scanfan
Yönetici
- 25 Eyl 2013
- 7,210
- 75,901
***KAYIP PAYLAŞIMIDIR***
ORİJİNAL PAYLAŞIM TARİHİ: ~ 30 Ağustos 2014
ORİJİNAL PAYLAŞIM TARİHİ: ~ 30 Ağustos 2014
Radyo günlerinde Türkçe sözlü hafif müzik sunucuları
1960'lı yıllara gelindiğinde Türkiye'de "Türkçe sözlü hafif Müzik" adı da verilen ve on yıl kadar sürecek olan "aranjman" dönemi başlamıştı. Aslında ülkemizde bundan çok önceleri de bazı yabancı şarkılar Türkçe söyleniyordu ama bunlar "Tango" parçalarıydı. 1950'lerde büyük orkestralar döneminden başlayarak swing, mambo, hafif caz parçaları sürekli radyodan çalınıyor ve ilgi görüyordu. 1950'lerin sonu ve 1960'larla birlikte başta rock, Latin ve pop müzik olmak üzere Batı müziği bizde de moda olmaya başladı. Bunların 45'lik plâkları çok satıyor, parçaları icra eden yabancı şarkıcılar Türkiye'de konserler veriyorlardı. Nihayet Türk DJ "Fecri Ebcioğlu"nun 1961 yılında Bob Azzam'ın "C'est écrit dans le Ciel" adlı parçasına Türkçe söz yazarak "Bak Bir Varmış Bir Yokmuş" adıyla "İlham Gencer"e plâk yaptırmasıyla "aranjman" furyası başlamış oldu. Bu arada devreye "Sezen Cumhur Önal" da girdi. İkisinin başı çektiği söz yazarları yüzlerce popüler Batı müziği şarkısına Türkçe sözler yazdılar. Bu şarkılar bizim şarkıcılarımız tarafından plâk yapıldı, yetmedi şarkının orijinal yorumcuları da Türkiye'ye gelip kendi bestelerini, şarkılarını kırık Türkçe'leriyle plâğa okudular, konserler verdiler. Hem Türk hem de yabancı şarkıcılar yukarıdaki iki söz yazarı tarafından bölüşülmüştü. Örneğin "Ajda Pekkan", "Adamo" ve "Marc Aryan" "Fecri Ebcioğlu"nun kanatları altındayken, "Kamuran Akkor", "Patricia Carli" ve "Sacha Distel" de "Sezen Cumhur Önal"ın ekibindeydi. Bu söz yazarları aynı zamanda radyo DJ'liği de yapıyorlardı, henüz televizyon yayınları başlamamıştı. Yani radyonun altın günlerini yaşadığı bir devirdi, televizyonun hakimiyeti ele alacağı döneme daha çok vardı.
Aşağıda yazar Engin Ardıç'ın önce "Tempo" dergisindeki "İzlenimler" köşesinde çıkan, daha sonra kitap haline de getirilen ve 1960'lı yıllardaki radyo programlarını ve radyoda Türkçe sözlü hafif müzik sunan ilginç sunucuları esprili bir dille yad ettiği "Ğadyo Günleği" ( Radyo Günleri) başlıklı makalesi o dönemi adeta özetliyor.
Makaleyi doğrudan okumak isteyenler için görüntü olarak aşağıya alındığı gibi indirip okumak isteyenler için daha yüksek kalitede pdf formunda linki de verildi:
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
(dosya.tc)
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
(mega)fındıkfındık ve yeryüzü'nün yazdıkları yazdı
scanfan yazdı
Haklısınız sayın "yeryüzü", yazar "Engin Ardıç" biraz da yazılarındaki küfür, aşağılama ve hakaretlerle prim yaptı. Maalesef baştan beri böyle bir tarzı benimsemiş bir yazar, son birkaç yıldır köşe yazılarını okumayı bıraktım, bana çok itici gelmeye başladı. Bu liberal yazarın son yıllarda belli bir siyasi görüşe fazlasıyla angaje olup 'kör parmağım gözüne' şeklindeki taraflı ve saldırgan yazıları artık dayanılmaz oldu. Eskisinden daha da kompleksli olmuş. Oysa önceden onun bütün yazılarını kesip saklardım, kitaplarının hepsini de satın almıştım.
Ancak "Engin Ardıç"ta ve adını zikrettiğiniz diğer yazar "Selahattin Duman"da beni cezbeden farklı birşeyler vardı. İkisinin de yazılarında bizde seyrek rastlanan türden bir bilgi birikiminin ve zekânın yansımalarını buluyordum. İkisi de Türkçe'yi çok iyi kullanıyorlardı. Yaşları gereği yazdıklarının bir kısmı da kendi deneyimlerinden oluşuyor, yani çoğu "nostaljik" yazılar. Sürükleyici bir üslupları var. Sizin de işaret ettiğiniz gibi memleketin bu 'kısır kültürel ortamında' onlardan çok şey öğrenmek mümkün. Hem zaten kitapseverlerin yazarları karakterlerine göre ayırma lükslerinin de olmaması gerekir. Bu aralar ikisinin de eski yazılarını yeniden okumaya başladım.Hattâ Geçen gün kendi açtığım şu mesaja (silinmişti, yeniden oluşturdum) da yine onun konuyla ilgili bir yazısını daha eklemiştim, 2 haftalık bir konu olduğu için yazı pek dikkati çekmedi, ama konu dağılmasın diye de yazıyı ayrı bir başlık halinde sunmadım. Yine nostaljik bir yazıysıydı ve 1960'lı yıllarda Beyoğlu kitapçılarını anlatıyordu. Belki bir göz atmak istersiniz.
Baltimora, Newland ve kicker'ın yazdıkları:
Son düzenleme: