Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Öncelikle paylaşım için teşekkür ediyorum ve nacizane inceleme mahiyetinde bir iki kelam etmek istiyorum.
YEŞİM'İN İÇİ BOŞ DEĞİL PEKİ YA HİKAYE?
Birinci sayıyı baştan sona okudum. Yazar/çizer herneyse gizemli bir konu seçmeye çalışmış. Çizgiler fena değil. Hikaye zamanda geri dönüşlerle işliyor. Gelelim işin acı kısmına. Kitap içinde bir çok tarihi hatayı ve çarpık bakış açılarını barındırıyor. Misal Sultan Mehmet Reşad'ın resmini gösterip ''bu sultan murat, öyle değil mi?'' diye sorup sonrasında ''kara sultan'' diye bahsediyor. Tarihi yanlışlıklar bir tarafa I. Dünya harbinden önce uzun yıllar önemli rol oynadığından da bahsediyor, kurgu da Sultan II. Abdülhamit hakkında olmasına rağmen sanki yanlış kişiden bahsediyor. Eğer I. Düya harbinden önce önemli bir rol oynadıysa bu Sultan Reşad değil, Sultan II. Abdülhamit olmalıdır. Zira bu tarihsel olarak da böyledir. Sultan Reşad 1909'da tahta geçtiği halde yönetimde İttihatçılar vardır ve 1913'te de zaten yönetimi tamamen ellerine geçirmişlerdir. Yazan kişi Sultan II. Abdülhamit'i mi yoksa Sultan Reşad'ı mı karalayacağına bir türlü karar verememiş olacak ki hikaye içinde bile çelişkiler mevcut. Başlangıç hikayesiyle olay örgüsü bir türlü uyuşmadığından sultanın kim olduğuna bir türlü karar veremiyorsunuz. Sonra hamam sahnesinde bizi batılının taassubuna yenilip bir türlü üzerinden atamadığı oryantalist bakış açısı bizi karışılıyor. Hamamda kadın-erkek karışık ve hepsi tamamen çıplak bir şekilde, hatta daha da ileri giderek kadın müşterileri orgazma ulaştıran erkek görevliler bile gösterilmiş ki bu tamamen çizenin/yazanını kendi hayalgücünün mahsulüdür, Osmanlı tarihinin hiç bir döneminde böyle bir şey olmamıştır. Tarihçiler de harem vb. konuların nasıl istismar edildiğini göstermişlerdir. Ama hala haremi padişahların zevk sefa, fuhuş merkezi olarak göstermek isteyen çarpık ve art niyetli bir zihniyet var ki kitabı yazan da bu zihniyetin mensubu olduğunu çizgileriyle ve konuyu işleyiş biçimiyle çekinmeden ortaya koyuyor. Yani Osmanlıda temizliğin sembolü hamamın işleyişi bile sanki bir genelev vazifesi görüyormuş gibi resmedilmiş. Hamam Türkler tarafından hiç bir dönemde böyle amaçlarla kullanılmamıştır.Hele sultanın konuğu lord nelson karşısında mahremini sergilemekten çekinmemesi ise bir başka dumur konusu. Neler oluyor lan demeye kalmadan hamamda sultanın gözdesinin Lord Nelson'un karısının bacak arasında gidip gelmeye başladığını görünce daha neler deyip çizerin ve yazarın tahayyüllerinden tiksinerek okumaya devam ediyorsunuz. Kütüphaneye gelince sonunda diyeceksiniz ama bir anda çizgi romanın baş kahramanı hanım kızımız kendisini üç kötü kalpli hergele tarafından düzülmek üzereyken buluyor. Sonraki geri dönüşte ise lezbiyen bayanlarımız doymamış olacak ki fantazilerini bir de çölde denemek istiyorlar. Bir yatak sahnesi daha atlattıktan sonra devamında ise sanki sayfalar doldurulmaya çalışılmış gibi devam ediyor olay örgüsü. Aşırı cinsellik ( lezbiyenlik, tecavüz sahnesi vs.) içeren bölümlere sık sık rastlıyoruz ve burada birşeylerin rayında gitmediğini, sanki konunun bir yerlere çekilmeye çalışıldığı gibi bir hisse kapılıyorsunuz. Hikaye ve olay örgüsü vasat olduğu halde, aşırı cinsellikle kotarılmaya çalışılan bir öykü olmuş. Batılının çarpık ve iğrenç hayal gücü ise insanı bir kez daha şaşırtıyor. Yazar-çizer zevat haremdeki Türk lokumlarına duydukları şehveti ve Doğunun tüm zenginliklerini yağma-çapul arzularını özürlü hayal güçlerini kullanarak aynen çizgi romana da aktarmışlar. Türkiye yayın hakları kimde diye bakıyorsunuz, İnkılap Kitabevi ve sonunda anlıyorsunuz neler olup bittiğini...Sonuç olarak 18 yaşından büyüklere tavsiye edilebilecek vasat düzeyde bir çizgi roman bizi bekliyor...