rossen, "Willie Stark" rolünde ilk olarak Humprey Bogart'ı, sonra John Wayne'ı düşünmüştü.
John Wayne'da karar kılıp, teklif etti. Senaryoyu okuduktan sonra Wayne, senaryoyu başka oyunculara göndermeden önce,
onlara hükümet mekanizmasını lekeleyen, aşağılık bir filmde rol almak isteyip istemediklerini sorması gerektiğini yazan,
adeta alev alev yanan bir mektupla geri gönderdi.
John Wayne'e göre sarhoş anneler, işbirlikçi babalar, ikiyüzlü, kötü zengin insanlar;
toplumda yükselmek isteyen kötü fakir insanlar tarafından dolduruşa getiriliyordu.
Wayne, iade mektubunda
"Amerikan yaşam tarzına" asit atan bir film yapmak istemekle suçluyor,
"Bu senaryoyu al ve -kibarca- popona sok..." diye bitiriyordu.

(İlginç. Çünkü Willie Stark'ın siyasi partisi ve onu siyasi göreve seçen ülke, filmde tanımlanmıyor.)

Daha önce Wayne'in "Seven Sinners (1940)" filminde yan bir rol oynayan Broderick Crawford, (ironiye bakın) Willie Stark rolü için Oscar'a
aday gösterildi ve aynı yıl "Sands of Iwo Jima (1949)" filminde harika bir performans gösterip, Oscar için rakipsiz görülen Wayne'e karşı yarıştı.

Son gülen Rossen olmuştu.


Saygılarımla.

*
 
Son düzenleme:

melih_

Onursal Üye
24 Ara 2015
1,507
5,017
Osmaniye
Sayın Agartan yine kendisinden beklenen hareketleri çok güzel yapmaya devam ediyor. Film - Noir yani Kara Filmleri severim özellikle de çekildikleri 40-50 arası dönemde filmlerde oynayan aktristler ilgi alanıma giriyor :)
Üstattan şu filme de el atmasını rica ediciiim :)

the-killers-1946-directed-by-robert-siodmak-ava-gardner_u-L-PJUEHV0.jpg
 

agartan

Onursal Üye
28 Haz 2019
1,220
11,307
Film - Noir yani Kara Filmleri severim özellikle de çekildikleri 40-50 arası dönemde filmlerde oynayan aktristler ilgi alanıma giriyor :)
Üstattan şu filme de el atmasını rica ediciiim :)


Ava Gardner "The Killers (1946)"; bu film, 111'lik listemde var.

Şöyle bir ipucu vereyim: henüz listemde IMDb 6,5 puandan düşük film yok. Henüz. :S

Ama kendime göre bir sıra takip ettiğim için, ne zaman sunacağım henüz belli değil.

Takipte kalın, ÇD sinemasında filmler bitmez.
:cool:

Saygılar.

*
 

agartan

Onursal Üye
28 Haz 2019
1,220
11,307
Detour (1945)

Yönetmen: Edgar G. Ulmer
Senaryo: Martin Goldsmith, Martin Mooney
Müzik: Leo Erdody
Ülke: ABD
Tür: Suç, Dram, Kara Film
Vizyon Tarihi: 14 Kasım 1945 (ABD)
Dil: İngilizce
Süre: 69 dk.
Bütçe: 30,000 $ / ABD gişe hasılatı 130,000 $
IMDb Rating: 7.3
Rotten Tomatoes: 100



Sunum: 565 MB, siyah-beyaz 720p, orijinal dil, Türkçe altyazı, çeşitli afişler.


Detour:

Sınırlı kaynaklara sahip yönetmen Edgar G. Ulmer'in yönettiği, gerçek bir başyapıt.
Ulmer, bu tür sinema severler için yankı uyandıran talihsiz şans - kader - hakkında bir hikaye anlatıyor.
Filmin ilk yarısından sonra görünen Ann Savage'ın sosyopat bir femme fatale olarak gösterdiği performans,
filmlerdeki kadınlar için bir dönüm noktası sayılır.



1Detour.jpg



Film-Noir türünün olmazsa olmazlarından
bir femme fatale,
bir iç anlatıcı veya dış ses,
geçmişe dönüşler,
ışık ve gölgenin hüzünlü etkilerinin ustaca yönetilmesi...

Bütün bunlara vereceğiniz not, kesinlikle Rotten Tomatoes notuna ulaşacaktır.

Ulmer, bu filmi emsallerinden onda biri masrafla, 28 günde çekmiş...



2Detour.jpg




Steven Schneider'ın 'Ölmeden Önce Görmeniz Gereken 1001 Film' listesindedir.
Roger Ebert'in de 'Harika Filmler' listesinde yer alan filme, yapımcı firma PRC'nin verdiği bütçe o kadar küçüktü ki,
Charles Haskell tarafından kullanılan 1941 Lincoln Continental V-12 üstü açılır araba aslında yönetmenin kişisel arabasıydı.

(O yıl sadece 400 tane üretilen otomobil, 2865 $ fiyatla satılmış. Enflasyon hesabıyla, zamanımızda yaklaşık 60,000 $.
Bu arabalardan bir tanesi 2013 yılında 210,000 dolara satılmış.)


Filmin bestecisi Leo Erdody, Chopin ve Brahms'dan iki klasik piyano parçası çalarken filme kaydedildi.
Al Roberts (Tom Neal), gece kulübünde geçen sahnelerde piyano başındayken, yakın çekimdekiler Erdody'nin elleridir.

Vera'nın (Ann Savage) filmin erken bölümlerinde giydiği kazak sarıydı ve yönetmenin eşi Shirley Ulmer'e aitti.
Savage'ın üzerindeki kazak biraz boldu ve oyuncuya daha iyi oturması için belirli yerlerde iğnelenmişti.




3Detour.jpg




Telif hakkı sahibinin filmin telif hakkını yenileyememesi, filmin kamu malı haline gelmesine neden oldu,
bu da neredeyse herkesin filmin bir VHS/DVD kopyasını çoğaltıp satabileceği anlamına geliyordu.
Bu nedenle, bu filmin piyasada bulunan versiyonlarının çoğu, filmin II. veya III. nesil kopyalarından kopyalandığı için son derece düşük kalitededir.
Criterion Collection'ın Blu-ray medyada 4K dijital restorasyonlu bir sürüm yayınladığı 2019 yılına kadar filmin yüksek kaliteli bir versiyonu yoktu.

(Sunumum, Criterion sürümüdür.)

Yönetmen Ulmer, parasızlıktan sineğin ayaklarına bulaşan yağı hesap etmiş:
Al Roberts ülkenin batısından doğusuna giderken çekilen birçok sahne, doğudan batıya giderken ters çevrilerek yeniden kullanılmış
. (ayna efekti) ;)

* spoiler:
Al Roberts'ın Vera'yı yanlışlıkla boğması orijinal senaryoda yoktu. Edgar G. Ulmer, çekimden hemen önce bu fikri ortaya atıp uyguladı.
Yine, Al Roberts'ın tutuklanması senaryoda yoktu, ancak Üretim Yasası İdaresindeki kurallar suçluların kurtulmalarına izin vermiyordu.
Bu yüzden Al'ın polis tarafından yakalanması sansür memurunun ısrarı üzerine dahil edildi.
*



4Detour.jpg




Gençliğinde amatör boksör olarak birçok maça çıkan Tom Neal (1914 - 1972), 34 maçın 31'ini kazanmış.

Bu filmdeki kötü şansı 1965'de yeniden geri dönmüş olmalı ki, gerçek hayatta dört yıl önce evlendiği eşini öldürmekle suçlandı.
6 ay süren davada savcılar kasten cinayetle suçlayıp, idam cezası istiyordu.
Jüri 'kasıtsız' adam öldürmek suçundan 15 yıl hapis cezası verdi. İyi halden 6 yıl sonra salıverilen Tom Neal,
9 ay sonra yatağında ölü bulundu.


Detour, kara film türünün en akılda kalan eseri olmayabilir, ancak iyi oynanmış ve ilgi çekici bir olay örgüsü içeriyor.
Özellikle Ann Savage, sanki doğasında varmış gibi tam bir tehdit ve harika performansı nedeniyle izlenmesi gerekir.

Saygılarımla.

*
 
Son düzenleme:

agartan

Onursal Üye
28 Haz 2019
1,220
11,307
He Walked By Night (1948)

Yönetmen: Alfred L. Werker, Anthony Mann
Senaryo: Crane Wilbur, John C. Higgins, Harry Essex
Müzik: Leonid Raab
Ülke: ABD
Tür: Suç, Gerilim, Kara Film
Vizyon Tarihi: 24 Kasım 1948 (ABD)
Dil: İngilizce, İspanyolca, Çince
Süre: 79 dk
Çekim Yeri: Los Angeles, California, ABD
Nam-ı Diğer: The L.A. Investigator / Twenty-Nine Clues
IMDb Rating: 7.1
Rotten Tomatoes: 83


Sunum: 550 MB, Siyah-Beyaz 720p, orijinal dil, Türkçe altyazı, çeşitli görseller

He Walked By Night:



1He.jpg




Hırsız Roy Morgan (Richard Basehart) bir radyo dükkanını soymaya çalışırken, yoldan geçen polis memuru (Robert Rawlins) tarafından durdurulur.
Memur kimlik görmek istediğinde, Morgan onu vurur.
Çavuş Marty Brennan (Scott Brady) şefliğinde Los Angeles polisi, ipucu bırakmayan polis katili Morgan'ın peşine düşer.
Ama Morgan oldukça becerikli biri olduğunu kanıtlar; şehrin lağımlarını kaçış yolu olarak kullanmaktadır.




2He.jpg




1946'da Los Angeles'a korku salan polis katili hırsız Erwin Walker'ın gerçek hayattaki öyküsüne dayanan He Walked By Night,
çılgın bir hızla ilerliyor ama Kara Film türünün tüm gerekliliklerini gösteriyor.
Alfred Walker tarafından yönetilen (Anthony Mann'ın ismi geçmiyor) film, gölgelerin mükemmel kullanımına,
dış sahnelerin çoğu gerçek mekanlarda çekildiği için yarı belgesel tarzı ile farklı bir görünüme ve
şehrin kanalizasyon sisteminde sadece silahların ve koşan ayak seslerinin olduğu muhteşem bir finale sahiptir.




3He.jpg




O dönemlerdeki ilkel adli tıp, konuyla ilgilenenlere ilginç gelecektir.

İki küçük not:
Signal Corps: ABD ordusuna verilen ad.
San Quentin: Kaliforniya'da bulunan, 1852 yılında açılmış bir hapishane.

Saygılarımla.


*
 
Son düzenleme:

agartan

Onursal Üye
28 Haz 2019
1,220
11,307
The Asphalt Jungle (1950)

Yönetmen: John Huston
Senaryo: Ben Maddow, John Huston, W.R. Burnett
Müzik: Miklós Rózsa
Ülke: ABD
Tür: Suç, Dram, Kara Film
Süre: 112 dk
Vizyon Tarihi: 23 Mayıs 1950 (ABD),
Türkiye 8 Ekim 1952 (Elmas Hırsızları)
Dil: İngilizce, Almanca
Çekim Yeri: Culver City, California, ABD
Nam-ı Diğer: The City Under the City
IMDb Rating: 7.8
R. Tomatoes: 96
5 Ödül



Sunum: 1,5 GB, Siyah-beyaz 720p, Türkçe altyazılı orijinal dil, çeşitli görseller.

Elmas Hırsızları,1:

Elmas Hırsızları,2:



* Filmi izleyebilmek için iki cilt "rar" dosyasını da indirmeniz gerekmektedir *


Bu film, 2008 yılında ABD Kongre Kütüphanesi tarafından Ulusal Film Arşivinde koruma altına alınmıştır.



Asph-J-1.jpg





Hapisten yeni salıverilmiş ünlü Alman asıllı suç üstadı Doc Erwin Riedenschneider (Sam Jaffe) Cincinnati'ye gelerek vakit kaybetmeden yeni bir soygunun hazırlıklarına başlar.
İçerdeyken bir mücevher şirketini soymak için kusursuz bir plan yapmıştır, ama bunun için bir ekip toplaması ve para kaynağı bulması gerekir.
Para kaynağı için düzenbaz avukat Alonzo D. Emmerich'e (Louis Calhern) başvurur.

Ekibin diğer elemanları ise at çiftliği alma hayalleri kuran İrlanda asıllı meteliksiz kabadayı Dix (Sterling Hayden),
soygunda şoförlük yapacak olan kafe sahibi kambur Gus (James Whitmore) ve kasa açma uzmanı Louis'dir (Anthony Caruso).
Bir de bu kişiler arasında arabuluculuk yapan at yarışı oynatan kumarhane sahibi Cobby (Marc Lawrence) vardır.




Asph-J-2.jpg




* aşağıdaki yazı film hakkında ayrıntılar içermektedir *

* Soygun planlandığı gibi kusursuz bir şekilde gerçekleşse de, kasanın patlatılması alarm zillerini harekete geçirir ve karşılarına çıkan gece bekçisi ile yapılan kısa boğuşma sırasında
bekçinin ateş alan tabancasından çıkan kurşun kasacı Louis'i ağır yaralar ve bu andan itibaren işler ters gitmeye başlar.
Zaten aslında kendisi de meteliksiz kalmış olan üçkâğıtçı avukatın planı ortaklarına kazık atarak elmasları alıp yurt dışına kaçmaktır, ama bu planı suya düşer.
Polisin sıkı bir çalışması sonucunda ekibin elemanları teker teker saf dışı bırakılırlar veya yakalanırlar.
*


Soygun filmi şaheseri. Zaaflarına yenilen soyguncuların enfes hikayesi.

Büyük yönetmen John Huston’un başyapıtlarından sayılan film, türünde de kendinden sonraki pek çok filme ilham kaynağı olmuş bir film.
Bir grup eski suçlunun, bir elmas soygunu tasarlayıp uygulamalarını anlatan film, o zamana kadar yapılan ahlakçı yaklaşımlı
“suç ve suçlu cezasız kalmaz” hikayesi yerine
karakterlerini daha detaylı anlatan farklı bir yapım olarak ortaya çıkmıştı.




Asph-J-3.jpg




Sterling Hayden’i sinema dünyasına kazandıran film olarak bahsi geçen filmde Sam Jaffe de çok başarılı bir oyun sergiliyor.
Doc Erwin Riedenschneider rolündeki Sam Jaffe’nin müthiş oyunculuğu, kesinlikle Oscar’la ödüllendirilmeliydi.
(Film, 4 dalda Oscar’a aday olmuştu)

Ve... (Sürpriz) Filmde Marilyn Monroe’nun da kısa ama kendisini hemen fark ettiren küçük bir rolü var.
İlk kez 1948'de, 22 yaşındayken sinemada görülen sarışın yıldız, bu filme kadar 5 - 6 müzikal ve komedi filmlerinde çok küçük roller almıştı.
Bu filmde de rolü küçük, ancak çok etkili. Baş rolde olmamasına karşın, ilk büyük filmi diyebiliriz. Zaten çok kısa bir süre sonra aranılan bir yıldız oldu.




Asph-J-4.jpg




Gelişen bu durum karşısında filmin afişleri değiştirildi.
İsmi olmayan orijinal afişlere ismi yazıldı, kimisine fotoğrafları montajlandı; hatta silbaştan afişler bastırıldı.




Asph-J-5.jpg





Filmin ilk bölümü soygunun planlaması üzerine ve son derece ağır diyaloglarla devam ediyor.
Filmin ikinci yarısı ise,
-hava kurşun gibi ağır- son derece gerilimli bir atmosfer var.
Oyunculuklar mükemmele yakın denecek ölçüde kusursuz. MM büyük sürpriz. Kısa ve abartılı bir oyunculuk sergiliyor.
Sterling Hayden'i şehre bir türlü adapte olamamış ve kendi deyimiyle günün birinde şehrin bütün pisliklerinden temizlenip,
o rüyalarını gördüğü taylarına bir gün tekrar kavuşacağı, sert, kabadayı ama aslında yufka yürekli Dix rolünde görüyoruz.


Usta yönetmen John Houston, polisi filmin nerdeyse her karesine koyup bir yerde, suç ve suçlularla kirlenmiş şehirlerin
ancak bu şekilde düzelebileceğini baş polis şefi üzerinden veriyor -ki kanımca- bu mevcut yerleşik sistemin sorgulanamayacağı mesajını veriyor.
Asphalt Jungle, şehirlerde tutunamamış, yüreği halen
"beni köyüme gömün" diyenlerin,
adaleti savunması gerekirken, suçlularla işbirliği yapan kirli avukatların ve azılı suçluların korkulu rüyası polislerin filmi.




Asph-J-6.jpg




Film, 1980'lerin sonlarında Turner Entertainment Co. tarafından renklendirilmişti.
Temmuz 1989'da, John Huston'ın mirasçıları, filmin renkli versiyonunun Fransız TV'sinde yayınlanmasını engellemek için girişimde bulundular,
ancak Fransız mahkemesinde davalarını kaybettiler.
Dava, yazarların haklarının yasal olarak korunmasını, ABD'de yönetmenler ve stüdyolar arasında imzalanan sözleşmelerin yasal durumuna karşı koydu.
Renklendirilmiş versiyon 1989'da yayınlandı, ancak 1994'te Versailles'deki temyiz mahkemesi 1989 kararını bozdu ve
Turner'ı renklendirilmiş versiyonu yayınladığı için 400.000 Frank
(yaklaşık $74.000) para cezasına çarptırdı.

Bu eski tarihli (neredeyse 75 yıllık) sert soygun filmi tüm sinema sevenlerce görülmeyi ve takdir edilmeyi hak ediyor.

Saygılarımla.

*
 
Son düzenleme:

agartan

Onursal Üye
28 Haz 2019
1,220
11,307
Cat People (1942)

Yönetmen: Jacques Tourneur
Senaryo: DeWitt Bodeen
Müzik: Roy Webb
Ülke: ABD
Süre: 73 dk
Tür: Film Noir, Fantastik, Korku, Gerilim
Vizyon Tarihi: 5 Aralık 1942 (ABD)
Dil: İngilizce, Çekçe, Serbian
Bütçe: $134,000 / Hasılat: $4 M
Çekim Yeri: Stage 14, RKO Studios - 780 Gower Street, Hollywood, Los Angeles, California, ABD
IMDb Rating: 7.2
Rotten Tomatoes: 93
1993'te ABD Ulusal Film Koruma Kurulu tarafından birinci seçilerek koruma altına alınmıştır.

Sunum: 524 MB, Siyah - Beyaz 720p, orijinal dil, Türkçe altyazı, çeşitli görseller


Cat People:



"Bir öpücük, onu korkunç bir diş ve pençe katiline dönüştürebilir!"









Çoğu zaman, hiçbir şey göstermemek, bir şeyi göstermekten çok daha iyidir. Hitchcock bunu biliyor ve çok iyi uyguluyordu.
"Psycho" filmindeki katilin duşta kızı öldürdüğünü daha ayrıntılı olarak gösterseydi,
sahnenin dehşeti, bugün ne kadar akılda kalıcı olduğuna kıyasla çok daha etkisiz olurdu.










"Kedi İnsanlar" neredeyse salt korku unsuru ile çekilmiştir. Çünkü diğer şeyler için bir bütçe yoktu.
Sekiz ya da dokuz set var, süresi sadece 73 dakika, birkaç özel efekti var, büyük yıldızlar yok, şiddet ima edilerek korkutuyor ama çok fazla görülmüyor.

Yine de B filmi olarak sadece 134.000$'a çekilen film,
1941'de stüdyonun "Citizen Kane" filmine (680.000$ - 1,8$ M) oranla, RKO'nun 1942'de en çok hasılat yapan filmi oldu.
İnanılmaz dar bütçe nedeniyle, Orson Welles'in "The Magnificent Ambersons (1942)" setleri yeniden kullanılmıştı.









Film, ABD'nin hemen her yerinde oynadı; çünkü korkutucu ve ucuzdu.
Kopyalanması zor olan şey sanatıydı.
"Cat People" bir slasher filmi gibi şok ve vahşet kullanarak korkutucu değil;
ürkütücü, tanımlaması zor, gizemli bir şekilde korkutucu;
ekran görünmeyen tehditler barındırıyor ve hiçbir zaman harekete geçmediği için daha meşum olan bir cinsel tehlike alt tonu vardı.

Genç kadın yüzme havuzunda, kimselerin olmadığı bir zamanda suya ayak basarken... bir şey... homurdanır.
Havuzun yüzeyinden yansıyan ışığın, duvar boyunca rahatsız edici gölgelere sebep olduğuna dikkat edin.










Kahramanı, yeni kocasıyla asla yatmayan (aslında, onu asla öpmeyen) güzel bir kadındır, çünkü tutkunun onu bir pantere dönüştürebileceğinden korkmaktadır.
Film, bazı insanların kedilerden duyduğu korkuyu istismar ederek onun korkusunu büyütüyor:
Onlar sinsi... sinsi ve üzerinize sürünüyorlar
ve Şeytan'la ilişkilendiriliyorlar.

Bu karanlık alt tonlar, günlük hayatın bir hikayesi ile çerçevelenir.
Irena Dubrovna (Simone Simon) New York'ta yaşayan bir moda sanatçısıdır. Irena hayvanat bahçesinde iyi kalpli mimar Oliver Reed (Kent Smith) ile tanışır.
Evine kadar yürürler, onu çay için içeri davet eder ve birbirlerine aşık olurlar.

Sırp kökenlidir ve kendi ailesinin köklerinin,
yüzlerce yıl önce Sırbistan'da bir şehirden atılan 'kedi insanlarının' eski bir lanetinde yattığı izlenimi altında yaşamaktadır.
Sırbistan'daki köyünden, kedi şeklini alabilen şeytani tarikatları barındırdığı inancından bahsediyor.
Kral John bu kedi insanları öldürmeye çalışmış, ancak bazıları bugüne kadar yaşadıkları söylenen dağlara kaçmıştır.
Irena, o insanlardan biri olduğundan korkmaktadır.








DeWitt Bodeen'in ilk eseri olan senaryo, tuhaf ve erotizm ima eden satırlar içeriyor.

Tourneur ve aynı zamanda büyük bir film-noir olan "Out of the Past (1947)" filminde birlikte çalıştığı görüntü yönetmeni Nicholas Musuraca, ışık ve gölge ustaları.
Genellikle Irena'yı karanlıkta bırakmışlar, arkasındaki duvara diğer karakterlerin silüetlerini vermişler, onu kafes gibi işleyen gölgelerle çevrelemişler.

Çok korkutucu değil, ama
sinir bozucu derecede garip ve neredeyse elle tutulur bir melankoli ile işlenmiş, farklı bir Film-Noir.

Saygılarımla.

*
 

agartan

Onursal Üye
28 Haz 2019
1,220
11,307
Criss Cross (1949)

Yönetmen: Robert Siodmak
Senaryo: Daniel Fuchs, William Bowers, Don Tracy (roman)
Müzik: Miklós Rózsa
Ülke: ABD
Süre: 88 dk.
Tür: Suç, Dram, Kara Film
Vizyon Tarihi: 19 Ocak 1949 (ABD)
Dil: İngilizce
Çekim Yeri: Angel's Flight Railway, Bunker Hill, Downtown, L. A., California, ABD
IMDb Rating: 7.4
R. Tomatoes: 100

Sunum: 678 MB, siyah - beyaz 720p, orijinal dil, Türkçe altyazı, çeşitli posterler


Criss Cross:



Özel bir şirketin maaşlarını zırhlı bir araçla taşıma işini yapan Steve'in (Lancaster),
bir mafya babasıyla evlenmiş olan sevgilisi uğruna yapmış olduğu bir soygunu konu alan film;
soygunun arka planını (filmin büyük bir kısmını) flashback ile anlatan güzel yapımlardan biri.
Nispeten gerilim yüklü bu soygunla birlikte çarpıcı bir aşk hikayesini de 88 dk.'lık süreye sığdırmaları, filmin başarılı yanlarından.









1940'lardaki Los Angeles'ın sefil yanı, bu son derece iyi yapılmış film için uygun bir Film-Noir arka planı oluşturuyor.
Başrolde Burt Lancaster, mafya babasıyla evli eski sevgilisine (Yvonne De Carlo) geri dönen bir aşk kahramanı;
Yvonne De Carlo ise, soğuk ve manipülatif bir kadın rolünde mükemmel bir "femme-fatale".
Bir grup serseriyi yöneten Dan Duryea ise kötü adam.

Lancaster'ın bir zırhlı araç servisi için çalışıyor olması olay örgüsüne işleniyor ve filmin en gerilimli ve aksiyon dolu anlarını oluşturuyor.
Gerçek aşk, özellikle karanlık bir sonucun en başından ipucuna sahip olduğumuz bu tür kaderci melodramda asla pürüzsüz gitmez.










Robert Siodmak, hikaye sürükleyici bir doruğa ulaşırken her türlü gerilimi sıkıştırıyor.
Miklós Rózsa'nın başarılı arka plan müziği, filmin gerilimine keskinlik sağlıyor.
Lancaster en iyi erken dönem rollerinden birini oynamış, üç yıl önceki The Killers'daki oyunundan daha etkileyici.
İçinde bulunduğu tehlikeli durumun farkına vardığı hastane sahnesinde son derece etkili.
Bir "Femme-Fatale" olarak, Yvonne De Carlo soğuk ve manipülatif bir kadın rolünde oldukça iyi.
Kara film sevenlerin bu filmden keyif alacağı kesin.










Günümüzde böylesine duru, gerçekçi, heyecanlı, sinema sanatçılarının oyunculuğunu konuşturduğu ve izleyicinin dikkatini zinde tutan filmler niçin yapılmıyor acaba?
Seviyorum bu dönem ve tarz filmleri. Bence Hoollywood'un en başarılı olduğu tarz ve dönemler, bunun gibi filmler.
Ve bu filmlere hayat veren gerçek sinema oyuncuları.
Burt Lancaster da bu oyunculardan birisi ve ne kadar büyük bir oyuncu olduğunun göstergelerinden bir tanesi de bu film.










22. dakika içinde başlayıp, 24. dakika sonlarında biten sahnede harika bir müzik eşliğinde samba yapan Yvonne De Carlo'nun partneri parlak çocuğa dikkat edin.
Henüz 24 yaşındaki Tony Curtis'i ilk filminde görürsünüz. Onun için "Criss Cross" iyi bir başlangıç olmalı, çünkü o yıl 3 filmde daha rol kaptı.
Sonraki yıl, 1950'de ise 7 filmde rol aldı.
Criss Cross, Robert Siodmak'ın yönettiği 1946 yapımı "The Killers" filminde 33 yaşında ilk filminde başrol oynayan Burt Lancaster ile ikinci buluşmasıydı.

Saygılarımla.

*


 

agartan

Onursal Üye
28 Haz 2019
1,220
11,307
The Killers (1946)

Yönetmen: Robert Siodmak
Senaryo: Anthony Veiller, Richard Brooks, Ernest Hemingway
Müzik: Miklós Rózsa
Ülke: ABD
Tür: Suç, Dram, Kara Film
Süre: 103 dk.
Dil: İngilizce
Çekim Yeri: Universal City, California, ABD
Nam-ı Diğer: Ernest Hemingway's The Killers
Vizyon: 28 Ağustos 1946 ABD / Türkiye 1947 (Katiller)
IMDb Rating: 7.8
RoT: 100
1947 Edgar Allan Poe en iyi film ödülü
2 ödül daha
Kongre Kütüphanesi tarafından ABD Ulusal Film Arşivinde muhafaza edilmek üzere seçilmiştir.

Sunum: 860 MB, siyah - beyaz 720p, orijinal dil, Türkçe ses dosyası, Türkçe altyazı, çeşitli görseller

Katiller:




Yönetmen Robert Siodmak,
Ernest Hemingway'in, kendisini öldürmeye gelen iki profesyonel katili pasif bir şekilde bekleyen bir gangster hakkındaki kısa öyküsünü
son derece atmosferik, gergin ve şık, sert bir Film-Noir gerilim filmine dönüştürüyor.










33 yaşındaki Burt Lancaster, ölümü sigorta müfettişi Jim Riordan (Edmond O’Brien) tarafından geriye dönüşlerle araştırılan
eski boksör Ole 'İsveçli' Andreson rolüyle ilk filminde muazzam, heyecan verici bir etki yaratıyor .

24 yaşındaki yükselen yıldız Ava Gardner, sorunların merkezinde Kitty Collins olarak çekici bir şekilde yıkıcı ve ölümcül bir "femme fatale" oynuyor.









Sigorta müfettişi Jim Riordan rolünde Edmond O'Brien, dedektif rolünde Sam Levene, Polis Teğmen Sam Lubinsky ve
gangster Big Jim Colfax rolünde Albert Dekker takdire şayan bir topluluk kadrosu arasında özellikle etkili.
Charles McGraw ve William Conrad (ilk itibarlı rolünde), İsveçliyi avlamaya gelen kötü kiralık katil çifti Al ve Max olarak kara film atmosferini tamamlıyorlar.
Lilly Harmon Lubinsky'yi oynayan Virginia Christine, 1964'deki yeniden çevrimde de kör bir sekreter olarak farklı bir rolle karşımıza çıkıyor.
Kadroda ayrıca John Miljan, Vince Barnett, Charles D. Brown, Donald MacBride ve Phil Brown da yer alıyor.
John Huston, Richard Brooks tarafından ortaklaşa yazılan Anthony Veiller'in güzel senaryosunu geliştirmek için yardım etti.
Unutulmaz bir Miklós Rózsa bestesi ve Woody Bredell'in şaşırtıcı siyah beyaz sinematografisi harika.
1964 yılında Don Siegel tarafından John Cassavetes, Lee Marvin, Clu Gulager, Angie Dickinson ve Ronald Reagan'lı kadrosuyla yeniden yapıldı.

Film kötüleşirse onlardan bir yudum alabilmek için paltosunun bir cebinde bir litre cin, diğerinde bir litre su olan Hemingway, yeni tamamlanmış filmin özel bir gösterimini izlemişti.
Gösterimden sonra, dolu şişeleri kaldırdı, sırıtarak "
Onlara ihtiyacım olmadı!" demişti.

Üçüncü flashback'teki boks maçı, 2000 kişilik bir seyirci kitlesi önünde, bir boks arenasında çekildi.
Burt Lancaster iki ay boyunca bir boks şampiyonuyla antrenman yaptı ve gerçek bir boksöre karşı İsveçli rolünü büyük bir gerçekçilikle oynadı.

Tüm Prentiss Hat Co. soygunu tek bir kamerayla çekildi ve hiçbir kesinti yapılmadı. Düzinelerce insan ve birkaç araç arasında hızlı koordinasyon gerektiriyordu.

Burt Lancaster, İsveçli rolü için üçüncü seçimdi. Lancaster, Union City, NJ'de eski bir sirk akrobatıydı.
Yapımcı Mark Hellinger, Lancaster'ın özel bir gösterim odasındaki performansını ilk gördüğünde, o kadar sevindi ki, "
Tüm oyuncularımı akrobatlardan mı seçsek, ne yapsak?" demişti.

Film New York'ta vizyona girdiğinde o kadar rağbet görmüştü ki, sinemalar talebi karşılamak için 24 saat açıktı ve önceki gişe rekorlarını kırmalarına yardımcı oldu.

Katiller ortaya çıktığında duyulan Miklós Rózsa'nın müzikal teması, daha sonra genişletilmiş bir biçimde,
Dragnet (1951) ve yeniden çevrilen Dragnet (1967) adlı TV dizisi için tema müziği olarak kullanıldı.










The Killers'ın anlatı yapısı ile kara filmin Yurttaş Kane'i olduğu sık sık söylenir.
Bu uygun bir tanımlama, çünkü The Killers sadece anlatı yapısıyla değil, Welles'in başyapıtı gibi, 1940'ların en iyi kara filmlerinden biridir.
Burt Lancaster'ın ilk sinema filminde ve Ava Gardner'ın ilk rollerinden birinde başrol oynadığı film,
sinemanın "altın çağ" denilen döneminin önde gelen oyuncuları olarak çekiciliklerinin büyük bir göstergesi.

Ama film bundan daha fazlası.
Aynı zamanda birkaç iyi Ernest Hemingway uyarlamasından biri ve görünüşe göre Hemingway'in gerçekten sevdiği, nadir bir uyarlaması.
Film, iki gizemli adamın (William Conrad, Charles McGraw) bir lokantada "İsveçli" Ole Anderson'ı (Burt Lancaster) sorduğu küçük bir New Jersey kasabasında başlıyor.
Akşam yemeğine geldiğinde Anderson'ı öldürmek için kasabadalar ve lokantada silah zoruyla tutulan diğerleri bu konuda hiçbir şey yapamayacak kadar güçsüz.
Ama Anderson gelmez, bu yüzden pansiyonuna giderler. Anderson yatağında kalır ve ölümü kabul eder.
Katiller gelir ve işi bitirir.










Bu ilk 15 dakika, Ernest Hemingway'in ünlü kısa öyküsü Katiller'in mükemmele yakın bir uyarlaması.
Diyalog, Hemingway'in düzyazısından kelimesi kelimesine alınmıştır ve yönetmen Robert Siodmak'ın keskin görsel stili ve kurgusu, öykünün kısalığını yansıtmaktadır.
Ancak Hemingway'in hikayesinin bittiği yerde Siodmak'ın filmi, Edmond O'Brien'ın oynadığı bir sigorta müfettişinin Anderson'ın neden
2.500 dolarlık sigorta poliçesini neredeyse hiç tanımadığı bir oda hizmetçisine bıraktığını bulmak için ortaya çıkmasıyla başlıyor.
Citizen Kane'deki gizem kadar zarif değil ama yine de bir gizem.


Müfettiş, Anderson'ın geçmişine bakar ve geçmişinin izini Philadelphia'ya kadar sürer,
burada suç geçmişinin parçalarını ve bir gangsterin köstebek Kitty (Ava Gardner) ile ilişkisini bir araya getirmeye başlar.
Araştırmacının yolculuğunun her aşamasında, geçmişe dönerek, onu tanıyan bir kişinin gözünden Anderson'ın hayatının bir tarafını keşfederiz.
Film ilerledikçe, mücadeleleri ve ters giden bir soygun hakkında daha fazla şey öğreniyoruz.
Yurttaş Kane gibi, sorunlu bir adamı yalnızca geçmişe bakarak anlamamıza yardımcı olur, zaferin ya da trajedinin her anını acınası son anlarının ışığında değerlendirir.









Film, Hemingway'in bir hikayesini kullanan mükemmel bir uyarlama çalışmasıdır.
Hemingway yazılarında cevapsız sorular bırakmayı severdi;
okuyucuyu olayların arkasındaki nedenler hakkında varsayımlarda bulunmaya bırakırdı.
Hemingway'in hikayesini Mart 1926'da bir Chicago restoranında vurularak öldürülen boksör Andre Anderson'a dayandırdığı kabul ediliyor.
Anderson 1916'da bir maçta geleceğin ağır siklet şampiyonu Jack Dempsey ile berabere kalmıştı.
Ernest Hemingway'in filmi sevmek için iyi bir nedeni vardı. İlk makara, 1927 kısa öyküsünün neredeyse gerçek bir uyarlamasıdır ve diyaloglar hemen sayfadan alınır.
Senaryonun geri kalanı, İsveçli hakkında hikayenin Hemingway'in cevapsız bıraktığı sorulardan geliştirildi.

Siodmak ile Anthony Veiller ve ismi henüz duyulmamış yazarlar Richard Brooks ve John Huston,
filmin arka planını doldurmak için The Killers'daki cevaplanmamış soruları kullanarak, şaşırtıcı bir şekilde "tersine mühendislik" ile çalışmışlar.

"The Killers" dikkat çekici bir oyunculuk başlangıcı. Çarpıcı bir uyarlama. Ve nefes kesici bir görsel başarı.
Üçünün de aynı anda olması, onun bir klasik olduğunu pekiştiriyor.


Saygılarımla.

*
 

agartan

Onursal Üye
28 Haz 2019
1,220
11,307
You Only Live Once (1937)

Yönetmen: Fritz Lang
Senaryo: Gene Towne, C. Graham Baker
Müzik: Alfred Newman
Ülke: ABD
Dil: İngilizce
Tür: Suç, Dram
Süre: 86 dk
Vizyon Tarihi: 29 Ocak 1937 (ABD) / 25 Aralık 1940 Türkiye (Günahsız Katiller)
Bütçe: $575,000
Nam-ı Diğer: Three Time Loser
IMDb: 7.3
RoT: 100

Sunum: 605 MB, Siyah-beyaz 720p, orijinal dil, Türkçe altyazı, çeşitli görseller



You Only Live Once:



Fritz Lang ve Henry Fonda'dan güzel bir kara-film örneği. Gerçek yaşamdan alınan bir uyarlama.
Fritz Lang'in filmografisinde ikinci evreye ait olan film büyük buhran ve sonrası döneme bir bakış atıyor.








Gencecik Henry Fonda'yı hapisten çıktıktan sonra hayata tutunmaya çalışan bir adam rolünde izliyoruz.
Fakat su başları tutulmuş, nefret suçları alevlenmiştir, acımasız hayat sanki ona yer açmamaya kararlıdır.
İş arar, bulur, fakat sanki alnında kadersizlik yazılıdır, tutunamaz...

3 kez hapis yatmış Eddie Taylor'ın (Henry Fonda) son bir şansı kalmıştır; 4.kez ceza alırsa ömür boyu hapis yatacaktır.
Ancak sivil hayat hiç beklenilmeyen zorluklarla doludur. Suç adamın üstüne yapışmıştır bir kere...








Fritz Lang'ın ilk Amerikan yapımlarından biri olan, tam Türkçe çevirisi ile 'Bir Kez Yaşarsın', ilk noir filmlerden.
Hikaye, Bonnie ve Clyde efsanesine dayanır.
İki aşık birbirini o kadar çok seviyor ki birlikte olmak ve diğerini mutlu etmeye çalışmak için hiçbir şeyden vazgeçmeyecekler.

Fritz Lang, önemli sahnelerdeki sisler, buğular ve örümcek ağı gölgeleriyle tragi-noir hikayesine dışavurumcu eğilimini getiriyor.
Eğik açılar, gözdeki yansımalar, hayvanların korunması teması Lang'in filmlerinde çok sık görülen öteki dünyaya ait kabus havasını daha da güçlendirir.








Aksiyon sahneleri yönetmen tarafından ustaca düzenlenmiş;
sis bombası kullanılarak gerçekleştirilen soygun ve özellikle sizi ekrana kilitleyecek bir hapishane kaçışı...

Lang, başrol oyuncularından da iyi performanslar almış. Henry Fonda, ikili bir rolde harika, şefkatli bir aşıktan küskün bir adama ustaca geçiş yapıyor.

İlk zamanlar ahlaki açıdan gri bir film olduğu iddia edilmiş;
ancak, Film-Noir severlerin bileceği gibi bu kötü bir şey değil,
özellikle de Lang mükemmel görselliğini yabancılaşma, kadercilik ve karamsarlıkla bir araya getirdiğinde.

Alışılmadık kamera açıları ile kasvetli bir hikaye anlatan Fritz Lang'ın mükemmel yönetmenliğiyle etkileyici bir film.

Film-Noir ve Lang hayranları için tarihsel olarak da önemli olan "You Only Live Once", mutlak bir mücevher.

Saygılar.

*
 
Üst