Evde Sinema Keyfi, Geçmişten Günümüze Kısa Bir Tur

scanfan

Yönetici
25 Eyl 2013
7,208
76,128

Evde Sinema Keyfi
Geçmişten Günümüze Kısa Bir Tur
(Hatırladıklarım)

Bir Zamanlar Sadece Sinema Vardı
Kendimi bildim bileli evin konforlu ortamında sinema izlemenin özlemini hep çekmişimdir. Kışın ısıtılmayan, yazın soğutulmayan, çoğunlukla havasız, idrar kokan sinema salonlarını hatırlıyorum. Bir de kendi aralarında konuşan, komik sahnelerde yüksek volümlü bir sesle kahkaha atan, hattâ peredeki oyuncuya laf yetiştiren, çekirdek çitleyen, yerli yersiz filmi alkışlayan seyirciler vardı. Onlar ve gıcırdayan koltuklar yüzünden diyaloglar anlaşılmaz olurdu. Seansları denk getirmek için uzun filmleri kendine göre makaslayarak kısaltan işletmeciler ve makinistler, kendilerince sakıncalı sahneleri çıkartan sansürcüler, kalitesiz projeksiyon makineleri, kötü ses sistemlerinde ziyan olan film müzikleri, ara sıra da kopan filmler olurdu (sinemadaki bütün seyirciler "makiniiist" diye bağırır, ıslıklarlardı). Asıl film öncesi metazori izlediğimiz siyah-beyaz haber filmleri ile reklam kordelalarını da bunlara ilave edin. Filmin en heyecanlı yerinde antrakt verilir, salon aydınlanırdı, filmin bütünlüğünden de eser kalmazdı. Salona zamansız girenlerin gürültüleri, yer göstericinin el fenerinin ışığı vs bıktırırdı. Bir de eskiden sinemalarda (tıpkı otobüslerde olduğu gibi) sigara içilirdi, dumandan göz gözü görmediği zamanlar olurdu. İçimizden şöyle geçirirdik: "Şu makineden bizim evde de olacak ki, rahat rahat bir film seyredelim, istediğimiz zaman filmi durdurup tuvalete gidebilelim, bir yandan yemek yiyip bir yandan filmi izleyelim!" (ham hayal!). Gerçi bunu yapan insanlar varmış diye okuyorduk sağda solda. Bunlar genelde çok zengin film prodüktörleri, milyonerler, bazı sinema oyuncuları ya da imkânları olan meraklı sinefillerdi. Film projeksiyonu ve 35mm'lik koca koca film makaralarının temin edilmesi pahalı olduğu kadar teknik beceri de istediğinden, bunu kendileri için yapacak adamları da vardı muhakkak. Sinemada film seyretmenin bir dezavantajı da, filmi sinemalarda bir kez kaçırdığınız zaman ne zaman nerede yeniden gösterime gireceği meçhuldü, popüler bir film değilse sonsuza kadar filmi kaybetmiş de olabilirdiniz, meğer ki bir film festivalinde filan karşınıza çıkmasın.(Not: Evlerinde 35mm profesyonel sinema makinesi olan müstesna insanlardan olan sevgili "hggurak" üstadımızın bununla ilgili anıları için Çizgi Diyarı e-dergisi'nin 18. sayısına bir göz atınız, en baştaki "Her Telden/Mirasyedi" başlıklı yazı). Bölümleri mümkün olduğunca kısa tuttum. Bunların her birinin aslında istisnai modelleri filan vardır (örneğin LaserDisc'e kayıt yapılamaz dedim, ama son yıllarında çok pahalı kayıt yapılabilen bir modeli üretildi ama asla tüketiciye sunulmadı). Bunları ayrı başlıklar altında daha detaylı incelemek gerekir.

projectionist.jpg

8mm Ev Projektörleri
Evde sinema seyretme lüksü uzun süre bizlere ulaşmadı. 1960'lı yıllarda 8mm film projektörleri ve kameraları kullanımdaydı. Ama bunlar herkesin satın alabileceği şeyler değildi, üstelik bir sürü teknik kısıtlamaları vardı. Bazı popüler sinema filmlerinin 8mm versiyonları satılıyordu, ama bunlar 8mm'lik projektörlere takılabilecek en büyük makaranın kapasitesine uyacak şekilde kesilip kısaltılmış olurlardı (60-120 metre), yani bunlar sinema filmlerin 15-25 dakikalık özetleri gibiydi. Bu nedenle 8mm formatı daha çok çizgi filmlerle sessiz sinema çağı filmlerini izlemeye uygundu, bir de porno filmleri haliyle. Konu pornografi olunca kesenin ağzı hemen açılırdı, ikinci el filan mutlaka bir projektör alınırdı. Bu aletlerde bir de ev sahibinin kendi çektiği amatör hatıra filmlerini metazori olarak izlerdik. "8mm" (ve sonradan çıkan "super 8mm") filmler önceleri sessizdi, sonradan manyetik ses kuşağı da eklendi. Bir kötü tarafı da 35mm filmler gibi 24 kare değil, metrajdan tasarruf olsun diye saniyede 16 ilâ 18 kare geçerdi (sırasıyla 8 ve super 8), o nedenle görüntü biraz pırpırlıydı. Bir de daha pahalı olan 16mm projektörler vardı, ama onlar daha çok kurumlarda, okullarda filan olurdu. Onlar saniyede 24 kare gösterirlerdi ve sesliydiler. Kendi çektiğiniz amatör filmlerin banyosu vs oldukça meşakkatliydi. Makaralarda sadece 15 metre negatif film olurdu (3,5 ilâ 4 dakika!). İyi tarafı, film satın alındığında banyo parası da fiyata dahildi, kutudan çıkan zarfla film yurt dışına gider, pozitif baskıları 6-8 haftadan önce gelmezdi. Küçük makaralar, istenirse daha büyük tek bir makarada birleştirilebilirdi. Projeksiyon sırasında takılma olursa filmin o karesi lambanın ısısıyla yanıp kavrulurdu.

8mm_Projc_ev_sinemas.jpg

Video Kaset
Sony firması 1975'te Betamax videoyu tanıttığında her şey değişmeye başladı. Kasetli manyetik bantlara analog kayıt yapabilen tüketici dostu bu sistemde hazır kayıtlı sinema filmleri satın alınıp (veya kiralanıp) seyredilebildiği gibi sinefiller kendi kayıtlarını (veya kiraladıkları filmlerin kopyalarını) da yapabiliyorlardı. Bir yıl sonra da rakip JVC firması VHS sistemini sundu. Format savaşları başlamıştı. Betamax daha kaliteli görüntüye sahip olmasına rağmen, kaliteden ödün vererek kayıt süresini daha da uzatan VHS, cihaz üreticilerini de arkasına alarak cihaz fiyatlarını düşürttü ve formatlar savaşını kazandı. Türkiye'de 80'li yıllarda her mahallede pıtrak gibi video kiralama dükkanları, film kulüpleri açıldı, talep çok olunca dolu kaset kiralamaktansa harıl harıl film kopyaladılar. Kopyanın 8'nci kopyası çamur gibi görüntülü kasetler için insanlar günlerce sırada beklediler. Hızlı kaset geri sarma cihazları, kafa temizleme bantları, solüsyonlar, muhafaza kutuları vs gibi ihtiyaçlar oluşturarak bir de yan sanayi oluşturdular. Avrupa'da çalışan vatandaşlarımızın beraberlerinde getirdikleri Video 2000 sistemi forumda ayrı bir başlıkta incelemişti, bu format ülkemizde ticari olarak piyasaya çıkmadı.

Haziran 1975'te ilk Sony Betamax video cihazı piyasadaydı.
Yandaki dolu Betamax kaset 1977 yılından.

ilk_Betamax_Sony_7_Haz_1975.jpg

Analog bir disk sistemi: LaserDisc
MCA 1978'de ABD'de "LaserDisc"i çıkarttı. LP plaklar büyüklüğünde, yani 30cm çapında ağır diskleri vardı, görüntü analog, ama ses dijitaldi. Görüntü ve ses Betamax ve VHS'den çok üstündü. Filmin istenilen noktasına atlanabiliyor, görüntü dondurulduğunda titremiyor, filmin her karesi fotoğraf gibi tek tek incelenebiliyordu. Kamera arkası görüntüler vb özellikler eklenebiliyordu. Ancak diskler sadece izlemeye müsaitti, kayıt yapılamıyordu, cihazlar çok pahalıydı, diskler de pahalıydı (ort. 100 dolar), gürültülüydüler ve diskler 30-60 dakika data kapasiteli oldukları için filmin ortasında birkaç kez arkalarını çevirmek veya disk değiştirmek gerekiyordu. Bu ve benzeri nedenlerle Avrupa ve hattâ ABD'de de pek tutulmadı, bu sistemi en çok Japonlar sevdi (her zamanki aykırılıkları!) Bu sistem ticari olarak Türkiye'ye hiç girmedi, varlıklı bazı meraklılar dışarıdan getirttikleri disklerle koleksiyon yaptılar. "LaserDisc" formatında basılan ilk film "Jaws"mış. Bu formatta en son 2001'de bir film çıktı. En son cihaz ise 2009'da üretildi.

Amerikan "Popüler Bilim" dergisinin Şubat 1977 tarihli sayısında
video diskler müjdeleniyor, ama teknik nedenlerle o yıl çıkmayacak.

popular-science-magnavox.jpg

Japonya'da basılmış bir LaserDisc. Ses dijital, görüntü analog.
Laser_Disc_Japon_inter_vampire.jpg

Dijital ama ilkel bir sistem
1993'te VCD (Video CD) ortaya çıktı. 12cm'lik standart CD'ler üzerinde MPEG1 video kaydı sunan bu formatta görüntü çözünürlüğü 352x288'ti ve filmler ancak 2 CD'ye (veya 3) sığıyordu, ses CD'si boyutundaki tek diskin kapasitesi maksimum 80 dakikaydı. Kopya koruması olmadığı için ABD'de çok az film bu formatta çıktı, hem VHS'ye de pek bir üstünlüğü yoktu. Ancak ucuzluğu ve evlerde üretilebilmesi nedeniyle Güneydoğu Asya ülkelerinde çok yaygınlaştı (2005'te sadece Çin'de evlerin yarıdan fazlasında VCD cihazı varmış). Bizde de gazete ve dergi promosyonlarının da etkisiyle bir zamanlar oldukça popüler olmuştu. Uzun otobüs yolculuklarında şoförün arkasında tavanda asılı tüplü küçük televizyondan bol bol VCD film izlerdik, muavin bazen uyuklar, ikinci diski takmayı unuturdu. Sinema meraklıları önlerdeki koltukları tercih ederdi. Sık sık takılır, görüntü donardı. Ama player'ları çok şık görünüşlüydü. Arşiv yapmaya değmeyecek bir formattı.

Uzakdoğu'da üretilmiş 2 CD'lik bir VCD film.
VCD_uzakdo_u_interview_wt_vampire.jpg

DVD
1996 yılında Philips, Sony, Toshiba ve Panasonic, DVD formatını geliştirdiler. Görüntü ve ses kalitesi harikuladeydi. VHS/Betamax bantlar gibi çok kullanıldığında yıpranma sorunu yoktu, diskleri "LaserDisk"ten çok daha küçük ve hafifti, üstelik ondan 5 kat daha ucuzdu. Digital olarak kaydedilmiş bu disklerin interaktif özellikleri vardı, birden fazla ses kuşağı ve altyazı seçeneği cezbediciydi. Ortalama uzunluktaki bir film tek diske sığıyordu. Tüketicinin kaydedilebilir disklere, kayıt yapabilen cihazlarla veya bilgisayar ortamında kendi kayıtlarını yapması veya mevcut kayıtları kopyalaması da mümkündü, zira kırılamaz denen şifrelemesi hemen kırılmıştı, aynı nedenle bölge kodları da işe yaramıyordu.

interview_wt_vampire_06.jpg

Yüksek Tanımlı Video Diskler
1990'ların ortalarından itibaren yüksek çözünürlüklü büyük ekranlı televizyon cihazları ortaya çıkmaya başlayınca tüketicilere bu kez de DVD yeterli gelmemeye başladı. Bu televizyonlara uygun daha yüksek tanımlı, daha kaliteli görüntü ve ses verebilen formatlar ortaya çıktı. Toshiba 2006'da HD DVD'yi çıkarttı. Aynı yıl Sony de uzun süredir üzerinde çalıştığı Blu-ray Disc'i çıkarttı. Yeni bir format savaşı daha başladı. Sony'nin oyun konsolu PlayStation 3'ün Blu-ray disk kullanması, filmlerin de aynı cihazla izlenebilmesi, ayrıca Panasonic'le birlikte ürettikleri bir kamerayla çekilen görüntülerin işlem gerekmeden Blu-ray cihazlarda doğrudan seyredilebilmesi ikinci formatlar savaşını bu kez Sony'nin kazanmasını sağladı. 2008'de artık piyasanın tek hakimi Blu-ray Disc'ti.

interview_wt_vampire_07.jpg

Streaming ve İnternet Ortamında Sunulan Videolar
İnternet üzerinden online film izleme fikri eski olmakla birlikte bilgisayarların gücü, internetin hızı, bant genşliği sorunu bunu 2000'li yıllara kadar geciktirdi. 2005'te Youtube açıldı. Sonra filmleri abonelerine online izleten siteler çıktı (Netflix gibi). "Video streaming" artık çok yaygın, cep telefonlarıyla bile her yerden online film/video izlemek çok kolaylaştı. Ancak bahsetmek istediğim bunlar değil, sinema filmlerinin internet üzerinden indirilip seyredilmesi, arşivlenmesi. Bu da ülkemizde geniş bant internetin sunulmasıyla başladı denilebilir, dial up bağlantıyla bir mp3 müzik parçasının indirilmesi bile saatler sürebiliyordu. Geniş bantla birlikte emule, torrent derken birçok mecradan film elde etme imkanı doğmuştu. Teknoloji farkına varmadan sürekli gelişiyor. Bir tarihte bir arkadaşa yeni satın aldığım DVD'den parçalar gösteriyor, takdir edilmeyi bekliyordum ki, o bana internette aynı filmin bundan çok daha kaliteli görüntüsü olanları var dedi. DVD-riptir dedim inanmadım, gösterdi. Blu-ray'den riplenmiş 20-30 GB'lık bir dosyaydı galiba. Gözlerime inanamadım. Blu-ray'in kendisi zaten 50 GB (çift katmanlı olanı) kapasiteli bir diskti, demek neredeyse kalite kayıpsız bir dosya oluşturmuşlar. Ne yazık ki onun bilgisayarından izleyebildim, zira benim emektar PC böyle bir dosyayı çevirecek güçte değildi. Her ne kadar legal sorunları olsa da gerçek şu ki, an itibariyle bizde ve dünyada en çok kullanılan mecra bu galiba.

interview_wt_vampire_03.jpg

4K "Ultra HD Blu-ray"
2016'da "Ultra HD Blu-ray" diskler piyasaya çıkmaya başladı. 4K çözünürlükte (3840 × 2160), 60 fps ve 10 bit renk derinliğiyle birlikte şimdilik en üstün görüntü sistemi bu. Eski Blu-ray player'larda izlenemiyor, cihaz satın almak lazım. Üstelik buna uygun bir de 4K TV gerekecek. Piyasada henüz çok fazla disk çeşitliliği yok. Kısaca bana uzak bir sistem şimdilik. Uzaktan izliyorum, bakalım 8K film disklerini görebilecek miyiz?

martian4_K_10.jpg
 
Son düzenleme:

Motion

Kıdemli Üye
31 Mar 2013
609
3,358

Çok güzel bir derleme olmuş "scanfan" üstadım.
Elinize sağlık...


Geçmişe şöyle bir gittim sayenizde; gözümün önüne o
video kaset kiralama dükkanları geldi! Gülümsedim... :)

Hiç bir zaman sinema dünyasıyla aram iyi olmadı (çok az film seyrederim)
ama teknolojiyi çok yakından takip ettiğim için
bunlarla hep içli dışlı oldum...

Betamax'ın başına gelen hiçbir şeyin başına gelmemiştir. "Yarışta iyi
olup da kaybetmek"
üzerine bir kitap yazılsa baş aktörü "Betamax" olur! İşin ilginç yanı yarışı kaybettiği
halde "efsane" oldu! (Başlıbaşına bir yazı konusu!)

Belki inanmayacaksınız ama yaklaşık bir ay önce bir sahafta çok
sevdiğim bir çizgi film'in (Pembe Panter) LaserDisc'i ni görüp aldım!
Üstelik 10 TL'ye! Kondüsyonu inanılmaz temizdi
... Hatta sahafa "kim
sattı"
bunu dedim, toplu satışın arasından çıkmış! Pioneer marka bir
okuyucum var... Genelde "LaserDisk" olarak grupların konser kayıtlarını topluyorum... Hiç ummadığım bir an da "Pembe Panter"i
bulmak hoş bir sürpriz oldu!
0GOrbB.jpg

10 TL'ye aldığım "LaserDisc"! :)
Özel arşiv baskısıymış bu!
Benim için altın değerinde!
Görüntü kalitesi tartışmasız!


Bu arada bu harika derlemenize "teknoloji anlamında" ufak bir not
eklemek
isterim; Blu-ray ve/veya kendisinden sonra gelecek formatlar
ne olursa olsun mutlaka bir sıkıştırma teknolojisini barındıracaktır. Yani
şu an tartışmasız en iyi görüntü kalitesi olarak piyasa da bulunan Blu-
ray'in kendisi de sıkıştırılmış bir görüntüdür.
Sıkıştırılmış olduğu halde
20-30 GB'lık bir alanı kapladığını düşünürsek hiç sıkıştırılma olmadan
bir filmin kaplayacağı "alan" akla zarar olacaktır.


Hiç sıkıştırılma olmadan kaydetmek mümkün mü? Mümkün hatta
codec'i de var ama hem bunu okuyacak bir okuyu henüz
yapılmadı
(oyun bilgisayarları hariç) hem de bu devasa boyutu
kaydedecek CD formunda bir medya
üretilmedi! Üretilemez
mi?
Üretilebilir ama bunları okuyacak cihazların maliyeti oyun bilgisayarlarının fiyatları kadar olacaktır! (10-15.000 TL arası!)

Bu oldukça detaylı ve keyifli yazı için
tekrar teşekkürler üstadım...
Sevgi ve saygılarımla...

 
Moderatör tarafında düzenlendi:

scanfan

Yönetici
25 Eyl 2013
7,208
76,128


Belki inanmayacaksınız ama yaklaşık bir ay önce bir sahafta çok
sevdiğim bir çizgi film'in (Pembe Panter) LaserDisc'i ni görüp aldım
!
Üstelik 10 TL'ye! Kondüsyonu inanılmaz temizdi... Hatta sahafa "kim
sattı
" bunu dedim, toplu satışın arasından çıkmış! Pioneer marka bir
okuyucum var... Genelde "LaserDisk" olarak grupların konser kayıtlarını
topluyorum
... Hiç ummadığım bir an da "Pembe Panter"i
bulmak hoş bir sürpriz oldu!



Şu anda ortalama fiyatı 40 dolar olduğuna göre (tabii bunun bir de kargo ücreti olacaktır), diski bedavaya almışsınız sevgili "Motion" üstadım. Sizin adınıza çok sevindim. Güle güle izleyin.


Pembe_VLV_Laser_Disc.jpg

 
Son düzenleme:

Baltimora

Yönetici
16 Nis 2009
9,722
36,681
İstanbul
Amerikan "Popüler Bilim" dergisinin Şubat 1977 tarihli sayısında video diskler müjdeleniyor, ama teknik nedenlerle o yıl çıkmayacak.

popular-science-magnavox.jpg

Tüm yazdıklarınız çok kıymetli ve ilginç lakin bu yazdıklarınız hepsinden daha ilginç geldi bana.. Desenize direkten dönmüş o zamanlar top... :) Size ve sevgili Motion'a bu güzel paylaşımlarınız için teşekkür ederim.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

ahmet akyol

Onursal Üye
18 Ocak 2016
653
2,567
İzmir
Eskiden seksenli yılların ortalarından doksanlı yılların başlarına kadar yazlık sinemada çalışmıştım,ve çocukluğum,gençliğimle ilgili en güzel anılarım hep bu yıllara ait....Dolayısıyla Sinemaya olan özlemim bu yüzden,ve yazdıklarınızı büyük bir zevkle okudum...Teşekkürler sevgili scanfan bu güzel sunum yazınız için....
 

dedo11

Onursal Üye
8 Nis 2013
1,891
5,329
Harika bir bilgilendirme ve benim için ayrıca nostalji.

Tek ayrıldığım nokta. "Film sinemada izlenir" sloganının önemine ( toplu izlemenin psikolojisi ve sinema sektörünün gelişmesi vs. vs. için) inanırım.
"Yazlık Sinema" konusuna ayrı bir iç başlık açıp anlatmanı dilerim.
Sinemada izlemenin olumsuzluklarını saymışsın. Hepsine katılırım ( kapalı salonlarda sigara içmeye denk gelmedim. Yazlık - açık sinemalarda vardı. )
ama değerli dost sinemanın çok güzel yanları da vardı be...
Saygı ve sevgilerimi sunarım....
 

abolardis

Onursal Üye
12 Şub 2011
6,628
24,629
Sinemadan eve bir teknoloji tarihini yazmışsınız.Hatta Jaws konusunda verdiğiniz bilgi çok değerli, çok önemli bir paylaşım.
Ama dikkatinizi çekmiştir.Bu değişiklikler yaklaşık 10 ar yıllık periyotlar halinde planlanmış gibi.Yani bir merkezden belirli aralıklarla teknoloji piyasaya sunulmuş.
Çok yakında sıkıştırma yada tıkıştırma yada sürüştürme proğramları kalmayacak yeni periyot yapay zeka ve siber uzay.
Siber Uzayla birlikte istediğiniz her proğramı ihtiyacınız kadar kullanabilme şansınız olacak.Bütün ürünler dev bir internet ağında / siber uzayda bulunacak ve proğramı aslında satın almayacak kiralayacaksınız.
Bunun ABD de alt yapı çalışmalarının oluşturulduğunu biliyoruz.
Bugün benzer bir konu açmıştım aslında 37 EKRAN TİPLİ TELEVİZYON.:)
Ne kadar hızlı bir biçimde değişiklikler meydana geliyor.TV tarihi konusunda da benzer bir makale çok güzel olur yada cep telefonları konusunda.Piyasanın teknoloji devleri tarafından nasıl yavaş yavaş tedrici bir biçimde soyulduğunun açık resmidir.
Aşağı yukarı disketleri hepimiz kullanmışızdır.Şimdilerde esamesi okunmuyor.Bİr merkez sanki önce bizleri alıştırıyor sonra bağımlı hale getiriyor sonra da yeniliyor.Bizde aslında bunlar bizim takdirimizmiş gibi algılıyoruz.Aslında teknoloji efendilerinin modern köleleri hatta paryaları gibiyiz.
Bende konuyu nereden nereye getirdim.
Makaleyi zevkle okudum.Sinema , sinema tarihi , VHS ler Beta videolar , CD ler ve diğerleri.
Öncelikle bu yazınızı mutlaka arşivlemek gerekir.
Emekleriniz için çok teşekkür ederim.Çok güzel bir çalışma.
Tebrik ederim.
 

scanfan

Yönetici
25 Eyl 2013
7,208
76,128
Harika bir bilgilendirme ve benim için ayrıca nostalji.

Tek ayrıldığım nokta. "Film sinemada izlenir" sloganının önemine ( toplu izlemenin psikolojisi ve sinema sektörünün gelişmesi vs. vs. için) inanırım.
"Yazlık Sinema" konusuna ayrı bir iç başlık açıp anlatmanı dilerim.
Sinemada izlemenin olumsuzluklarını saymışsın. Hepsine katılırım ( kapalı salonlarda sigara içmeye denk gelmedim. Yazlık - açık sinemalarda vardı. )
ama değerli dost sinemanın çok güzel yanları da vardı be...
Saygı ve sevgilerimi sunarım....


Genel sigara yasağının olmadığı devirlerde bile her sinemada buna izin verilmezdi, sevgili "dedo11", benim kastettiğim kenar semtlerdeki salaş salonlardı. Hatırlarsanız Philippe Noiret'nin oynadığı 1988 tarihli "Cennet Sineması" (Nuovo Cinema Paradiso) filminde bunun çok güzel örnekleri vardı, hattâ tam benim hatırladığım gibi. Salonda aralarında filmin kahramanı da olan küçük çocuklar bile tiryaki gibi sigara içiyorlardı (20'nci dakikadan sonra), zaman 2. Dünya Savaşı'nın hemen sonrası, mekân ise İtalya'nın Güneyi'nde bir kasabadır. Youtube'da Türkçe altyazılı bir kopyası var. 'Uygun şartlar varsa' "film sinemada izlenir" sloganı hâlâ geçerli, size katılıyorum. Bu arada, galiba uzun süre forumda yoktunuz, tekrar hoş geldiniz.


...
Ama dikkatinizi çekmiştir.Bu değişiklikler yaklaşık 10 ar yıllık periyotlar halinde planlanmış gibi.Yani bir merkezden belirli aralıklarla teknoloji piyasaya sunulmuş.
...
Bir merkez sanki önce bizleri alıştırıyor sonra bağımlı hale getiriyor sonra da yeniliyor.Bizde aslında bunlar bizim takdirimizmiş gibi algılıyoruz.Aslında teknoloji efendilerinin modern köleleri hatta paryaları gibiyiz.
...


Sevgili "abolardis", yazarken bu iki cümle de aklımdaydı, makaleye ekleyecektim, ama uzatmak istememiştim. Dediğiniz gibi önce suni olarak bir talep yaratılıyor, sonra da arz geliyor. Her alanda bu böyle. Tıpkı "gıda terörü" gibi, önce ucuz fiyata "dert yaratılıyor" (yani katkılı gıda), ardından da pahalı fiyata "dermanı sunuluyor" (pahalı sağlık hizmeti).

 

dedo11

Onursal Üye
8 Nis 2013
1,891
5,329
Sevgil scanfan ;

Yaklaşık iki yıldır siteye giremedim. Hatta internete giremedim. Bendan yaklaşık 8-9 ay ücret kesip hat vermediler bir ara ( yaptığım yazlıkta ) bu nedenle Ankara'ya gelebildiğim ilk fırsatta gidip dilekçe verip kestirdim. O gün bu gündür internetsizim. Şu anda eski dostlara kavuşmak için konuk olduğum İstanbul'daki bir evden girebiliyorum.
Sizleri çok özlemişim...
 

scanfan

Yönetici
25 Eyl 2013
7,208
76,128

Ben yukarıda eski sinemaların olumsuzluklarını sıralayınca sevgili "dedo11", "film sinemada izlenir sloganının önemine inanırım" demişti. Ben de ona şayet 'Uygun şartlar varsa' aynı fikirde olduğumu yazmıştım. Uygun şartlara bir örnek şimdi aklıma geldi. Çok az film çektiği halde dünyanın en önemli yönetmenleri arasında sayılan "Stanley Kubrick" çok titiz bir sinemacıydı. Kılı kırk yararak yönettiği bir eserinin, 1975 tarihli filmi "Barry Lyndon"ın arkasında sonuna kadar durdu, hattâ salonlardaki gösterim şartlarına bile karışmıştı. 8 Aralık 1975 tarihinde sinemalarda filmi perdeye yansıtacak olan projeksiyon görevlisine hitaben yazdığı bir talimat mektubu vardı. "Sevgili Projeksiyon Görevlisi" diye başladığı mektupta filmin görüntü ve seslerinin mükemmel olması için çok fazla emek verildiğini belirttikten sonra makaraların değiştirme işaretinin tam olarak tam olarak hangi karede olduğundan, ışık şiddetinin hangi aralıklarda olması gerektiğine, çerçeve oranının tam olarak nasıl ayarlanması gerektiğinden, antraktın kaç numaralı makaranın kaçıncı dakikasında verilmesi gerektiğine kadar her detayı 10 madde halinde ve talimat şeklinde yazmış. Filmle birlikte gönderilen müzik LP plağının filmin öncesi, sonrası ve antraktta hangi bölümünün nasıl ses sitemine verileceğini bile belirtmiş. Böyle titiz yönetmenler de varmış diyor insan. Saygıyı hak eden bir yönetmen.


Kubrick_in_Mektubu.jpg

 
Son düzenleme:

abolardis

Onursal Üye
12 Şub 2011
6,628
24,629
Aşırılığa kaçan bir titizlik bu kadar özen gerçekten meslek aşkı ile açıklanamayacak kişinin mükemmeliğe aşkı olarak belki değerlendirilebilecek bir durum.
İlginç bilgiler güncesine eklenmesi gereken sıradışı detaylar.
Şeytan ayrıntıda mı detayda mı gizlidir derseniz bilmiyorum.İkiside olabilir ancak başarı çok çalışmakta gizli.
Severek takip ediyoruz üstadım ilginç detaylara ışık tutuyorsunuz.
 

hggurak

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
8 May 2015
1,132
8,215
İstanbul
Sevgili Scanfan dostum, bu harikulade ve arşivlenip saklanacak değerde bir inceleme yazısı olmuş (zaten öyle yaptım). Sizi kutlar ve teşekkür ederim.

Son bölümdeki 4K UHD video diskler haricinde, sanki analog ve dijital dünyayla ilgili yaşamımın bir panoramasını çizmişsiniz. Bütün bu anıları gözümde tekrar canlandırdığınız için size ayrıca bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.
4K Ultra HD diskleri (şimdilik) ben de çok gerekli bulmuyorum. 30-40 inch televizyonlarla bu sistemin nimetlerinden faydalanmak zaten mümkün değil. Bu bağlamda, neden 30-40 inch 4K TV'lerin üretildiğini de halen anlayabilmiş değilim. Bu boydaki TV'ler için en ideal çözünürlük 1080p tabir edilen 1920x1080 pixeldir ki, bunun üzerindeki bir çözünürlüğü ve netliği normal şartlarda zaten göz algılamaz. Eğer, dev bir TV alacak kadar paranız bol (20.000-200.000 TL arası) ve 100-200 metrekare bir salonunuz varsa, o zaman diyecek bir sözüm yok tabii... Bu tip TV'leri teknolojik marketlerin showroomlarında görebiliyoruz ancak. Eve böyle bir aleti alabilmek için epey ensesi kalın biri :) olmak gerek sanırım...

Bu epeyce uzun bir yazı oldu. Okuyacak dostlara şimdiden teşekkür ederim. Hattâ eğer izniniz olursa, sizin yazınızla birlikte, bir "Her Telden" yazısı olarak kişisel blogum "SineRoman.com"da da yayınlamak arzusundayım.
Yazıya sizin akışınızla devam etmeyi uygun buldum...

Sinemayla ve filmlerle olan yolculuğum henüz beş yaşlarındayken başlamıştı.
Sevgili Scanfan dostumun da işaret ettiği gibi, Çizgi Diyarı e-dergisindeki "Her Telden/Mirasyedi" başlıklı yazımda bu günlerimin bir bölümüne kısaca yer vermiştim.
Çocukluğum, büyük bir şans eseri Halide Pişkin'ler, Kirk Douglas'lar, Fritz Lang'lar vs. ile birlikte geçti. Sinemanın büyüsüne de sanırım bu yaşlarımda kapıldım.
O zaman film koleksiyonculuğu diye bir şey olamazdı tabi; ancak rahmetli babamın izlediği bütün filmleri, detaylarıyla not aldığı kara kaplı orta boy bir defteri olduğunu hatırlıyorum. O da koleksiyon zevkini bu defter aracılığıyla gideriyordu sanırım. Sonrasına pek girmeyeceğim. "Mirasyedi" adlı yazımda anlattıklarımı burada bir kez daha yinelemek istemiyorum.

Scanfan üstadımın yazısındaki tespitlerin büyük bir bölümüne -hatta hepsine- katılıyorum.
Sinemada film izlemek, çocukluk dönemimde (başkaca bir alternatif de olmadığından) en keyif aldığım, zevk duyduğum şeylerden biriydi. Ancak yaşım ilerledikçe bu zevkimi giderek kaybetmeye başladım. Para ödeyerek eziyet çektiğimi farkettiğim gün de bu aktivitemİ hepten bıraktım (Sohbet edenler, bütün film boyu aralıksız mısır çıtırdatanlar, cep telefonundan mesajlarını kontrol edenler vs.) Şimdilerde sadece çocuklarım ve özellikle torunumla birlikte vakit geçirmiş olmak için sinemaya gidiyorum. Gittiğimde de sıradan sinema salonlarını değil, yeni IMAX sistemli salonları tercih ediyorum (Bildiğim kadarıyla İstanbul'da şu an iki tane var.)

19 yaşımdayken kendi sinema makineme kavuşmuştum.
O tarihlerde Beyazıt meydanında bit pazarı kuruluyordu. Lubitel marka üstten bakmalı fotoğraf makinemi vererek ve üstüne bir miktar da para ekleyerek 8 mm. Rus malı bir film makinesi satın aldım. O akşam çok yakın bir dostumla birlikte ilk filmimizi seyrederken nasıl heyecanlıydım bilemezsiniz.
Filmleri, yine Beyazıt / Gedikpaşa'da, aralarda kalmış bir iş hanının ikinci katındaki bir dükkandan kiralıyorduk. Scanfan dostumun dediği gibi bölük-pörçük makaralardı bunlar. Çoğu siyah-beyazdı... Arada renkli film çıkarsa o da bonus oluyordu.
Adamın o makineyi neden o kadar ucuza sattığını kısa bir süre sonra kiralayacak film bulamamaya başlayınca anladım. Çünkü yeni nesil "süper 8" makinelerle birlikte benim makine ve benzerleri de tarihe karışmıştı...

İlk video oynatıcımı ise 80'li yıllarda aldım. Aslı "Sanyo" olmasına rağmen üzerine "Altron" markası koyulmuş üstten yüklemeli Betamax sistemli bir videoydu bu.

7yloOL.jpg


Böylece film koleksiyonculuğum da başlamış oldu...
Koleksiyonerliğimin ilk filmi ise ünlü "JAWS" filmiydi. 120 dakikalık boş bir kaset satın almış ve filmi TRT'den kaydetmiştim. Şimdiki gibi alttan üsten geçen anons yazıları ve çıldırtan reklam kuşakları olmadığı için temiz bir kayıt olmuştu. TRT logosunu kaldırsanız piyasada satılan orijinal video baskılarıyla bile boy ölçüşürdü. Filmi, o dönemin ünlü TRT dublaj sanatçıları seslendiriyordu: Şef Martin Brody rolündeki Roy Scheider'i Çetin Tekindor, Matt Hooper rolündeki Richard Dreyfuss'u Köksal Engür, Kaptan Quint rolündeki Robert Shaw'ı ise İstemi Betil konuşuyordu... Yakın zamana kadar (5-6 sene öncesine kadar) saklamıştım bu kaseti. Ancak sonra yer darlığının kurbanı oldu maalesef.
100-150 kadar film biriktirmiştim. Bu filmlerin küçük bir kısmını piyasadan satın almış olsam da çoğunu TRT'den kaydederek arşivlemiştim (Her ne kadar kimi filmlerin kimi bölümleri TRT sansürüne uğrayıp eksik olsa da, o günkü şartlarda bunu çok da umursamıyordum açıkçası).

Birkaç yıl kadar sonra Altron video oynatıcım teklemeye başlamıştı. Video okuyucu kafası orijinal hassasiyetini kaybetmiş (eh, günde 3, 4 kimi zaman 5 film izlediğimiz olurdu), görüntüde çapaklanmalar başlamıştı. Artık kafa temizleyici özel kasetler de kar etmiyordu.
O sıralar VHS sistem video oynatıcılar ufak ufak boy göstermeye başlamış olsa da, epey fiyatlı bu aletlere biraz mesafeli durmaktaydım.
Bir gün yakın bir dostum Japonya'dan gemiyle iki adat Panasonic marka VHS oynatıcı geldiğini, fiyatının makul olduğunu, istersem birini alabileceğimi söyledi.
Hemen kararımı verdim ve VHS oynatıcıyı aldım. Modelini tam hatırlayamadığım için netten resmini bulamadığım bu oynatıcı bu yaşıma değin evime giren en iyi, sağlam ve şık elektronik aletlerden biriydi. Siyah renkli ve şimdiki gelişmiş DVD oynatıcılar gibi ince kasaydı.

İşte şimdi artık koleksiyonerliğimi bir başka mecraya kaydırabilirdim.
Atmaya kıyamadığım ve bence önemli olan tüm Betamax kasetlerimi yeni VHS kasetlere kopyaladım. Evet kopyalama sırasında görüntü kaltesinde kayıplar yaşanması kaçınılmazdı, ama bu, hiç yoktan iyiydi.
Sonra yenileri, yenileri derken yüzlerce kasetlik yeni bir arşiv yavaş yavaş oluşmaya başlamıştı. Bu, bir gün VCD'ler piyasaya çıkana değin böyle devam etti. Bugün dahi VHS video kasetlerimin 10-15 tanesini hatıra babından muhafaza etmekteyim.

ROWYLY.jpg

Şu an hâlâ, elimde kalan VHS kasetleri oynatabileceğim, çalışır durumda SHARP marka iyi bir VHS oynatıcım var.

DyQMV3.jpg

Bunlar da sakladığım VHS kasetlerimden iki örnek...

Ve VCD'ler çıktı piyasaya...
Evet, Scanfan dostumun da sözünü ettiği gibi ilkel ama dijital bir formattı bu.
VHS'ye görüntü açısından bir üstünlüğü yoktu, hatta daha kötüydü. Ancak henüz LCD ve LED TV'ler piyasada olmadığı için 352x288 pixellik görüntü, küçük ekranlı tüplü televizyonlarımızda durumu idere ediyordu... Ancak ses, stereo olmasına rağmen "ben dijitalim" diye bağırıyordu adeta...
Benim hiçbir zaman bir VCD oynatıcım olmadı. Evdeki Playstation 1 oyun konsolunun arkasına bir aparat satın almıştım ve filmleri bu alet vasıtasıyla izliyorduk. Evdeki müzik setinin kolonlarını da bağlayınca, o güne değin alışık olmadığımız bir ses kalitesi elde etmiştim.
Sadece bu sesin hatırına bu kez bir VCD arşivi oluşturmaya başladım.
Bir süre sonra 600 filmlik hatırı sayılır bir arşivim olmuştu; ancak VHS kasetlerim halen duruyordu.
Ta ki DVD formatlı filmler piyasaya çıkıncaya değin VHS kasetlerimi özenle sakladım.

lbM72Q.jpg


VCD arşivimi daha sonra dağıttıysam da, piyasadan satın almış olduğum 40-50 kadar VCD formatlı filmim (saklama kolaylığı olduğundan ve fazla yer kaplamadıklarından) halen çalışma odamdaki bir çekmecede durmaktalar.

Ve artık sonunda ayağı yere basan, standartları olan bir video sistemi biz kullanıcılara sunulmuştu: DVD formatlı fimler...
DVD'lerle birlikte tüm arşivimi bir kez daha yenilemek durumunda kaldım.
Artık bunun son olduğunu düşünüyordum.
Gerek satın alarak, gerek kiraladığım filmlerden kopyalayarak ve daha sonraları bağlantı hızının artmasıyla internet ortamından indirerek epey hatırı sayılır bir arşiv oluşturdum.
Şu an, sanırım 3000-4000 arası seçkin filmden oluşan bir arşivim var...

7ylkEL.jpg

Biraz sonra sözünü edeceğim "Ev Sinemamın" bir köşesinde boy gösteren, orijinal DVD'lerimin bir bölümü. Tabii bu orijinal DVD'ler aysbergin sadece görünen bölümü...

d715zp.jpg

Asıl büyük bölüm ise özel bir dolabın çekmecelerinde, numaralanmış zarflar içinde sıralanmış durumdalar. Vakit buldukça bu filmleri bir veri tabanına (detaylı bilgilerle) işlemeye devam ediyorum.

* * *​

Eh, artık bu sondur derken bu kez de Bluray olarak isimlendirdiğimiz HD formatlı videolar çıkıvermişti ortaya. HD Ready denilen 1280x720 pixel (720p) ve Full HD olarak adlandırılan 1982x1080 (1080p) çözünürlüklü videolar, göz ardı edilemeyecek kadar kaliteli bir görüntü sunuyorlardı bize...

Meraklıydım ve bu HD sisteme de tav olmuştum.
Bundan 3-4 yıl kadar önce bu kez de bir HD film arşivi oluşturmaya başladım.
Ancak DVD arşivimi hiçbir şekilde bozmadım ve bozmayacağım da...
Bu yeni nesil HD filmleri, çağa uygun olarak DVD disklerde değil (zaten sığmazlar) yüksek kapasiteli harici hard disklerde tutuyorum...
Veri tabanı oluşturma çalışmalarım devam etmekle birlikte, şu an tahmini 2,500 filmlik bir arşiv oluşmuş durumda. Sadece film değil seçkin ve nostaljik diziler (Uzay yolu, Columbo, Görevimiz Tehlike, Kökler, Alacakaranlık Kuşağı, Agatha Christie /Poirot, Midsomer Cinayetleri, Sherlock Holmes Klasik serisi vs vs.) konser videoları ve yüzlerce saatlik seçkin belgeseller de var bu arşivin içinde...

Şimdi gelelim asıl konu başlığımıza: "Evde Sinema Keyfi"...
Sevgili dostlar, şu an oturduğum dublex dairemin çatı katında iki odam var. Bunlardan birisini çalışma-okuma odası ve kütüphane olarak kullanıyorum.
Diğerini ise bizim "Ev Sinemamız" olarak...
Ev yaşantımın büyük bir bölümünü bu iki odada geçirdiğimi söyleyebilirim.

6yo2Rl.jpg

Bu küçük odayı kendi olanaklarım dahilinde sanal bir sinema salonuna dönüştürmeye çalıştım.
46 inch (117 cm) Samsung bir LCD TV'im, Logitech Z-906 bir ses sistemim var. Yeterli ve hattâ fazla bile geliyor bana.

a1V5q2.jpg


ZO8DN3.jpg

Odanın duvarlarını da, havaya daha rahat girebilmek adına kimisi orijinal film ve sanatçı posterleriyle süsledim.

1G8yPB.jpg

Ayrıca iki-üç farklı ışıklandırma sistemiyle ayrı bir ambians da oluşturabiliyorum.

Bu odada kimi zaman yalnız, kimi zaman yakın arkadaşlarımdan oluşan grubumuzla filmler izliyorum-izliyoruz. Burası benim için ayrı bir dünya. Burada gerçekten çok mutlu olduğumu söyleyebilirim.

Evet, dostların söylediklerine katılıyorum: Bize enjekte edilen ve parça parça verilen bir teknolojinin köleleriyiz aslında. Ancak ben bu kölelikten kendi çapımda memnunum ve bir yere kadar isteklerime gem vurmasını da becerebiliyorum... Örneğin televizyonum 7 yıllık. Aslında eskimiş bir teknoloji sayılır. Ancak renkleri ve görüntüsü halen kristal gibi. O bana böyle güzel hizmet etmeye devam ettikçe değiştirmeye de hiç niyetim yok...

Aslında detaylara girmeye kalksam, bu yazı 3-4 kat daha uzayabilirdi, fakat sanırım şimdilik bu kadarı yeterli...
Eğer mümkün olursa birgün sizleri de beklerim efendim...
Sevgi ve saygılarımla...


 
Son düzenleme:

yeryüzü

Yönetici
3 Eki 2011
17,162
78,279
hiçbiryerde :)
Ortamınız çok güzelmiş Gürdal üstadım, imrendim.
Ben bir süre VCD biriktirmiş, sonra bırakmıştım.
Sinemada izlemenin keyfi son kertede daha fazla
ama bahsettiğiniz gibi teknolojik imkanlar oldukça
böyle evde izlemek daha keyifli olabiliyor demek.
Son yıllarda iş yoğunluğu, çizgi roman, dersler derken
film izleme hevesi kalmamıştı içimde, bu yazılardan
sonra düşünmeye başladım şimdi:). Selam ve saygılar.
 

abolardis

Onursal Üye
12 Şub 2011
6,628
24,629
Bütün üstadlarımız aslında teknoloji tarihini yazmışlar.Sevgili Scanfan üstadımızın yazısı gerçekten tam arşivlik bir çalışma.Mutlaka okunması gereken bir makale.
Yine Sevgili HGGÜRAK üstadımızda kendi kişisel kolleksiyonu çerçevesinde teknoloji tarihine vurgular yaparak harika bir yazı kaleme almış.Zevkle keyifle okudum.Ayrıca da biraz kıskanmadım desem yalan olur.3000 civarında film kolleksiyonu başlı başına dev bir hazine.
Benim o kadar derin bir film kolleksiyonum yok VHS bir video oynatıcısı ve CD çalar halen dursa da artık pek film CD almıyor flash bellekler aracılığı ile idare ediyorum herkes gibi.Genelde güncel filmler oluyor bunlar.CD leri belki 10-15 yıldır çalışıp çalışmadığına bile bakmadan muhafaza ediyorum.
Oldukça ilginç bir konu çok değerli üstadlarımızın yazıları ile mutlaka okunması ve bence arşivlenmesi gereken bir paylaşım.
Tekrar teşekkür ederim.
 

Motion

Kıdemli Üye
31 Mar 2013
609
3,358

Aslında detaylara girmeye kalksam, bu yazı 3-4 kat daha uzayabilirdi, fakat sanırım şimdilik bu kadarı yeterli...


"hggurak" üstadım siz yazıyı uzatmaktan çekinmişsiniz ama ben
yazının sonunda "keşke biraz daha sürseydi" dedim" kendi kendime... :)

Bir soluk da zevkle okudum üstadım elinize sağlık...
Kendim her ne kadar filmlerle aram iyi olmasa da sizin gibi üstadların enfes yazılarını zevkle takip ediyorum.

Siz ve "scanfan" üstadım foruma değer katıyorsunuz.
Sevgi ve Saygılarımla
.​
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

scanfan

Yönetici
25 Eyl 2013
7,208
76,128

Sevgili "hggurak" dostum, ağzım bir karış açık kaldı. Bir "sinefil" olduğunuzu biliyordum, ama bu kadarını hiç tahmin etmemiştim. Adeta bir mabet gibi düzenlemiş olduğunuz "Ev Sinemanız"a hayran oldum. Film koleksiyonculuğu açısından da benzer yollardan geçmiş olduğumuzu gördüm ve içim rahat etti, demek ki yalnız değilmişim, zira yaptığım şeyleri normal karşılamayanların sayısı oldukça fazlaydı. Anılarınızı bizlerle paylaştığınız için teşekkür ederim.

 

dedo11

Onursal Üye
8 Nis 2013
1,891
5,329
Sayın hggurak ;

Şimdi ben böyle sözcükler kullanmayı sevmem ve kullananı da yadırgarım ama inanın başka sözcük bulamadım.

WOOOW!!!!!!!!
 

hadon

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
10 Mar 2010
3,053
9,245
Kastamonu
Film arşivi denince 10 kaplan gücünde bir sürü arkadaşımız olduğundan eminim ama 100 değil, 500 değil, 1000 kaplan gücünde bir arkadaşımız olduğunu çok iyi biliyorum.

Bu arkadaşımız binlerce filmden oluşmuş VHS koleksiyonunu, gazetelere ilan vererek bulduğu şahıslara; oynatıcılarıyla birlikte, kargo parasını da ödeyerek göndermiş bir adam.

VCD koleksiyonundan da hemen hemen aynı şekilde kurtuldu. Bir kısmını bana teklif etti ama o kadar filmi koyacak yer bulamam endişesiyle istemedim.

Şimdi DVD koleksiyonu için çalışıyor. Kendi tahminine göre (net bir rakam verebilmesi olası değil) 100.000, benim tahminime göre daha fazla filme sahip. Biliyorum ki bazı arkadaşlar burada, "o kadar film olması mümkün değil," diyeceklerdir. Yanılıyorlar; bir filmden 8-10 kopya saklamış olması bile sözkonusu olabilir. Çünkü bir listesi ve koleksiyon yöntemi yok. Sadece topluyor!

Yeni filmlerle aram yok, ben nostaljik filmler seviyorum. Bu yüzden bir ara kendisinden siyah beyaz filmler istemiştim; bana getirdiği kocaman çizme kutusunun içindeki DVD'lerde bile en az bin film vardı!

Kim olduğunu merak ettiniz değil mi? Bana ne, söylemiyorum!.. Sadece aşağıya küçük bir ipucu ekliyorum; Diyar'ın bu en sempatik yöneticisini tanıyamayan, derdine yansın!

 

hadon

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
10 Mar 2010
3,053
9,245
Kastamonu
Film arşivi denince 10 kaplan gücünde bir sürü arkadaşımız olduğundan eminim ama 100 değil, 500 değil, 1000 kaplan gücünde bir arkadaşımız olduğunu çok iyi biliyorum.

Bu arkadaşımız binlerce filmden oluşmuş VHS koleksiyonunu, gazetelere ilan vererek bulduğu şahıslara; oynatıcılarıyla birlikte, kargo parasını da ödeyerek göndermiş bir adam.

VCD koleksiyonundan da hemen hemen aynı şekilde kurtuldu. Bir kısmını bana teklif etti ama o kadar filmi koyacak yer bulamam endişesiyle istemedim.

Şimdi DVD koleksiyonu için çalışıyor. Kendi tahminine göre (net bir rakam verebilmesi olası değil) 100.000, benim tahminime göre daha fazla filme sahip. Biliyorum ki bazı arkadaşlar burada, "o kadar film olması mümkün değil," diyeceklerdir. Yanılıyorlar; bir filmden 8-10 kopya saklamış olması bile sözkonusu olabilir. Çünkü bir listesi ve koleksiyon yöntemi yok. Sadece topluyor!

Yeni filmlerle aram yok, ben nostaljik filmler seviyorum. Bu yüzden bir ara kendisinden siyah beyaz filmler istemiştim; bana getirdiği kocaman çizme kutusunun içindeki DVD'lerde bile en az bin film vardı!

Kim olduğunu merak ettiniz değil mi? Bana ne, söylemiyorum!.. Sadece aşağıya küçük bir ipucu ekliyorum; Diyar'ın bu en sempatik yöneticisini tanıyamayan, derdine yansın!

 

abolardis

Onursal Üye
12 Şub 2011
6,628
24,629
100.000 mi ?
Yok canım inanılır gibi değil ?
Gerçekse bu dünya rekoru olur ?
Allah Allah
Yok canım daha neler.
Tövbe inanmam görmeden.
Ciddi mi gerçekten ?
:Z:Z:Z:Z:Z:Z:Z:Z:Z:Z:Z
 

Baltimora

Yönetici
16 Nis 2009
9,722
36,681
İstanbul
Sevgili hggurak adeta büyülü bir mekan olan odanızın kapılarını bizlere açtığınız için çok teşekkür ederim. Yazdığınız insanı cezbeden onca şey için de.. İnanın o kadar çok etkilendim ki, resmen kitlendim.. :)
 

scanfan

Yönetici
25 Eyl 2013
7,208
76,128
Harika bir bilgilendirme ve benim için ayrıca nostalji.
Tek ayrıldığım nokta. "Film sinemada izlenir" sloganının önemine ( toplu izlemenin psikolojisi ve sinema sektörünün gelişmesi vs. vs. için) inanırım.
"Yazlık Sinema" konusuna ayrı bir iç başlık açıp anlatmanı dilerim.
Sinemada izlemenin olumsuzluklarını saymışsın. Hepsine katılırım ( kapalı salonlarda sigara içmeye denk gelmedim. Yazlık - açık sinemalarda vardı. )
ama değerli dost sinemanın çok güzel yanları da vardı be...
Saygı ve sevgilerimi sunarım....


Sevgili "dedo11"in "...kapalı salonlarda sigara içmeye denk gelmedim..." sözü aklımdayken Milliyet gazetesinde 20 Aralık 1968 tarihinde yayımlanmış aşağıdaki ilana rastladım. Ben hem İstanbul hem de taşra sinemalarında fosur fosur sigara içildiğine çok şahit olmuştum ama bu ilandaki gibi işi resmileştirdiklerini hiç bilmiyordum. "Artık sigaralarınızı salondan çıkmadan tüttürebileceksiniz!" şeklindeki haber tarzında hazırlanmış ilan bu kadarı da olmaz dedirtecek cinsten.

O tarihte, tarihi "Taksim Sineması" (Daha önce de adı "Majik"ti, ondan önce de işgal yıllarında Fransızların tiyatrosuymuş) gazinocu Fahrettin Aslan tarafından restore edilerek "Venüs" adı altında yeniden açılmış ve müşteri çekmek için(!) bu ilanı (haberi) vermişler).

Ven-s-sinemas-nda-sigara.jpg


 
Son düzenleme:

sekonme

Kıdemli Üye
8 Eki 2009
150
334
Çok çok keyifli bir konu olmuş sayın scanfan, size ve tüm yorumculara teşekkürler. Tüm bu formatları hayatımda yaşamış olmak beni de sizler gibi şanslı hissettirir her zaman. Medya saklama teknolojisinin gelişimini izlemek (özellikle eski dönemlerini) her zaman beni çok heyecanlandırmıştır. Kısa bir süre önce Youtube'da keşfettiğim ve günümüzün ilginç, geçmişin ise çoğunlukla unutulmuş teknolojilerini tanıtan bir kanalı sizlerle paylaşmak istiyorum, eminim hoşunuza gidecek şeyler bulacaksınız.

Örneğin, ilk defa vinile yani bildiğimiz plağa görüntü kaydının 1927'de yapıldığını öğrenmek beni hayrete düşürdü :)

www.youtube.com/watch?v=UtNGVb94TFE

Bunun gibi 80'lerde çıkan ama tutmayan medya formatlarından VHD (video-vinil) formatını tanıtan bir videoyu paylaşıyorum.

www.youtube.com/watch?v=fCWLaAwr3sM

Bir de pek az kişinin gördüğünü düşündüğüm muhteşem bir kasetçalar:
1972 yılından Panasonic'in Kaset Atlıkarınca'sı:

www.youtube.com/watch?v=RJo13FP4UpI

Keyifli izlemeler :)
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

scanfan

Yönetici
25 Eyl 2013
7,208
76,128

Kupür 28 Eylül 1981 tarihli "TV'de 7" dergisinden. Dergi bir muhabirini "Uluslararası Berlin Radyo ve Televizyon Fuarı"na göndermiş. Muhabir bu alandaki yenilikleri bölüm bölüm dergisine bildirmiş. Serinin bu haftaki bölümünde fuarın en çok dikkat çeken yeniliklerinden birinin de video kasetlerin pabucunu dama atacağı öngörülen "resimli plaklar" (video plaklar ve onların oynatıcıları) olduğu belirtilmiş. O tarihte Türkiye'de video kasetçiğin bile henüz emekleme safhasında olduğuna da işaret edilmiş. Yazıda video plakların seri üretimine 1982'de başlanacağı yazıyor. Bu analog disk sistemi 1978'de ABD'de tanıtılmıştı. ABD ve Avrupa'da fazla ilgi görmedi, Türkiye'ye ise hiç girmedi. Tek kabul gördüğü ülke Japonya!

TV-de7-81-28-Eyl.jpg


 
Üst