Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Kit Taylor Ceylan Yayınları 35'lik(50 TL) Seri Sayı 14 - Kara Ejderha
;*********************************************************I. P A R T********************************************************
Darwinizm, Sosyal Darwinizm ' Racism ' ve Diyalektik ve Tarihsel Darwinizm ' Materyalism ' ilişkisi...
Antik Yunan Filozofu Platon' un, Devlet ' De Republica ' adlı eserinde, Socrates, Cumhuriyet' in yurttaşlarının eğitimli olmaları ve meziyetleri itibarıyla da üç sınıfa ' yöneticiler, yardımcılar ve zanaatkarlar ' ayrılmaları gerektiği tavsiyesinde bulunur...
Peki ' istikrarlı bir toplum için öngörülen ' bu sınıfların, edilgin onaylanılmaları nasıl sağlanabilir_?...
Mantıksal bir argüman geliştiremeyen Socrates bir mit icat eder...Biraz utanıp sıkılarak Glaucon' a şöyle der:
" Yüzüne nasıl bakarım, bu pervasız kurmacayı hangi kelimelerle dile getiririm aslında bilmesem de konuşacağım... Yurttaşlara gençliklerinin bir rüya olduğu söylenecek, bizden aldıkları eğitim ve öğretimin de sadece bir görüntü olduğu; aslında bütün bu zaman zarfında toprağın rahminde oluştukları ve beslendikleri söylenecek... "
Glaucon, sarsılmış bir vaziyette atılır: " Söyleyeceğin yalandan ne kadar utansan yeridir. " " Doğru " der Sokrates, " Ama bitmedi, dahası var. Sadece yarısını anlattım sana. "
" Yurttaşlar, diyeceğiz onlara masalımızda, sizler kardeşsiniz, ama Tanrı hepinizi farklı bir çerçeveye oturttu. Bazılarınızda buyurma gücü var, Tanrı bunların bileşimine altın koydu, bu yüzden en büyük onur da onların; bazılarını gümüşten yaptı, yardımcı olsunlar diye; yine bazılarını, çiftçi ve zanaatkar olacakları demir ve kalaydan yaptı; bu bileşimler nesilden nesile aktarılır... Bir kehanette demir ve kalaydan biri Devlet' i yönetirse devletin yıkılacağı söylenir. İşte masalımız böyle, sence yurttaşları buna inandırmanın bir yolu var mı? "
Glaucon cevaplar: " Bu nesilde yok, bu nesilde bunu başarmak mümkün değil; ama onların oğullarının, onlarında oğullarının ve sonraki kuşakların inanması sağlanabilir. "
Glaucon bir kehanette ' divinatio ' bulunmuştu...O zamandan beri farklı biçimlerde anlatılan bu masala inanıldı...Grupları doğuştan gelen değerleriyle derecelendirmenin dayandırıldığı gerekçeler, XIX. yüzyıldan itibaren değişik dalgalanmalar içerse bile, pek değiştiği söylenemez...
Platon' a göre, ruh ' anima ', ölümsüzdür ' immortalis ', fakat Platon' un ruhu da ' doctrina idearum ' çok büyük olasılıkla ölümsüzdür...Çünkü, dünyada gördüğümüz ve ölçtüğümüz her şeyin temeldeki bir gerçekliğin yüzeysel ve kusurlu bir temsili olduğunu söyleyen bu felsefi gelenekten kurtulmak, gerçekten de çok zordur...
Fakat ne kadar kuvvetli olursa olsun, bu direnilmesi gereken bir çekimdir, çünkü doğadaki bir hakikati değil, kadim bir düşünsel önyargıyı yansıtır...
Taksonominin ' Taxinomia ' Antik Yunan Filozofu Aristoteles' ten sonraki en büyük kurucusu olarak kabul edilen Linneaus, Doğa Sistemi ' Systema Naturae ' adlı eserinde Homo sapiens türünü, aslen coğrafya, ikincil olarak da renk, mizaç ve görünüşleriyle tanımlanan dört alt türe ayırıyordu...
Homo sapiens europaeus ' Avrupalı beyaz ' için, beyaz, kanlı canlı, kaslı ' albus, sanguineus, torosus ',
Homo sapiens asiaticus ' Asyalı sarı ' için, açık sarı, melankolik, tıknaz, ' luridus, melancholicus, rigidus ',
Homo sapiens americanus ' Amerikalı kırmızı ' için, kırmızı, öfkeli, dik ' rufus, cholericus, rectus ',
Homo sapiens afer ' Afrikalı siyah ' için, siyah, ağır kanlı, rahat ' niger, phlegmaticus, laxus '
Linneaus, Homo sapiens' in alt türlerini, bazen üstü hafifçe kapalı, bazen de düpedüz ırkçı bir bakış açısıyla betimliyordu, örneğin,...
Avrupalı beyaz; uzun sarı saçlı ' pilis flavescentibus prolixis ', mavi gözlü ' oculis caeruleis ', deha ' acutissimus ' ve mucit ' inventor ' iken,
Asyalı sarı; kapkara saçlı ' pilis nigricantibus ', koyu renk gözlü ' oculis fuscis ', haşin ' severus ', mağrur ' fastuosus ' ve açgözlü ' avarus ',
Amerikalı kırmızı; kara saçlı ' pilis nigris ', kendini kırmızı renklerle boyayan ' pingit se lineis daedaleis rubris ', inatçı ' pertinax ',
Afrikalı siyah; karmaşık /dolanmış, kara saçlı ' pilis arris, contortuplicatis ', şişkin dudaklı ' labiis tumidis ', bedenlerine yağ süren ' ungit se pingui ', ihmalkardır ' negligens ', kadınlar, utanç peçesi takar ' feminis sinus pudoris ', memeleri bol süt verir ' mammae lactantes prolixae '
Her betimlemesinin son cümlesinde ırkçı olduğu daha da açık bir tanımlamaya yer vermişti...Burada varsayılan davranışı regitur ' hakimdir ' ifadesinden sonra, Avrupalı için ritibus ' gelenekler ', Asyalı için opinionibus ' inançlar ', Amerikalı için consuetudine ' alışkanlıklar ', Afrikalı için arbitrio ' keyfi ' ifadeleriyle açıklıyordu...Hiç kuşku yok ki geleneklerle yerleşiklik kazanan ve gelenek olduğu düşünülen düzenlemeler, alışkanlık ve inançların düşünceye dayanmayan hükmüne üstündür, bütün bunlar da keyfiliğe baskın çıkar...
Linneaus, Homo sapiens' e iki adet hayali türü eklemeyi de ihmal etmemişti...Zaman zaman ormanlarda bulunan, muhtemelen hayvanlar tarafından yetiştirilmiş ' anlaşıldığı üzere ebeveynleri tarafından terk edilmiş geri zekalı ya da akıl hastası küçükler olan ' vahşi çocuklar için, Homo sapiens ferus ve seyyahların hikayelerinde ve başka masallarda rastlanan kuyruklu, tüylerle kaplı insanlar için de Homo sapiens monstrosus... '
Homo sapiens ferus için, dört ayaklı, dilsiz, kıllı ' tetrapus, mutus, hirsutus,
Homo sapiens monstrosus için, ' Alp ' dağının ' küçüğü ' çocuğu ', çevik, ürkek ' Alpini parvi, agiles, timidi '
Biyolojik determinizm, Platon' un bu felsefi geleneğinin hatalarıyla bağlantılıdır, bunların arasında indirgemecilik ' reductionism ', yani kısmen rastgele, geniş ölçekli ve indirgenemez derecede karmaşık olguları en küçük bileşenlerin belirlenimci ' deterministic ' davranışlarıyla ' fiziksel nesneleri, hareket halindeki atomlarla, zihinsel işleyişi miras alınan ana malzeme miktarıyla ' açıklama; soyutlaştırmama ' non abstractio ', yani soyut bir kavramı ' örneğin zekayı ' somut bir oluşuma ' niceliği belirlenebilir beyin malzemesine ' çevirme eğilimi; ikileştirme ' dualism ', yani karmaşık ve süreklilik taşıyan gerçekliği ikiye ayırma, stupidus et sapiens ' akılsız ve akıllı ', albus et niger ' beyaz ve siyah ' gibi ve bütün bunlardan hareketle bir hiyerarşi yaratma vardır...
Darwinizm' in fanatik savunucusu Ernst Haeckel' in Rekapitülasyon teorisi, genel bir biyolojik determinizm kuramı olarak iş görüyordu ve bütün aşağı gruplar, ırk, sınıf ve cinsiyet farketmeksizin, beyaz erkeklerin çocuklarıyla karşılaştırılıyordu...Bu teoriye göre, bireyler, embriyonik ' die ontogenese rekapituliert die phylogenese / bireyoluş, yani bireylerin büyümesi, soyoluşu, yani soyların evrimsel tarihini, tekrarlar ki, örneğin insan embriyosundaki solungaç yarıklar, kendisinden türenilen erişkin balığı temsil eder ' ve çocukluk ' beyaz çocuklar, aşağı ırkların erişkinlerinin sahip olduğu zihinsel aşamalardan geçer ve bunların ötesinde gelişir ' gelişimleri sırasında ataların erişkinlik aşamalarını yineler ve ataların yetişkin özelliklerinin sonraki soylarda çok hızlı gelişmesi, böylece çocuksu özellikler haline gelmesi gerekir...
İşte tam da bu yüzden, modern çocuklar, yetişkin ataların ilkel özelliklerini gösterirler ve dolayısıyla da aşağı ırkların yetişkinleri, üstün ırkların çocukları gibidirler, çünkü, üstün grupların atası olan bir aşamada takılıp kalmışlardır, öyleyse, siyah yetişkinlerin, beyaz çocuklar gibi olmaları gerekir ve haliyle, siyahlar aşağıdır, beyazlar üstündür...
Haeckel, ' enteresandır, en küçük bir kanıt bile olmadan ', Doğal yaratılış tarihi ' Natürliche Schöpfungsgeschichte, 1868 ' adlı eserinin, maymun cinsleri ve ailelerine genel sistematik bakış ' Systematische Uebersicht der Familien und Gattungen der Affen ' başlığının, cinslerin sistematik ismi ' Systematischer Name der Genera. ' kısmında Homo sapiens' in alt türü olarak Pithecantropus alalus' u ' dilsiz /ilkel /maymun -adam ' ve İnsanın kökeninin güncel bilgisi üzerine ' Ueber Unsere Gegenwärtige Kenntniss vom Ursprung des Menschen, 1899 ' adlı eserinin, primatların soyağacı ' Stammbaum der Primaten. ' tablosunda da bu defa alt tür olarak Homo stupidus' u ' budala -adam ' tanımlamıştı...
Not: Haeckel' in ilk kitabının tam adı çok uzundur ve şudur:
Doğal yaratılış tarihi: İnsanın kökeni ve bilimin bağlantılı diğer temel soruları hakkında benzer uygulanmasına ilişkin, genel olarak da evrim teorisi üzerine, Darwin, Goethe ve Lamarck özelinde, anlaşılabilir ortak bilimsel dersler. ' Natürliche Schöpfungsgeschichte: Gemeinverständliche wissenschaftliche Vorträge über die Entwickelungslehre im allgemeinen und diejenige von Darwin, Goethe und Lamarck im Besonderen, über die Anwendung derselben auf den Ursprung des Menschen und andere damit zusammenhängende Grundfragen der Naturwissenschaft., 1868 '
Neden_?...Çünkü, Pithecantropus alalus, bir anda nasıl Homo sapiens' e dönüşür ki_?...Rekapitülasyon teorisine göre, Homo sapiens' in, bir önceki atasının, Pithecantropus alalus olması, biraz mantıksızdır, bu yüzden aralarında bir de Homo stupidus olmalı ki, bir öncekinin sahip olduğu zihinsel aşama ile bir sonraki biraz uyumlu olsun...Bu yüzden,...
Pithecantropus alalus -> Homo stupidus -> Homo sapiens olması daha mantıklı, öyle değil mi_?...
Rekapitülasyon teorisi, istenmez addedilen gruplarda maymunsu ' ya da daha aşağı ' bazı morfolojik izler aradığına göre, Homo sapiens türünün ırklarından birinin, ' deri renklerinin benzerliğinden dolayı ' birtakım hayvanlarla ' schimpanse, gorilla, orang ' yakın ilişkili olduğunu neden varsayamayız ki_?...Ha zenci, ha maymun, ne farkeder, öyle değil mi_?...
Fakat ' bilimsel ' ırkçılığın hiçbir savunusu, güneyli doktor Samuel Adolphus Cartwright' ın öğretisinin saçmalığına yaklaşamaz...Bu yüzkarası doktor, siyahilerin sorunlarını, kanın akciğerlerde karbondioksitten arındırılmasının yetersizliğinde görüyordu...
" Kanın kusurlu havalandırılmasıyla birlikte, kafatasındaki serebral malzemenin kusurları... Afrika halkını kendisine bakamaz hale getiren bu zihinsel alçalmanın asıl sebebi budur... "
Cartwright buna bir isim bile vermişti...Dysaesthesia aethiopica ' Etiyopyalı hissizliği ', yetersiz nefes almaktan kaynaklanan bir hastalıktı ve semptomları da şuydu:
" İşe koşulduğunda... kendisine verilen işi paldır küldür ve özensizce yapar, yetiştirmesi gereken bitkileri ayaklarıyla çiğner ya da çapasıyla keser, kullandığı araçları kırar, dokunduğu her şeyi bozar. "
Cahil kuzeyliler, bu davranışları " köleliğin alçaltıcı etkisine " bağlıyorlardı, fakat Cartwright bunu gerçek bir hastalığın ifadesi olarak görüyordu ve önerdiği tedavi de şuydu:
" Karaciğer, deri ve böbreklerin... kanın karbondioksitten arınması için faal olmaya sevkedilmesi gerekir. Deriyi canlandırmanın en iyi yolu, öncelikle hastayı su ve sabunla iyice yıkamak, sonra her yerine yağ sürmek, ' Linneaus' a göre, bu eylem, aşağı ırka özgüydü, fakat burada, özgül bir tedavi metoduna dönüştü ' ardından geniş bir deri kayışla yağı yedirmek; sonra hastayı açık havada ve güneşin altında ağaç kesmek, rayları ayırmak ya da testereyle çalışmak gibi akciğerlerini açmaya zorlayacak zor bir işe koşmaktır. "
Cartwright hastalık listesini dysesthesia ile bitirmemişti...Kölelerin neden kaçmaya çalıştığını da merak ediyordu ve bunun sebebinin drapetomania adlı zihinsel bir hastalık olduğunu bulmuştu, yani çılgınca bir kaçma arzusu...Drapetomania' dan müstaripler için, davranışsal bir tedavi önermişti: Köle sahiplerinin hem aşırı müsamahakar hem de aşırı zalim olmaktan kaçınmaları gerekiyordu:
" Kaçmalarının engellenmesi ve tedavi edilmeleri için bu şekilde tutulmaları ve kendilerine çocuk gibi muamele edilmesi gereklidir. "
Darwinizm' in borazanı olan bir derginin, son dönemlerinde, bilimin mütevazi tepelerinden ziyade, ütopyanın doruğuna ' olasılıksızlık dağının zirvelerine ' göz diktiği anlaşılıyor...Ne diyordu_?...
' Kökenleri binlerce yıllık antik dönemlere kadar uzanan, hatta neredeyse insanlık tarihi kadar eski bir felsefe ile modern tıp bir arada bulunabilir mi hiç_?... ' Peki bir arada olursa ne olur_?...
Önce, Linneaus ve Haeckel benzeri bilimsel ırkçılar türer, bunlar tarafından taksonomik yöntemler ve morfolojik, anatomik analizlerle ' aşağı ' ve ' üstün ' bazı ırklar keşfedilir, sonra bilimsel ırkçılık savunucusu doktor, kriminolog ve embriyologlar,... ' Mengele, Cartwright, Lombroso, Wilhelm Roux,... ' ürer ve bunlar tarafından da kranyometrik /kraniyoloji metodlarıyla kafatasınızın kranyal kapasite ' brakisefal, mezosefal, dolikosefal ' ve yetenekleri hesaplanarak, üstün ırka mensup olup olmadığınız bulunur...
Eğer ki aşağı ırktansanız bazı hastalıklarınız ' drapetomania, dysaesthesia aethiopica,... ' ve suça atavistik yatkınlığınız ' l'uomo delinquente ' vardır ve ayrıca ' üstün ya da aşağı ırk farketmez ' zaten Darwin's tubercle ve benzeri bazı körelmiş organlar da ' rudimentary organs ' vardır, bireyoluş ' ontogenesis ' sürecinde, varoluş mücadelesi vardır, bu mücadele, moleküller, hücreler, dokular, organlar arasında sürüp gitmektedir, örneğin kalp beyine karşı mücadele etmektedir,... ' Der Kampf der Teile im Organismus ', herkesin herkese karşı savaşımı vardır... ' bellum omnium contra omnes '
Peki ya daha da sonrasında_?...' Evrim yasası bunu gerektirdiğinden ' lebensraum ' geo darwinizm ' olur, eugenica ve genocidium ' social darwinizm / non selectio naturalis ' olur, vahşet ve katliam olur...
2010 yılında yayınlanan bir biyoloyi kitabında ' Sylvia S. Mader, Biology (10 th ed.) ' hanımefendi Sylvia' nın, Haeckel' in embriyo gelişiminin safhalarını, Haeckel gibi renksiz ve yukarıdan aşağıya değil de, renkli ve soldan sağa olarak betimlediğini görüyoruz...
" Büyük bilim insanı Ernst Haeckel " in izinden giden meşhur Darwinizm şampiyonlarımız da, frenk üstadlarından pek de ' aşağı ' kalmazlar hani... Peki, derilerinizin rengi az daha koyu olsaydı, bu büyük bilim insanınızın hakkınızda ne düşüneceğini de düşünmüş müydünüz ki_?...
Fakat, Michael K. Richardson ne diyordu_?...
Haeckel's drawings are used in many modern textbooks, but not always as primary evidence for evoluation.
Haeckel' in çizimleri, birçok modern ders kitaplarında kullanılır, fakat evrime her zaman temel delil değildir.
No evolutionary sequence is implied in the was the specimens are arranged.
Düzenlenen örneklerde hiçbir evrimsel dizi y o k tur.
Darwinizm' in önde gelen savunucularından Stephen Jay Gould, Ever Since Darwin adlı kitabında ne diyordu_?...
Ancak yinelemeli oluş kuramı ciddi bir kusur içeriyordu. Atalardaki erişkinlik özellikleri ardıllarda çocukluk özellikleri olarak ortaya çıkıyorsa, ardılların yeni özellikler kazanabilmesi için gelişimin hızlanması gerekiyordu. Mendel genetiğinin 1900' deki yeniden keşfiyle birlikte bu " hızlanma yasası " çöktü ve yinelemeli oluş kuramını beraberinde götürdü.
Darwinizm' in borazanı olan ' H. Y.' dan da hiç haz etmeyen ' bir derginin, H. Y.' yı taklide yönelmesi, hazin değil ise eğer nedir ki_?...