Hiborya Çağı Tarihi

The_DarknesS

Yönetici
Çeviri & Balonlama
17 Nis 2010
9,554
28,983
İzmir
01john_buscema_conan_pinup.jpg





Orjinalde SSOC serisinde yayınlanan Hiborya Çağı isimli çalışmayı değişik taramalardan toplayıp düzenledim.Tarayan arkadaşların isimlerini şu an hatırlamıyorum, lakin emekleri için teşekkür ederim. Bu çalışma aslında benim değil onlarındır. Bir ön kapak ve iç sayfa hazırlayıp forumlarda ve yayınlanmış Conanlarda olmayan siyah beyaz bir haritayı da son sayfaya ilave ettim.

Böylelikle King Kull'dan öncesinden başlayarak kronolojik öyküler tek kitapta toplanmış oldu. Conan severlerin beğenisine sunarım.

Not: Anlatılan tarih tamamen hayal ürünü olup gerçek tarihle alakalandırılmamalıdır.
 
Son düzenleme:

büyük beyaz

Yönetici
Çeviri & Balonlama
E-Dergi Takımı
17 Ağu 2009
17,748
44,824
denize sıfır
conan hastalığına tutulduğumda tüm haritalarda bizim memleketi bulmaya çalışırdım.
king kull nedense çakma gelmişti bana bir türlü ısınamadım.
bu şekilde ilginç bir kaynak oluşmuş çok beğendim.
eline sağlık,teşekkürler.:)
 

savok

Admin
30 Eki 2009
20,013
84,996
Kasımpaşa
Gerçekten kutlarım.
Çok beğendim.
Akıllıca bir çalışma olmuş.
Gösterdiğin çaba, verdiğin emek için çok teşekkür ederim.
Sevgilerimle..
 

hanefi

Süper Üye
13 Şub 2010
3,143
842
Bu paylaşım filan değil, düpedüz candan bir kardeşlik.
Umarım bu dostluk ortamı hiç bozulmaz (ağzımdan yel alsın).
 

cemsultan

Aktif Üye
25 Eyl 2009
403
395
Emeğinize sağlık,Conan ile ilgilenenler için bir başvuru kaynağı olmuş.Teşekkürler:)
 

Vidoq

Yeni Üye
3 Ara 2012
5
0
Ellerine sağlık yıllarca dergilerin arasından parça parça ayırıp biriktirmeye çalıştık ama sen bize hediye ettin ellerine sağlık büyük bir ganimet...sağol.
 

hüseyin aksakal

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
7 Eyl 2010
775
5,745
Kdz. Ereğli
Uzakdoğuda, zalim kölelik koşulları nedeniyle neredeyse hayvansal bir düzeye gerileyen Lemurialılar ayaklanmış ve efendilerini yok etmişti. Yabancı bir uygarlığın harabeleri arasında kol gezen vahşilerdi onlar. O uygarlığın kölelerin gazabından kaçarak canını kurtaranlar batıya ilerledi. Güneyin insan öncesi dönemin gizemli krallığına saldırdı ve onu yıkarak, eski olanla bağlantısı tarafından değiştirilen kendilerine ait bir kültürü koydular. Bu yeni krallığın adı Stygia idi ve eski halkın kalıntıları, hatta ırkın ibadet biçimleri bile kavimle topyekün yok edildikten sonra bile hayatta kalmış gibi görünüyordu.

Dünyanın ötesinde berisinde, vahşi grupları yükselme eğilimi gösteriyordu; bunlar dağınık ve tasnif edilemezdi. Fakat Kuzeydeki kavimlerin nüfusu çoğalıyordu. Bu insanlara Hyborialılar veya Hybori’ler denildi; tanrıları Bori’ydi. Kabilelerin bozulmuş kültürlerinde hatırlanan efsanelere göre, Büyük Tufan günlerinde kendilerini kuzeye götüren bir tür büyük şef.

Bu kavimler kuzeye yayıldı ve güneye doğru yavaş yavaş ilerlemeye başladı. Şimdiye dek diğer ırklarla bağlantı kurmamışlardı; savaşları bile kendi aralarındaydı. Kuzey ülkelerinde on beş yüzyıl geçirmek, onları uzun boylu, kumral gri gözlü, yaşam dolu ve savaşçı bir ırka dönüştürmüştü. Hala nitelikli sanat eserleri ve doğa şiirleri yaratıyorlardı. Hala büyük oranda avcılıkla yaşamlarını sürdürüyorlardı ama güney kabileleri arasında hayvancılık birkaç yüzyıldır gelişmekteydi. Bir istisna dışında diğer ırklardan tamamen izole haldeydiler: Uzak kuzeyden dönen bir gezgin, ıssız olduğu farz edilen buzlu alanlarda yerleşmiş, insana benzeyen maymunların genişleyen kabilesiyle ilgili haberler getirdi, onların Hyborialıların atalarının nispeten yaşanabilir ülkelerden sürdüğü hayvanların torunları olduğuna yemin ediyordu. Giderek insana dönüştüğüne yemin ettiği bu hayvanların yok edilmesi için, büyük bir savaş birliğinin kutup çemberinin ötesine gönderilmesi için ısrarcı oldu. Onunla alay ettiler; maceracı genç savaşçılardan oluşan küçük bir grup kuzeye doğru onu izledi, fakat hiç biri geri dönemedi.

Ancak Hyboria kabileleri güneye göç etmekteydi ve bu hareket genişledikçe nüfusları da artıyordu. Sonraki dönem, macera ve fetih dönemiydi. Dünya kavimlerinin ve kavimler göçünün öteki tarafında, değişim manzarası halinde bir hareket ve yükseliş vardı

Beş yüz yıl sonraki dünyaya bir bakalım. Sarışın Hyborialı kavimleri, çok sayıda sınıflanamayan küçük klanı yenip yok ederek güneye ve batıya doğru ilerliyordu. Kanları yendikleri kavimlerle karışıyordu. Daha şimdiden eskiden göç edenlerin torunları yeni ırksal özellikler göstermeye başlamıştı. Bu melez ırklar yeni saf kanlı göçerler tarafından saldırıya uğruyor, onları önlerine katarak, kırıntıları süpüren bir süpürge gibi, ırkların karmaşık enkazları ve artıkları içinde her seferinde yeniden karışarak ve kaynaşarak ilerliyordu.

Şimdiye kadar fatihler daha eski ırklarla bağlantı kurmamıştı. Güneydoğuda Zhemri’lerin soyundan gelenler, sınıflandırılmamış bir kabile ile yeni bir kan karışımı sonucunda, kadim kültürlerinin zayıf bir gölgesini yeniden canlandırmaktaydı. Batıda maymunsu Atlanteanlar uzun tırmanışlarına başlıyordu. Varoluş halkasını tamamlamışlardı; eskiden insan olarak var olduklarını unutmuşlar; eski hallerinden habersiz, yardım almadan ve insan anılarıyla engellenmeden tırmanmaya başlıyorlardı. Güneylerindeki Pictler doğa kanunlarına meydan okuyarak ne ilerlemiş, ne gerilemiş, vahşiler halinde kalmıştı. Daha güneyde, antik gizemli Stygia krallığı rüya görüyordu. Stygia’nın doğu sınırındakiler ise daha şimdiden Shem oğulları olarak bilinen göçebe vahşi kabileleri dolaşıyordu.

Pictlere komşu Geniş Zingg vadisinde kalan büyük dağlarla korunan, akrabaları olan Shemlilere benzeyen meçhul bir vahşi grubu, evrim geçirerek gelişmiş bir tarımsal üretim toplumuna dönüşmüştü.

Hyboria akınlarının hızına başka bir unsur da eklenmişti. Kavmin bir boyu taştan evler yapmayı öğrenmiş ve ilk Hyboria krallığını kurmuştu; rakip boyların akınlarını püskürtmek için kayalardan yığılan kaba bir kaleyle temelleri atılan kaba, barbar Hyperborea krallığı. Bu boyun halkı, taş evler için at derisinden çadırlarını terk etmiş, kaba ama sağlam binalar dikmiş ve bu sayede giderek güçlenmişlerdi. Tarihte bu kaba, vahşi Hyperborea Krallığı’nın kuruluşundan dramatik sadece birkaç hikâye vardır; insanlar birdenbire göçebe hayatından, devasa duvarlarla çevrili çıplak taş evlerin sakinlerine dönüşmüştü. Cilalı taş çağından daha yeni çıkmış bir kavim, talihin bir kaprisi sonucu mimarinin ilk prensiplerini öğrenmekteydi.

Bu krallığın yükselişi birçok kabileyi yerinden etti; çünkü kâh savaşta yenilen, kâh kale sakini akrabalarına haraç vermeyi reddeden çok sayıda boy, dünyanın yarısına dağıldıkları uzun yollara koyuldular. Daha şimdiden, maymun adamlardan daha fazla gelişmiş olmayan kuzey kabileleri, iri yapılı kızıl saçlı vahşi kabileler tarafından yağmalanmaya başlıyordu.

Sonraki bin yılın hikâyesi uzak batı dünyasına egemen olan savaşçı Hyborialı kabilelerinin yükselişinin hikâyesidir. Kaba krallıklar şekillenmektedir. Sarışın istilacılar karşılaştıkları Pictleri batının çıplak topraklarına doğru sürdü. Kuzeybatıda, hiç yardım görmeden maymunluktan ilkel vahşiliğe doğru tırmanan Atlanteanların torunları henüz fatihlerle karşılaşmamıştı. Uzakdoğudaki Lemurialılar kendilerine has yarı uygar bir uygarlığa evriliyordu. Güneydeki Hyborialılar Shem toprakları diye bilinen kırsal ülkelerin sınırlarında Koth Krallığı’nı kurdu, bu ülkelerin vahşileri kısmen Hyborialılarla, kısmen de yüzyıllardır onları kırıp geçiren Stygialılar ile bağlantı kurarak barbarlıktan çıkıyordu. Kuzeyin sarışın vahşilerinin gücü ve sayıları hızla arttı; öyle ki Hyboria kabileleri akraba kabileleri önlerine katıp güneye doğru göç etti. Hyperborea’nın kadim krallığı bu kuzey kabilelerinden biri tarafından yıkıldı ama her nedense ismini değiştirmedi. Hyperborea’nın güneyinde Zamora adı ile bir Zhemri krallığı ortaya çıktı. Güneybatıda, verimli Zingg vadisini istila eden Pict kabilesi oradaki tarım toplumlarını yendi ve aralarına yerleşti. Bu karışık ırk daha sonra sonra da gezgin bir Hybori kabilesi tarafından yenildi ve tüm bu karışık unsurlardan Zingara krallığı ortaya çıktı.

Beş yüz yıl sonra dünyadaki krallıklar belirginleşti. Hyboria krallıkları, Aquilonia, Nemedia, Brythunia, Hyperborea, Koth, Ophir, Argos, Corinthia ve Sınır Krallığı diye bilinen krallıklar batı dünyasına egemen oldu. Zamora bu krallıkların doğusunda, Zingara da güneybatısında kalıyordu; bu halkların esmer tenleri ve egzotik alışkanlıkları birbirine benziyordu ama başka yönlerden birbirleriyle ilgileri yoktu. En güneyde istilaların uzanamadığı Stygia uykudaydı, ama Shem halkı Koth boyunduruğunu daha az gurur kırıcı olduğunu düşündükleri Stygialılarınkiyle değiştirmişti. Esmer efendiler kuzey topraklarından karanlık hinterlandlara; sağa bir kavis alarak batıdaki Shem’in kırsal kesiminden geçerek büyük denize dökülen, Styx, Nilus veya Nile denilen nehrin güneyine sürülmüştü. En batıdaki Hyboria Krallığı olan Aquilonia’nın kuzeyinde işgaller tarafından evcilleştirilmemiş vahşi savaşçılar olan Cimmerialılar vardı, fakat Hyborialılarla temasa geçtiklerinden hızla ilerliyorlardı; onlar Atlanteanların torunlarıydı ve Aquilonia’nın batısındaki vahşi bölgelerde yaşayan eski düşmanları Pictlerden daha düzenli bir şekilde gelişmekteydi.

Bir sonraki beş yüzyılda uygarlığın hâkimi Hybori halklarıydı, etkileri öyle canlıydı ki, hangi kabileye dokundularsa onları vahşetin çamurlarında debelenmekten kurtardılar. En güçlü krallık Aquilonia idi ama diğerleri de güçleri ve kozmopolit yapıları ile onunla yarışıyordu; Atalarına en fazla benzeyenler, Aquilonia’nın kuzey eyaleti olan Gunderland’ın Gunderlileri idi. Buradaki karışım ırkı zayıflatmamıştı. Barbarlar boş diyarlarda güçlerini geliştirse de, batı dünyasının en üstün gücüydü onlar.

Kuzeyde, kızıl saçlı kutup vahşilerinin torunları olan altın saçlı, mavi gözlü barbarlar, kıyımdan korunan kadim Hyperborea krallığı dışındaki Hyboria kabilelerini kar ülkelerinden sürdüler. Memleketlerinin adı Nordheim’di; Kızıl Saçlı Vanaheimli Vanirler ve sarı saçlı Asgard’ın Aesirleri olarak ikiye ayrılıyorlardı.

Bu sıralarda Lemurialılar Hyrkanialılar olarak tarihe yeniden girer. Yüzyıllar boyunca düzenli olarak batıya doğru ilerlemişler ve bir boyları Vilayet Denizi de denilen Büyük İç Deniz’in güney ucundan geçerek, güneybatı sahilinde Turan Krallığı’nı kurmuştu. İç deniz ve anayurtlarının güneydoğu sınırlarında arasında engin stepler vardı; kuzey ve güneyin ötelerinde ise çöller. Bu toprakların Hyrkanialı olmayan sakinleri kuzeyin bilinmeyen kırlarına saçılmıştı; Güneyde Shemliler agüneyde gezgin fatihlerin kanından zayıf bir iz taşıyordu. Bu dönemin sonlarına doğru iç denizin kuzey ucundan dolanan diğer Hyrkania kabileleri batıya doğru ilerledi ve Hyperborealıların sınır karakolları ile çarpıştı.

O çağın halklarına kısaca bir göz atalım: Hyborialı egemenler artık sarı kahverengi saçlı ve gri gözlü değildi. Diğer ırklarla karışmışlardı. Koth ve daha az da olsa Argos halkı arasında Stygia kanından iz olsa da, Shem kanı oldukça baskındı. Argoslular Shemlilerden çok Zingaralılarla kaynaşmıştı. Doğu Brythunialılar kara derili Zamoralılarla evlilik bağları kurdu; güney Aquilonia halkları da esmer Zingaralılarla. Bu ikinciler, Aquilonia’nın güneydeki Poitain eyaletinin baskın tipi olan kara saç ve kahverengi gözlü insanlarını oluşturdular. Antik Hyperborea Krallığı diğerlerinden daha yüceydi; yine de tutsakları olan Hyrkanialı, Aesir ve Zamoralı kadınlardan yabancı bir kan vardı damarlarında. Sadece insanların köle çalıştırmadığı Gunderland eyaletinde saf Hyboria nesilleri karışmadan kaldı. Ama barbarlar da kendi kanlarının saflığını korumuştu; Cimmerialılar uzun boylu, güçlü, kara saçlı, mavi veya gri gözlüydü. Nordheim halkı da aynı yapıda, ancak beyaz tenli, mavi gözlü veya altın veya kızıl saçlıydı. Pictler daima oldukları gibiydi; kara gözleri ve saçlarıyla kısa, çok esmer bir halk. Hyrkanialılar esmerdi, çekik gözlü ve bodur bir tip aralarında giderek çoğalsa da, genellikle uzun ve ince yapılıydılar; bu bodur tip, Vilayet’in doğusundaki dağlar arasında yaptıkları fetihler sırasında batıya doğru akmakta olan tuhaf ve zeki bir ırkla kaynaşmalarının sonucuydu. Shemliler, Stygia kanıyla karışanları, devasa, geniş, güçlü yapılı, kanca burunlu, kara gözlü ve mavi kara saçlı olsa da, genellikle orta boyluydu. Stygialılar uzun, sağlam yapılı, esmer, düz çehreliydi; en azından yönetici sınıfları... Alt sınıflarıysa, zenci, Stygialı, Shemli ve çeşitli Hyboria kanlarının karışımından oluşan melez bir ayaktakımı güruhuydu. Stygia’nın güneyinde ise Amazonlar, Kushlular Atlaianların geniş kara krallıkları ve Zembabwei’nin melez imparatorluğu uzanıyordu.

Aquilonia ve Pict kırsalı arasında Hyborialı akınlarının ilk döneminde bir Hyboria boyu tarafından mağlup edilen yerli bir halkın yaşadığı Bossonia düzlükleri vardı. Bu halklar karışımı halis Hyboria uygarlığına asla ulaşamadı ve onlar tarafından uygar dünyanın ötelerine itildi. Bossonialılar orta boyda, sıradan görünüşlü, kahverengi veya gri gözlü ilkel bir ırktı. Genellikle geniş duvarlarla ayrılmış köylerde yaşayan tarım toplumlarıydılar ve Aquilonia Krallığının bir parçasıydılar. Sınırları, Cimmerialılar ve Pictlere aynı anda istihkâm oluşturarak, kuzeydeki Sınır Krallığı’ndan güneybatıdaki Zingara’ya kadar uzanıyordu. İnatçı savunma savaşçılarıydılar ve kuzey ve batıdaki barbarlarla savaşla geçen yüzyılların ardından, doğrudan saldırıyla neredeyse aşılmaz bir savunma sistemi kurmuşlardı.
 

djeko35

Kıdemli Üye
1 Şub 2012
168
139
İzmir
Çok kıymetli üstad The Darkness yine ustalığını konuşturmuş ve muhteşem bir paylaşıma imza atmış. Emeklerine sağlık. Çok ama çok teşekkürler.
 

kadirnip

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
21 Kas 2014
4,653
22,385
Adana
Nefis... Güzel bir conan ve kull kaynakçasi olmuş... Elinize sağlik sevgili darkness...
 

prince

Onursal Üye
20 Ağu 2012
4,479
27,510
Böyle bir çalışmadan sonra gözümüz kapalı arşınlarız gurbet elleri.Haritamız elimizde.
Değerli paylaşımınıza teşekkür ederim üstadım.Böyle çalışmalarla daha bir ısınıyoruz çizgilerle muhabbete...
 

Edward Osman

Yeni Üye
21 Eki 2011
10
10
harika bir çalışma olmuş, tebrik ederim. Kaynakta Türklerin en eski tarihçesinin de yer alması ayrıca güzel bir durum.

Turan Krallığı, Hiborya tarihinde ne de önemliymiş.
 
Üst