AKBABA-sayı-06 ( 24 Ocak 1973 )

murtaza5

Yönetici
15 Tem 2009
12,091
321,256
gp4v1ud.jpg





Saygılarımla.​
 
Son düzenleme:

dedo11

Onursal Üye
8 Nis 2013
1,904
5,285


Sayın murtaza5 ;

AKBABA okuma günlüğü : AKBABA OKU(YORUM) :

"-- Riyakar olmayalım. Bir memleketin özel teşebbüs eliyle kalkındırılmasına çalışırken insanların sömürülmesine razı olmak gerekir. Bu sömürü elbette önce sömürücülere yarar, ama sömürülenlerin de o sayede hayat seviyeleri eskiye kıyasla yükselir sonunda."
Bu satırları Akbaba imzalı "Numarasız Olabilirsek..." başlıklı yazısında bir yabancı uzmanın konuşmasından aktarıyor.

Dedo11 Yorumu : Bizim gençliğimizde ( elbette ki öncesinde de ) ekonomik sistem tartışmalarında kabaca üç kamp vardı.
1 - Her türlü üretim araçlarının kapitalistlere verilmesini isteyen Kapitalist sistem taraftarları...
2 - Her türlü üretim araçlarının kamunun malı olmasını isteyen Sosyalist (Toplumcu) sistem taraftarları.
3 - Üretim araçların hem özel teşebbüse hem de kamuya ait olabileceği Karma Sistemi savunanlar...
Cumhuriyet Atatürk döneminden başlayarak 3. Sistemi uygulamıştır.
Ben insanın ne yoluyla olursa olsun ( kapitalle, devlet yoluyla vb. ) , her türlü ( maddi sömürülmesine , maneviyat yoluyla sömürülmesine ) SÖMÜRÜYE KARŞIYIM .
Elbette 1. ve 3. Sistemi savunanlarınız da vardır, olacaktır.
Amaç burada hangisi kusursuz , hangisi en iyi bunu tartışmak amacında değilim. Sadece vurgulamak amacı ile yazdım...


"Evden çıkarken telaştan eli ayağına dolanan eşim :
-- Gözünü seveyim, yabancı gibi durma olmaz mı? dedi. Hani istemiyorsan, gitmeyelim. Ama gittik mi, düğün evi sahibi gibi hareket edelim."

Bu satırlar Vedat Saygel'in "Yabancı gibi Durma!" başlıklı anlatısından..
Dedo11 Yorumu : Eş ( Kadın ) "Hani istemiyorsan, gitmeyelim." sözü ne anlama geliyor? Seslendiği eşi ( erkek ) gerçekten istediği karara özgür istenciyle karar verebilir mi? Bunu yapabilir mi?
Vedat Saygel'in yazısının başlığını değiştirme yetkisini bana verseydiler "Bir köy düğününe katıldım. Bakın başıma neler geldi."


"Boyacıyız abe... Yolmuz pabuçların tozundan çıkıyor. Pırıl pırıl.. ayna gibi olmazsa para verme.
Delikli tüfek çıktı Köroğlu hapı yuttu, lastik ayakkabılar dikilince biz. Kauçuk mu ne karın ağrısıysa o, bizi maf etti abecim."
Bu satırlar "Burhan Esen" in "Boyacıyız Parlatırız" başlıklı anlatısından...

Dedo11 Yorumu : 18 Mart günü İstiklal Caddesindeki Mephisto'dan aylık edebiyat-siyaset-düşün dergilerimi aldım. Her zamanki gibi yürüyerek sahaflara kadar gidip her iki katını da gezdim... Bazı eski dergileri ( Afrodisyas Sanat Dergisi'nin bende eksik olan sayılarını ) aldım. Yürüyerek tünele kadar gittim.
Oradan tünelle Karaköy'e gittim. Balıkçılara baktım. Galata Köprüsü'neden geçiyordum ( geçip Eminönü'ndeki kahveciye vb. giderim. ) balıkçılara bakarken baktım bir boyacı bir yabancı turisti adeta yaka paça engelledi ve erkeğin ayağın zorla iki eliyle tutup çekiştirerek getirip boya sandığının üstüne koydu. Sol eliyle boya sandığının üstünde zorla tutarken sağ eliyle fırçalamaya başladı. Yani turist çifte bu edepsizce zorlama bir yana baktım erkek turistin fırçalanan ayakkabısı SPOR AYAKKABISI.... Boyacı ile ne işi olur?.... Yetmedi bir iki fırça sonunda zorla para almaya çalıştı. Adam nalet olsun dercesine
tuttu elindeki Türk parasından bir 20 TL verdi. Boyacı bunu beğenmedi. Turistin elindeki para tomarına saldırmaya çalıştı. Ben her türlü melaneti göze alarak araya girdim. Turist çift bu saygısıza karşılık şimdilik özgürlüğüne kavuştu. Boyacı bana doğru gelirken cebinden bıçağını çıkarmıştı ki , öyle bir azarladım ki... Bıçağını cebine koydu ( her halde beni resmi görevli sandı gibimi geldi. Yoksa işim zordu. Malum millet psikolojik te ahlaken de zıvanadan çıkmış. ) .....




Dedo11 Yorumu : Düşünün kahveye biri giriyor. Altı kişi lazım bana. Onları Avrupaya geziye götürüyorum. Tüm masraflar benden. Diyor.
Bu konuyu Muzaffer İzgü üstad "Garibanların Avrupa Gezisi" adlı öyküsünde bunu anlatıyor. Son paragraflarına ( = bölümcelerine ) yaklaşana dek işin gerçeği belli olmuyor gibi...



"Bir tavan arasında, biz tam sekiz kişiyiz,

Kavgalı, gürültülü... Bir siyasi partiyiz...
Sık sık hizipler çıkar... Yer yer fısıltı başlar,

Sonunda Genel Başkan, birkaç kişiyi haşlar..."

Bu dizeler Fikret Yılmaz'ın "Bizim evde reform var" adlı taşlamadan...




PAZARTESİ :

Bu da bir sistem

Bir ilköğretim müfettişinin evine dinamit atıldı.
Bir öğretmen dövüldü.
İki öğretmen hastanelik edildi.
Diğer taraftan 13 milyon kişinin okuma yazma bilmediğini bar bar bağırıyoruz.
Ve birtakım iyileştirme çalışmaları...
Amacımız ne kuzum?
Eğitimde reform mu yapıyoruz...
öğretmenleri pes ettirmeye mi bakıyoruz?


Bu satırlar Vedat Saygel'in "Gün" anabaşlıklı bölümünden...
Dedo11 Yorumu : Günümüzde dövülenlerin arasına öğretmenlerin yanında doktorlar da katıldı. Kadınlar için söz etmeye gerek yok. Onlar yatıp kalksın erkeklere dua etsin. Çünkü döğerken cennetten çıkma bir eylemi onlara bahşediyor erkekler , daha ne olsun... Erkeklerin kadınları öldürmelerine gelince ; hem onların namusunu korumak için , hem de sevdiğimiz için ( öldüresiye seviyoruz ya ) öldürüyoruz. Bize teşekkür borçlular şahsen ( Bu satırları yazarken gerçi bizim cizgidiyarı.com'da olmaz ama toplum arasında inanın doğruluğuna inanan en az yüzde elli çıkar. )


BU SAYIDA OLTAMA TAKILAN KELİMELER ( SÖZCÜKLER ) :

Onlar "irade" diyor , biz "istenc" diyoruz...
Onlar "hür" diyor , biz "özgür" diyoruz...
Onlar "paragraf" diyor , biz "bölümce" diyoruz...
Onlar "mısra" diyor , biz "dize" diyoruz...



Emeğine ve paylaşım isteğine teşekkür ederim...


 
Üst