Jaws (1975) *Oscar*

agartan

Onursal Üye
28 Haz 2019
1,225
11,304
Jaws (1975) *Oscar*

Yönetmen: Steven Spielberg
Senaryo: Peter Benchley, Carl Gottlieb
Müzik: John Williams *Oscar* *Golden Globe* *BAFTA*
Ülke: ABD
Tür: Macera, Gerilim
Süre: 124 dk
Vizyon Tarihi: 01 Ocak 1981 Türkiye (Denizin Dişleri)
Dil: İngilizce
Bütçe: $8 M / Hasılat: $470 M
Çekim Yeri: Martha's Vineyard, Massachusetts, ABD
Nam-ı Diğer: Stillness in the Water
IMDb Rating: 8.0
*Oscar* En İyi Ses: Robert L. Hoyt, Roger Heman Jr., Earl Madery, John R. Carter
*Oscar* En İyi Film Kurgu: Verna Fields
9 başka ödül


Sunum: 1,8 GB, 1080p, orijinal dilde ve Türkçe altyazısı yanındadır.

Denizin Dişleri,1:

Denizin Dişleri,2:




jaws_1975_turkish_original_film_art_f_5000x.jpg


"En büyük hasılatı yapan hakiki Jaws" :cool:


Şurada bu filmden bahsetmiş, (http://www.cizgidiyari.com/forum/yabanci-filmler/149965-sugarland-express-1974-*altin-palmiye*.html)
şurada sayın murtaza5 üstadın sunduğu linkin kırık olduğundan bahsetmiştim: http://www.cizgidiyari.com/forum/yabanci-filmler/111581-jaws-1-1975-turkce.html


Başlangıçta Steven Spielberg, Jaws'ın (1975) yönetmeni değildi. İlk yönetmen Dick Richards, yapımcılarla yapılan bir toplantı sonrasında kovuldu:
Toplantıda Dick Richards, açılış sahnesinde kameranın şehri göstermek için sudan çıkacağını, ardından balinanın sudan çıkacağını söyledi.
Yapımcılar Moby Dick'i yapmadıklarını ve bir balina ile köpekbalığı arasındaki farkı bilmeyen biriyle çalışmayacaklarını söylemişlerdi.


Steven Spielberg'e göre Chrissie'nin kalıntılarının keşfedildiği sahnede 'sahte' kolu çok sahte görünüyordu;
bu yüzden bir kadın ekip üyesini sadece kolu açıkta kalacak şekilde kuma gömmüşlerdi.



D9iJvvkUYAAbn2d.jpg



Besteci John Williams, Jaws için ilk bestesini yaptığında, Spielberg gülümseyerek:
"Bu güzel olmuş John; ama "Denizin Dişleri" teması için aklınızda gerçekten ne var?" demişti.
Spielberg daha sonra, Williams'ın bestesi olmasaydı filmin sadece yarısı kadar başarılı olacağını ve Williams'ın kariyerine hızlı bir başlangıç yaptığını söylemişti.


John Williams, 1976 Akademi Ödüllerinde orkestrayı yönetti; bu yüzden En İyi Beste dalında Oscar'ı kazandığı açıklandığında,
ödülünü kabul etmek için podyuma çıkması ve orkestrayı yönetmeye devam etmek için geri koşması gerekmişti.



giphy.gif



Yazar Carl Gottlieb'e göre, "Daha büyük bir tekneye ihtiyacın olacak" repliği senaryoya yazılmamış, Roy Scheider tarafından doğaçlama yapılmıştı.

Richard Dreyfuss ve Robert Shaw'un savaş izlerini karşılaştırdığı sahnede Roy Scheider, apandisit kesiğini göstermek için gömleğini kaldırıyor.
Bu protez veya makyaj değil, Scheider'ın kendi yarasıydı.


Brody'nin filmdeki köpeği aslında Steven Spielberg'in köpeği Elmer'di.

1975'te ilk kez sinemalarda gösterildiğinde, yalnızca ABD'de 67 milyondan fazla insan bu filmi izlemeye gitmişti ve bu filmi ilk yaz "gişe rekorları kıran film" yaptı.



maxresdefault.jpg



Steven Spielberg animatronik köpekbalığına avukatının adını, yani "Bruce" ismini vermişti.
Yapımı sırasında Spielberg ve arkadaşları Martin Scorsese, George Lucas, John Milius ile birlikte, Bruce'un inşa edildiği efekt atölyesini ziyaret etti.
Lucas, nasıl çalıştığını görmek için kafasını köpekbalığının ağzına soktu, Milius ve Spielberg maketin kontrollerinden çene kelepçesini Lucas'ın kafasına kapattılar.
Ne var ki, animatronik köpekbalığı arızalandı ve Lucas köpekbalığının ağzına sıkıştı.
Spielberg ve Milius sonunda onu kurtarabildiklerinde, dördü de makete büyük zarar verdiklerinden korkarak atölyeden kaçmışlardı.



200.gif



Bruce, Martha's Vineyard'a ulaşmadan önce suda test edildi ve mükemmel çalıştı.
Ancak Universal Stüdyolarında tuzsuz su tankında testler yapılmıştı. Okyanus suyuna girince, tuzlu su köpekbalığının kontrollerine zarar vermişti.



21155.gif



Her biri özel işlevlere sahip üç mekanik "Bruce" yapıldı. Birinin sağ tarafı açıktı, birinin sol tarafı açıktı ve üçüncüsü tamamen deriydi.
"Bruce" köpekbalıkları yaklaşık $750.000 tutmuştu.
Steven Spielberg, "Bruce" lakabına ek olarak, sorunlu animatronik balıklardan oldukça hüsrana uğradığında köpekbalığını "büyük beyaz bok" olarak da adlandırdı.



MV5BOGM3OGEzYWUtNTY3Zi00MTA3LWIwODYtOWQxYzg0ODQzYzkyXkEyXkFqcGdeQXVyNjMyNTUwMTc@._V1_.jpg



Quint'in teknesinin adı olan "Orca", (genellikle "katil balina" olarak bilinir) köpekbalığının bir düşmanı ve yırtıcılıkta Büyük Beyaz'ın bilinen tek rakibidir.

Çekimler sırasında meydana gelen bir kaza, Orca'nın batmasına neden olmuştu.
Yönetmen Steven Spielberg, oyuncuları kurtarmak için yakındaki güvenlik botlarına bir megafon ile çığlık çığlığa bağırmıştı.
John R. Carter, çökmekte olan Orca'da dizlerinin üstüne çökmüş,
Nagra'yı (ses kayıt cihazını) başının üzerine kaldırarak
"Aktörleri siktiredin, sesleri kurtarın!" diye bağırıyordu.
Kaza sırasında, film kamerası suya batmıştı, bu nedenle içerdiği filmin harap olduğu varsayıldı.
Daha sonra, film bir New York film laboratuvarına götürüldü ve teknisyenler hiç birini kaybetmedi.
Kaza, 30. Yıldönümü DVD'si "The Making of Jaws" ta 01:30:07'den itibaren anlatılmış.


3v4bq9lwk1tz.jpg



Massachusetts'teki Martha's Vineyard, Amity Adası olarak kullanıldı, çünkü 30 km açıkta bile kumlu dip,
mekanik köpekbalığının işlemesine izin verecek şekilde yalnızca 10 m. aşağıdaydı.
Martha's Vineyard sakinlerine çığlık atıp sahil boyunca koşmaları için her birine 64 dolar ödenmişti.



tdih-jun20-HD.jpg



MythBusters (2003), bu filmdeki bazı şeylerin makul olup olmadığını test etmek için özel bir bölüm ayırdı. Şu sonuçlara varmıştı:
Piyano teli, köpekbalığı yakalamak için gereken gerilme mukavemetine sahip değildir.
Tüplü tanklar vurulduğunda patlamaz.
Bir beyaz köpekbalığı, bir dalış kafesine zarar vermek veya yok etmek için yeterli kuvvetle çarpabilir.
Büyük bir beyaz köpekbalığı, doğru koşullarda ahşap bir teknenin yan tarafında bir delik açabilecek güce sahiptir; ancak bu hiç bir zaman belgelenmemiştir.

Bir köpekbalığının maksimum vurma kuvveti, varilleri aşağı çekmek için yeterince büyüktür;
ancak bir köpekbalığının sürekli bir çekişte oluşturabileceği kuvvet, varilleri önemli bir süre su altında tutmak için yetersizdir.



jaws-bfi-00m-eoi.jpg


Bir köpekbalığı, dalgaların kıçtan kırılmasına neden olacak kadar büyük bir hızla bir tekneyi geriye çekecek kadar kuvvet üretemez.
Köpekbalığının burnunu, gözlerini veya solungaçlarını yumruklamak, onun kaçmasına veya en azından kısa bir süre geri çekilmesine neden olacaktır.


Jacques-Yves Cousteau'nun torunu Fabien Cousteau, köpekbalıklarını doğal bir ortamda incelemek için Büyük Beyaz Köpekbalığı şeklinde bir denizaltı icat etti.
Jaws'ta (1975) gösterilen ölüm makinesi doğasının aksine, Büyük Beyazların aslında çok temkinli balıklar olduğunu,
yüzgeçleri ve vücut dilleri aracılığıyla birbirleriyle iletişim kurduklarını keşfetmişti.



7bd9cc7728f1a507b58d159b66e731eb.gif




Jaws ile ilgili benim de bir anım var; oldukça eğlenceli:

Efendim, Peter Benchley'in "Jaws" romanını okuduğumuzda (çoğul kullanıyorum, zira çocukluk arkadaşımla beraber okumuştuk.) henüz ergendik.
Ergendik ama, Seferihisar Akarca mevkiinde zıpkınla dalmadığımız yer kalmamıştı. (10 - 15 km.lik bir sahil şeridi)
Belki bilenler vardır, o zamanlar Akarca'da iki ev arasında en az 300-500 m. ara vardı; yol topraktı, su, elektrik yoktu.
Zaman içinde hepsi gelince evler de pıtrak gibi yapıldı, nüfus çoğalıverdi.


Romandan çok etkilenmiştim, artık tek başıma dalamıyordum. Daldığımızda da, iki dakikada bir su altını, sonra da üstünü kontrol ediyordum.
İşte bu ruh halindeyken, bir gün benim kanka -kimden öğrendiyse artık- "paragat atalım" dedi.
"Paragat ne?" dedim, bilmiyordum. "İşte 150 - 200 m uzunlukta kalın bir misinaya her 1 metrede bir, 1 metrelik oltalar bağlı, çoklu olta" dedi.
"Eee?" dedim, "Nasıl atacağız bunu?"
"Aslında kayıktan yavaşça salınıyor ama biz dalarak atacağız. Kısa yaparız, 100 m. yeter bize" dedi.
"Ucunu tutacaksın, dala dala yavaşça gideceksin. Ben de kısa oltalar karışmasın diye yavaşça suya bırakacağım. Sonunu da tutarak ben de geleceğim"


Plan iyiydi ama... 100 m. bu, nasıl tek başıma dalacaktım?
Hele bir de "Akşam, güneş batarken atarız" deyince bende iyice şafak attı.

Meğerse bir kaç gün önce Seferihisar'da bir balıkçıdan öğrenmiş, kalın misinayı, incesini, iğnelerini hemen alıvermiş; oturmuş abisiyle yapmış.
Paragatı bildiğiniz hasır sepete koymuş, bir küçük kutuda da mamun yemleri; akşamüstü sahile geldik...

Ben "İstersen önden sen gir" diye mızıldanacak oldum, "Sen daha iyi yüzüyorsun, ben çabuk yorulurum" deyince yapacak bir şeyim kalmamıştı.


Efendim, Akarca'nın karşısında Sisam adası vardır; öyle Kuşadası gibi yakın değildir, belli belirsiz görünür.
Günlerce karadan esen rüzgar; denize bir şey kaçarsa, alır Sisam'a götürür.
Denizi buz gibi yapar. Bizim gibi 4-5 saat dalmak her babayiğidin yapacağı şey değildi.
Arada bir denizden eserse, hem deniz ısınır, balık bollaşır; hem de bu sefer Sisam'dan ganimet getirir.


İşte böyle bir havada, elimde paragatın taş bağlı ucu, bize hamam suyu gibi gelen denize girmeye başladım; güneş de artık batıyordu.
Benim kanka çabuk çabuk oltaları yemliyor, salıyordu; ben de yavaşça geri geri denize giriyordum.


Denize giriyordum amma, hemencecik de roman aklıma gelmiş, daha ilk 30 metrede işkillenmiştim.
Sağıma soluma bakındım; arkamı kontrol ettim.
Sonra başımı daldırıp denizin altına bakayım dedim; bakmaz olaydım.
Bir şey görünmüyordu artık. İyice karanlık olmuştu.
Su altı feneri filan yoktu o zamanlar, 48 Yılmaz zıpkın (bir kaç yıl sonra 77 almıştık), yine Yılmaz palet, gözlük ve şnorkel. Malzeme böyleydi.


Sıkı bir küfür savurup kankaya seslendim: "Hadi lan, çabuk ol!" "Bitiyo lan, az kaldı"
Sisam'dan esen rüzgar, inen akşamın da etkisiyle iyice azalmış, melteme dönmüştü.

Az sonra benim kanka "Bitti, geliyorum" diye seslendi.
Rahatladığımı sanmayın; iyice karanlık olmuştu, sadece suyun altı değil, üstü de simsiyahtı artık.
Arkamı görmeden, sadece paletle (kitaptan biliyordum, suyu şapırdatmadan yüzmeye çabalıyordum) geri geri yüzüyordum.


Birden sırtımda, sağ tarafımda keskin bir acı hissettim, "ananı avradını s...yim" diye paragatı falan attım, geriye döndüm.

Böyle anlarda zaman yavaşlıyor mu ne;
zihnimde Jaws'ın ardına kadar açılmış ağzı, üstüme gelişini göreceğimi sanarak, karanlıkta aradım.
Kankam da "ne oldu?" diye bağırıyordu ama, ben panikle Jaws aradığım için henüz bir şey diyemiyordum.

"Alttan mı saldıracak bu i.ne" derken, sağa sola savurduğum elim sert bir cisime çarptı.
Öteki elimi savurunca yine sert bir cisime çarptı.


Nesnenin Jaws olmadığı ortaya çıkmıştı ama, neydi bu?

Uzatmayayım, bir kaç dakika sonra mı desem, bir kaç yıl mı desem; benim kanka geldi.

Sisam'dan sürüklenen, epey büyük bir ağaç dalıydı.


Gelmiş, gelmiş koca denizde bana çarpmıştı.
Bu sefer karanlıkta, sahilden 150 m kadar açıkta sinirler boşaldı, yerini kahkahalar aldı.

Paragatın öbür ucunda lastik top bağlıydı, öylece bıraktık.

Ertesi sabah benim kanka gitmiş toplamış; 6 tane sargoz benim payıma düşmüştü.

Spielberg'in Jaws filmini 10 yıl öncesine kadar seyretmedim.

10 yıl önce zıpkınla dalmayı bıraktım, ondan sonra izledim.
:)



Keyifli seyirler, sağlıklı ve mutlu günler dilerim.

*
 
Son düzenleme:

scanfan

Yönetici
25 Eyl 2013
7,211
75,775

Film için teşekkürler sevgili "agartan", sizin anınıza benzer şeyleri yaşamıştım, o filmden sonra deniz hevesim tamamiyle kaçtı, o tarihten beri denize girdiğim saatler sayılıdır.

Ama ben asıl konuya eklediğiniz yukarıdaki anigif ile ilgili yazacaktım. Burada ilginç bir çekim tekniği kullanılmıştı. Bu teknik ilk kez 1958'de "Vertigo" filminde kullandığı için buna "Hitchcock zoomu" da denir ama teknik adı "dolly-zoom"dur. Aslında bununla ilgili daha önce birkaç satır yazmış olduğum aklıma geldi. "ebuselam"ın geçen yıl sunduğu "Vertigo" filminin altına yazdığım yazıyı olduğu gibi buraya da aktarıyorum.


Sinemada "dolly zoom" adı verilen bir çekim tekniği vardır: Ekrandan uzaklaşan ya da yakınlaşan bir nesnenin (mesela pencereden aşağı düşen bir adamın) hareket ettiğini biliriz ama sahnenin ortasında sanki olduğu yerde duruyormuş gibidir, bununla birlikte çevresindeki manzara ve arka plan hızla değişir, bu da dramatik bir etki yaratır. Bu efekt kameranın optik zoom özelliği (optik yaklaştırma/uzaklaştırma) çalıştırılırken, kamerayı taşıyan vincin de (dolly) bunun tersi yönde uyumlu bir şekilde kaydırılması suretiyle elde edilir. Bu teknik ilk kez bu filmde uygulandığı için bu tekniğin bir adı da "vertigo effekt" veya "Hitchcock zoomu"dur (başka 2 düzine daha ismi var!) 1958 tarihli film bizde "Ölüm Korkusu" adıyla oynadı, ama orijinal adı "Vertigo" tıbbi bir terim olup baş dönmesi hastalığının adıdır. Filmde yüksek kulenin merdivenlerinde geçen sahneyi hatırlarsanız, "Dolly Zoom" yapıldığında seyircide de baş dönmesi etkisi yaratıyordu. Filmin kahramanının da zaten yükseklik korkusu vardı, ve bu efekt aktörün geçirdiği duygusal şoku mükemmel biçimde yansıtıyordu. Bu efekt ayrıca "Jaws", "Mask" vb gibi sayısız filmde de başarıyla uygulandı.

7 Filmde "Dolly Zoom" Örnekleri: "Vertigo" sonuncu sırada.
Diğerleri "Psycho", "Jaws", "Poltergeist", "Quiz Show", "Marnie" ve "Apollo 13".

7 Örnek Filmde "Vertigo Effect"

"FilmmakerIQ" sitesinde "Dolly Zoom" Biraz Daha detaylandırılmış (6 dakika)
FilmmakerIQ sitesinde "Dolly Zoom"
 

yeryüzü

Yönetici
3 Eki 2011
17,112
76,916
hiçbiryerde :)
Müthiş bir keyifle okudum anılarınızı
ve harika sunumu. Jaws filmini izlemedim,
çünkü bu tarz filmler bana göre değil,
gerçekçi bir yere oturtamıyorum bu tarzı.
Ama mesela "ZAZ" diye anılan Jim Abrahams
ile David Zucker ve Jerry Zucker kardeşlerin
filmlerine bayılırım, defalarca izlemişimdir
veya Can Barslan ile Kemal Kenan'ın absürd
komedisi bana muhteşem gelir, okumaya,
izlemeye doyamam.
Karakarga yayın evinden çıkan "Köpek Balıkları"
kitabını herkese tavsiye ederim.

yayinlar-kopek-baliklari.jpg




Köpek balıklarının 1916-2016 yılları arasında öldürdüğü insan sayısı 1035
olurken, sivrisineklerin sadece 1 günde öldürdüğü insan sayısı 1470.

Yeni bir araştırma, aşırı avlanma sonucu birçok
köpekbalığı türünün yok olma tehlikesi altında
olduğunu ortaya çıkardı. Araştırmacılar, her yıl
dünya genelinde avlanan köpekbalığı sayısının
100 milyona ulaştığını açıkladı. Yani insanlar yılda
100000000 köpekbalığı öldürüyor ama köpek
balıkları yılda sadece 10 insan öldürüyor. Bence
hiç adil değil, düşünmek lazım...

Bu arada Baltimora üstadın açtığı Jaws konusunun
linki de burada, ilginç ve keyifli bilgilerle
konu zenginleşiyor böylece...
Teşekkürler, saygılar üstadım.

http://www.cizgidiyari.com/forum/retro-yabanci-diziler-filmler-ve-tv-programlari-forumu/82757-jaws-filmi.html
 
Son düzenleme:

kicker

Süper Üye
14 Nis 2010
641
1,501
Paylaşımınız için çok teşekkürler.
Benim jawslı anım da şöyle: Oğlumla kızıma, 80 li yıllarda daha onlar çocukken yüzme öğretmiştim. Korkmadan denizde çok uzaklara gidip gelebilirlerdi. Bazen ufukta gözden kaybolup bizi meraklandırırlardı. Sonra bir gün her ikisi de video kasetten Jaws filmini izlediler. (Tevellütleri sinemada izlemeye yetecek kadar eski değil) Oğlum o günden beri denizde uzaklara açılamıyor. Kızım hiç etkilenmedi, hala daha en sevdiği şey saatlerce yüzmek. Kız çocukları bazı konularda çok cesur oluyor.
 
Üst