The Searchers (Çöl Aslanı) (1956) TR+ENG. (TRT Dublaj)

ebuselam

Aktif Üye
18 Kas 2015
229
2,133
image.php


image.php



NOT : Netteki türkçe sesin 14 dakikalık ingilizce olan bölümü trt dublajla tamamlanmıştır.
 
Son düzenleme:

altan

Yönetici
23 Eyl 2011
3,096
120,624
Kendinizi fazla özletmeyin sayın ebuselam. Emeklerinize sonsuz teşekkürler.
 

scanfan

Yönetici
25 Eyl 2013
7,210
75,910
John Ford'un yönettiği bu önemli filmde John Wayne şaşırtıcı bir biçimde ırkçı bir "antikahraman"ı oynuyor. Atilla Dorsay bu filmi "100 yılın 100 filmi" arasında saymış. Mutlaka seyredilmeli. Aşağıda Atilla Dorsay'ın film hakkındaki yazısı var. Türkçe seslendirmeli film için teşekkürler "ebuselam".


Atilla Dorsay
Çöl Aslanı
The Searchers - 1956

100 YILIN 100 FİLMİ için düşünülebilecek sayısız Ford filmi vardır kuşkusuz,
daha önce de sözünü etmiştik.. . Western türünde bu toplama girebilecek
Ford filmleri de ayrı bir tartışma konusudur. Bu türe ilk saygınlığını getiren
Stagecoach, türün kodlarını sağlam biçimde ortaya koyan My Darling Cle-
mentine, ünlü "süvari üçlemesi" Fort Apache/She Wore a Yellow Ribbon/ Rio
Grande, patetik The Three Godfathers, Batı'ya göç ruhunu kusursuz biçimde
veren Drums Along the Mohawk, kimilerinin belgesel özellikleriyle gerçek bir
başyapıt saydığı Wagonmaster ya da şaşırtıcı düzeyde kızılderili-sempatizanı
olan Cheyenne Autumn'un yerine The Searchers'ı seçmemizin temel nedeni
şudur: Bu film, Ford'un western fılmografısi içinde diğerleriyle kıyaslanmaya-
cak kadar modern ve karmaşık bir filmdir. Karmaşık olmak illa da iyi film ol-
mayı gerektirdiği için değil elbette.. . Ama, Ford'un diğer filmlerinde de te-
mel aldığı temaları içerdiği gibi, onları aşma başarısı da gösterdiği için.. .
Filmin başında ve sonunda açılıp kapanan bir ev kapısının simgelediği bir
sakin ev yaşamının hep dışında kalmaya adeta kendisini mahkûm etmiş olan
Ethan Edwards'in (John Wayne) uzun yıllara (yaklaşık beş yıla) yayılan arayı-
şını anlatır, Çöl Aslanı Filmin hemen başında, iç savaşı izleyen 1868 yılların-
da, Texas'a yerleşip bir yuva kurmuş olan kardeşinin evine gelir Ethan.. . Ve
bir süre kalır, onun küçük kızları Lucy ve Debbie'yle oynar, yarı-kızılderili
("cherokee") kanı taşıyan ve evlat edinilmiş bir genç olan Martin'e (Jeffrey
Hunter) sempati duyar, sonra bir gün çevrede cinayetler işleyen Koman-
çi'lerin peşine düşen bir birliğe katılır. Ancak eve döndüklerinde, kardeşini ve
karısını öldürülmüş, küçük kızları ise kaçırılmış olarak bulurlar. Ethan, Mar-
tin ve kaçırılan büyük kız Lucy'nin nişanlısı Brad (Harry Carey Jr.), hemen
kızılderililerin peşine düşerler. Ama bu arayış hemen sonuç vermeyecek, yıl-
lara yayılacaktır. Bu arada Lucy'nin cesedi bulunur, Martin'in gerçekten sev-
diği kadın, Brad'in kız kardeşi Laurie (Vera Miles) yıllar boyu ondan haber
alamayınca başka bir erkekle evlenmeye girişir, iki adam çeşitli serüvenler ya-
şar, tuzaklardan kurtulur, ölümlerden döner ve sonunda, yerli şefi Scar'la bir-
likte yaşayan, artık büyümüş küçük Debbie'yi (Natalie Wood) bulurlar. Ama
Debbie, artık yeni bir yaşam sürmektedir: "Benim halkım şimdi bunlar. " Geri
dönmek bile istemez. Ancak, yok edilmiş bir ailenin geride kalan son bireyin-
den kolay kolay vazgeçemezler, Ethan ve Martin.. . Eninde sonunda onu alıp
asıl ait olduğu uygarlığa ve çevreye geri götüreceklerdir. Ethan ise, hep yalnız
şövalye ve hep macera adamı olarak, yeniden uzak ufuklara doğru yola çıka-
caktır .. .
Çöl Aslanı ilk gösterildiğinde klasik bir Ford westerni olmanın ötesinde
özel bir ilgi görmemiş, ama zaman içinde film sinemanın en yoğun ve zengin
western'lerinden biri olarak özel bir dikkat altına yatırılmış ve üzerinde sayı-
sız inceleme yazılmıştır. Film, Ford'un gözde mekânı Monument Valley ve
çevresinde geçer ve bu mekânı hiçbir filmin yapamadığı kadar başarılı biçim-
de kullanır, Time Oufm deyişiyle "sanki ehlileştirerek bir iç mekâna dönüş-
türür. " Bu çevrede, yıllara ve mevsimlere yayılan bir büyük destan anlatır, us-
ta yönetmen.. . Kışın karlarını baharın tomurcukları, yazın sıcak rüzgârını
sonbaharın düşen yaprakları izler. Herhalde çekimi de mevsimlere yayılmış
bu film, Ford'un geçen zaman duygusunu en çok taşıyan filmlerinin başında
gelir. Bu zaman ve mekân duygusu, filme eşsiz bir altyapı ve etkileyici bir fon
sağlar.
Ford, bu fon üzerinde, öncelikle kızılderilüere bakışını karmaşık biçimde
verir. Başta ve çok açık biçimde, onlar düşman bir ırktır, herşeyi yaparlar, yok
edilmeleri ve temizlenmeleri gerekir. Ethan da bu görüşün paylaşıcılarından
biri olarak gösterilir. Nitekim beyazların her cinayetin, ırza geçmenin ve ça-
tışmanın ardından Komançilere yönelttikleri tek bir duygu vardır: Kör bir
nefret. Ama işler bu denli basit biçimde gitmez. Kızılderililere ve onların çev-
resine yaklaştıkça, Ford'un yaklaşımı daha incelikli bir biçim alır. Onların da
bir uygarlığı, yaşam biçimi, değer sistemleri vardır. Üstelik bir var olma veya
yok olma savaşımı vermektedirler, dışardan gelip her şeylerini ellerinden alan
beyaz adama karşı.. . Öylesine ki, kaçırılmasının ve çevresinde işlenen cina-
yetlerin anılarını hatırlayabilecek yaşta olan bir genç kız, onlarla kalmayı, on-
ların parçası olmayı seçecektir. Gerçi sonunda asıl dünyasına dönecektir:
Ama gerçekten mutlu olabilecek midir? Ve hatta o dünyanın içinde yaşamaya
devam edebilecek midir?

Ford'un ana kahramanı, belki tüm Ford filmlerinin en karmaşık kişisidir:
Üzerine başlıbaşına incelemeler yazılmış olan.. . Ethan Edwards, yalnız bir
adamdır, hep savaşmış ve genelde "gerici " davaların ardında durmuştur : îç ,
savaşta Güney'in, kızılderililere karşı elbette beyazların yanında.. . Ama o,
belki de kızılderilileri ve onların davasını ilk anlayan beyazlardan biridir.
Tüm davranışları, bu ikilemi ve onun nüanslarını taşır. Hatta belki de onun
serseri, avare, dur-durak bilmeyen ruhu, kızılderililerin göçmen ruhuna be-
yazlardan daha yakındır.. . O ayrıca gerçek anlamda hiçbir sisteme, davaya ve
gruba ait değildir, hangi savaşa katılırsa katılsın ve hangi davaya hizmet eder-
se etsin, iş bittiği, savaş kazanıldığı anda çekip gitmeye eğilimlidir. Bu "yalnız
süvari", bu Ulis gibi sürekli dolaşmaya mahkûm edilmiş ruh, John Wayne,
başta hep belli bir iyimserlik, yaşama sevinci ve kök salma eğilimi taşıyan tüm
Ford kahramanlarının kişiliğinden farklı bir yapıdadır. Bir yazarın dediği gi-
bi, bu niteliği filmi, özellikle 1950'lerde ortaya çıkan ve western kahramanla-
rını sanki Freud'u tanımış bir yaklaşımla ele alan o ünlü "psikolojik western "
akımına yaklaşan tek Ford filmi yapar ve bu açıdan filmi çok önemli kılar.
Görkemli bir Ford görselliği içeren filmde, oyuncu kadrosu genelde tipik
Ford takımından oluşur. Başta John Wayne, Ward Bond, Harry Carey Jr. ,
John Qualen gibi oyuncular, bilinen kişiliklerini sergilerler. Ama yeniler de
vardır: yakışıklı Jeffrey Hunter, Martin kişiliğine hafiften idealize edilmiş ti-
pik Ford kahramanlarına aykırı düşmeyen bir inandırıcılık katar. O zamanın
"yeni yüzü " Vera Miles, çocukluktan (ve de Asi Gençlik'ten) çıkıp gelmiş bir
Natalie Wood, küçük bir rolde büyük John'un oğullarından Patrick Wayne,
filmin taze yüzleridir. Frank S. Nugent'in bir öyküden büyük bir başarıyla
uyarladığı senaryo, bu tarz bir film için son derece zengin boyutlar getirir.
Winton C. Hoch'un nefis Technicolor görüntüleri, Max Steiner'in müziği de
kusursuzdur.
Film zaman içinde ünü gitgide artan ve diğerlerinin önüne geçen bir Ford
klasiğidir. Time Out şöyle der: "Filmin görsel şaşaası ve erkekçe şiiri, Ameri-
kan vahşetinin ehlileştirilmesiyle kaybolup giden bir öncü ruhu başarıyla yü-
celtiyor." Leonard Maltin'e göre bu "görkemli ve parlak bir westerndir, özel-
likle de finali unutulamaz. " Leslie Halliwell'e göre, bu "Ford'un en çok etki
yaratan filmine dönüşmüş, rahatsız edici bir saplantı ve ıkçılık destanıdır ve
içerdiği kimlik kaybı ve arayışı temaları, sonradan sayısız filmde yinelenmiş-
tir." Pauline Kael ise şöyle der: "Çok keyifle izlenen bir film değil. Ama içinde
okunacak çok şey var. "
 
Son düzenleme:

mustafa35

Yeni Üye
28 Şub 2019
36
26
muhteşem bir klasik insanın western filmlerine bakış açısını değiştiren ender baş yapıtlardan birisi çok teşekkürler
 
Üst