3 ev, Range Rover, ayda 15.000 TL

tabure

Guest
14 Eki 2011
621
2,016
Bastiani Kalesi
Yok bunlar benim 2014'ten beklentilerim değil :D Zaten hiçbir zaman paraya, maddiyata önem veren birisi olmadım. Paranın kuşkusuz mevcut düzende bir bireyin hayatını sürdürebilmesi açısından varlığı şart, ben de bunu yıllardır çalışarak, alın terim karşılığında elde ettim, hırsla açgözlülükle, kendimi heba edercesine, başkalarının üstüne basarak daha fazlasını istemedim.

Tabii paranın olmadığı bir dünya da olası, ama bu kapitalist, serbest piyasacı, sömürüye dayalı dünya düzeninde olmasa da bir gün mutlaka bu gerçekleşecek diye düşünüyorum, ya da umut ediyorum.

Gelelim konu başlığındaki 3 ev, Range Rover ve ayda 15.000 TL'nin ne olduğuna. Bunlar komedyen Cem Yılmaz'ın 1,5 senelik eşinden boşanırken verecekleri imiş. Cem Yılmaz'ın işlerini severim seyrederim, insanlarımızı ve hayatımızı güzel hicvettiğini düşününlerdenim. Tabii sevmediğim tarafları da var. Türkiye gibi bir ülkede Leman gibi bir dergiden yetişmekle birlikte, tanınıp parayı bulduktan sonra 20 tane spor araba almasını da eleştiririm, ülkedeki yanlışlıkları eleştirmeden etliye sütlüye karışmadan, bir duruş göstermeden hayatını devam ettirmesini de. Her sanatçı bir duruş göstermeli mi, orası tartışmaya açık bir konu ama bunu gerçekleştirenlerin halkın ve kitlelerin gözünde farklı bir yere sahip oldukları da açık.

Benim esas belirtmek istediğim konu, bu boşanma davaları. 1,5 yıl evlilik sonucu muhtemelen toplam değeri 2 milyon TL civarı evi, lüks bir arabayı ve ülkede çoğu kişinin 1 yılda zor gördüğü bir parayı her ay vermek, tamam serveti buna uygun olan birisi yapabilir ama hep ben bu tür vakalarda bunu alanın psikolojini merak etmişimdir.

Nafaka bana hep bir sadaka gibi gelmiştir ve öyle de olmaya devam edecek gözümde. Bilmiyorum forumda bayan arkadaşlar var mıdır buna kendi açılarından cevap verebilecek ama sonuçta herkes bağımsız bir birey ise, kadın-erkek eşitliğinden söz ediyorsak, nafaka nedir, bunu ve verilen evleri, arabaları bir kadın nasıl ve neye istinaden kabul eder anlamakta hep zorlanacağım. Mahkemeler belli bir hayat görüşüne göre karar veriyor tamam, kadın çalışmayacak, çocuğuna bakacak, belli refah seviyesinde yaşasın da Mahkemelerin veya devletin öngördüğü gibi boşanan kadın mağdur olmasın anlayışı, kadını korunan bir meta düzeyine indirgemiyor mu sizce? Tamam geri kalmış bölgelerde, Anadoluda bir derece kabul edilebilir ama mahkemeler Anadolu'da da, kadınların çalışma hayatında olduğu büyük şehirlerde de aynı şekilde karar veriyor, üstelik Türkiye'ye özel bir mantık da değil bu, yurtdışında da özellikle zengin erkekler boşanabilmek için küçük bir servet vermek zorunda kalabiliyor ve mahkemeler de böyle bir talebi kabul edebiliyor. İlginç buluyorum, alanı da vereni de, mahkemenin bunu onaylamasını da...

Ortada bir çocuk veya çocuklar varsa, boşanan baba, tamam çocuğunun masraflarını karşılayabilir veya anneyle ortak olarak katılabilir ama onun dışında verilen nafaka, ev, araba gibi değerlerin kadını küçültücü bir uygulama olduğunu ve günümüz dünyasına yakışmadığını düşünüyorum. Tabii alan memnun satan memnun onaylayan memnun sen hariçten ne gazel okuyorsun diyenleriniz olabilir ama ben bir erkek olarak bu uygulamaların kadının toplumdaki yerine ve kendini kabul ettirebilmelerine faydası değil zararı olduğunu düşünenlerdenim. Tabii ortada hem kadın hakları- erkeklerle eşitlik filan derken, bu tür uygulamalara da hayır demeyen kadınlar olduğunu gördüğümde ortada bir kurnazlık olduğunu, aslında evlenirken de boşanırken de maddiyatı ön plana alan kadınların kendi imajlarına zarar verdiğini de düşünüyorum.

Sizler ne düşünüyorsunuz bu konuda?
 
Son düzenleme:

ekenciz

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
13 Eyl 2009
2,997
13,540
Sizinle paralel düşünüyorum. ancak ayrıldığım noktalar da var. Hiç kız kardeşi, ablası ya da kızı olmayan biri olarak toplumda kadınların kayrılmasından yanayım. Ama bu kayrılmanın erkeklere zulüm boyutuna geldiğini de görüyorum. Boşanmalarda, istisnalar hariç, suçlu, kabahatli olanların erkekler olduğu ve tazminatı ve nafkakyı ödemesi gerekenlerin de erkekler olduğu kararını veren mahkemeler çoğunlukta. İnsanlar cinayet işliyor ve ölenler erkek ise sorun yok. Ancak kadın ölünce adı kadın cinayeti oluyor. Önemli olan tüm cinayetlere engel olmak. Ölenin kim olduğunun hiç önemi olmamalı, önemli olan öldürme fiili. Alçaltılan ve saldırılan erkek mutlak üstün olduğunu düşündüğü alandan saldırıya geçiyor. Bir söz savaşında bir kadını kimse alt edemez. Son sözü o hep söyler. Son sözü erkek söylüyorsa bu zaten onaylama sözünden başka bir şey değildir. Erkekler maddiyata önem verir, ama kadınların verdiği önemin yanında bu önem bir hiç mesabesindedir.
Onsekiz yaşında biriyle evlenen 50 yaşındaki erkek ayıplanır, kızın ayıplandığı pek görülmemiştir.
Bu gibi tartıştığımız ya da yazıştığımız konularda mutlak bir doğru da esasında bulunmuyor. Anayasaya geçen referandumda koyduğumuz, kadınların ve özürlülerin kayrılmasının anayasanın eşitlik ilkesine mugayir sayılamayacağı hükmü toplumun temeline atılmış bir dinamit. Bunu zamanla anlayacağız.
 

Dindar Diker

Çeviri & Balonlama
11 Nis 2009
2,464
8,671
İzmir
Zenginin malı, züğürdün dilini yorar diye boşuna dememiş büyüklerimiz. Boş verelim biz onun bunun parasını bence. Asıl olan Kutsal Çizgiroman Kardeşliğidir her zaman...
 

tabure

Guest
14 Eki 2011
621
2,016
Bastiani Kalesi
Sizinle paralel düşünüyorum. ancak ayrıldığım noktalar da var. Hiç kız kardeşi, ablası ya da kızı olmayan biri olarak toplumda kadınların kayrılmasından yanayım. Ama bu kayrılmanın erkeklere zulüm boyutuna geldiğini de görüyorum. Boşanmalarda, istisnalar hariç, suçlu, kabahatli olanların erkekler olduğu ve tazminatı ve nafkakyı ödemesi gerekenlerin de erkekler olduğu kararını veren mahkemeler çoğunlukta. İnsanlar cinayet işliyor ve ölenler erkek ise sorun yok. Ancak kadın ölünce adı kadın cinayeti oluyor. Önemli olan tüm cinayetlere engel olmak. Ölenin kim olduğunun hiç önemi olmamalı, önemli olan öldürme fiili. Alçaltılan ve saldırılan erkek mutlak üstün olduğunu düşündüğü alandan saldırıya geçiyor. Bir söz savaşında bir kadını kimse alt edemez. Son sözü o hep söyler. Son sözü erkek söylüyorsa bu zaten onaylama sözünden başka bir şey değildir. Erkekler maddiyata önem verir, ama kadınların verdiği önemin yanında bu önem bir hiç mesabesindedir.
Onsekiz yaşında biriyle evlenen 50 yaşındaki erkek ayıplanır, kızın ayıplandığı pek görülmemiştir.
Bu gibi tartıştığımız ya da yazıştığımız konularda mutlak bir doğru da esasında bulunmuyor. Anayasaya geçen referandumda koyduğumuz, kadınların ve özürlülerin kayrılmasının anayasanın eşitlik ilkesine mugayir sayılamayacağı hükmü toplumun temeline atılmış bir dinamit. Bunu zamanla anlayacağız.

Doğru sözlere ne denir... Ortada "Herkes eşittir ama kadınlar daha eşittir" gibi bir durum fiilen oluşmuş gibi. Bu zaten erkeğin hayrına olan bir olgu değil ama uzun vadede kadının da hayrına olmaz gibime geliyor. Erkeğe olan zararı, genellikle istismar edilmek şeklinde ortaya çıkıyor, kadın tarafına gelirsek de bu tür kayırılmalar ile aslında kadının toplumda maddi açıdan erkeğe bağımlı gibi görünen imajını iyileştirme ve kadınların da özgür ve kendi ayakları üzerinde durabilen bireyler olabilmelerine engel oluşturuyor. Bu bağlamda bazen boşanmalarda nadiren de olsa ortaya çıkan kadının nafaka veya tazminat kabul etmeme durumlarında o kadınların gidip ellerini sıkmak istiyor insan.
 

atilkurt

Onursal Üye
4 Ocak 2010
335
1,325
boşanmada zengin ve varlıklı kim ise kadın-erkek farketmez onun tazminat ve oluyorsa nafaka vermesi lazım. kadınların erkek egemen toplumumuzda iş-güç sahibi olabilmesi çok zor neredeyse özürlülerle aynı imkanlara sahipler veya olmak zorunda kalıyorlar. yapılabilecek bir şey olduğunu sanmıyorum.
 
Üst