Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Evimizin çatısına babam eski dergileri kaldırmıştı.
Hatırladığım çoğu dönemin magazin dergileri olduğuydu.
Gizlice çatıya çıkar o dergileri okurdum.
Daha çok küçüğüm 5-6 yaş civarı.
O kadar severdimki benim için büyülü bir dünya gibiydi.
Enteresan hayallere dalardım.
Yalnızlık kalesi gibi hayal evi gibi bir ortam benim için.
Evde çok büyük bir kütüphanemiz vardı.
Ansiklopediler ,romanlar,dergiler,çizgi romanlar.
Çok mutlu olurdum onların arasında.
Jules Verne ile ilk tanışmam ,Agatha Criste ve diğerleri hep o yıllara aittir.
Şimdilerde üniversite yıllarında ancak okunabilecek kitapları o zamanlar ilkokul ve ortaokulda ben okumuştum.
Çocuk aklımla çok anlamasamda romanları neredeyse hep anımsıyorum.
Hemingway,Turgenyev,Daskalof ,Fantoma lar,Steinbeckler...
Ne zaman magazin dergisi görsem o günleri yad ediyorum.
Sonraları ilk tanışıklığımız çizgi romanlarla.
Uzun bir serüvenin başlaması.
Bitmeyen macera.
Siyah beyaz hayaller,ilk aşklar içimizi ısıtan şarkılar ve şiirler.
Tek katlı bahçeli bir evin özgürlüğü,gece yarısına kadar sohbetler,ayışığında çay içmenin ayrıcalığı.
Kendi gökyüzümde ,gecenin birinde içtiğim sigaralar.
Ayışığının yüzüme değen pırıltısı.
Karanlığa karışan gölgeler gibi belirsiz zaman.
Ve o ayışığı,
Ve o yıldızlar,
Gizli bir aşk gibi gece mavisi.
Geceyi seyretmenin derin coşkusu,
Karanlık örtmüş her yeri sırları saklar gibi.
Bir avuç yıldız pırıltısı,
Bir avuç ayışığı,
Gecenin karanlığında yüreklere dost ışığı.
Gece karartmıyor bizi,
Ay doğuyor içimize.