Conan Alfa Yayınları Koleksiyon Haftalık Çizgi Roman Dergisi Sayı 06 - Yeşil İmparatoriçe

yeryüzü

Yönetici
3 Eki 2011
17,141
77,506
hiçbiryerde :)
Son düzenleme:

hüseyin aksakal

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
7 Eyl 2010
775
5,745
Kdz. Ereğli
Buz Devinin Kızı öyküsünün benim yaptığım çevirisini bir e-dergide yayınlamıştık. Howard'ın en şiirsel öyküleri arasında yer alır. Bal Sagoth'un Tanrıları öyküsü ise Howard'ın, kahramanı Turlogh O'brien olan bir öyküsünün Conan evrenine uyarlaması. Aslını okudum, sıkı bir öykü...
 

prestij16

Süper Üye
9 Ağu 2010
2,575
3,398
bu seriyi kronolojik seri olduğu için büyük şevkle aldım hepsini bayiden
lakin birden durdu
büyük hayal kırıklığına uğramıştım
eline sağlık üstadım çok teşekkürler
 
12 Şub 2010
15,006
545,758
İşte Conan bu
Tam benlik
Korku çizgi romanlarına taş çıkartan kuleler, büyücü, Conan kostümündeki kemerdeki sanatsal detaylar, müzelere layık balta
Senaryo, çizgi
Yeryüzü kalitesinde tarama düzenleme
Bu kitap boşa okunmaz
Sevgili kandraks53, getir bir yüzlük daha:)
 

yeryüzü

Yönetici
3 Eki 2011
17,141
77,506
hiçbiryerde :)
Buz Devinin Kızı öyküsünü Lal yayınlarının
renkli edisyonundan okumuştum. Conan'ı
renkli ve geç keşfetmiş biri olarak çok sevdim
tabii ki:
http://www.cizgidiyari.com/forum/conan-legend-dark-horse-comics-lal-kitap/71810-conan-lal-kitap-dhc-renkli-seri-sayi-02-buz-devinin-kizi-2013-a.html



Fakat buradaki eski ve siyah beyaz orjinalinin
yeri de başkaymış, onu anladım:

 

hüseyin aksakal

Onursal Üye
Çeviri & Balonlama
7 Eyl 2010
775
5,745
Kdz. Ereğli
BUZ DEVİNİN KIZI'NDAN...

...

Baş dönmesini berrak bir gülüş böldü ve görüşü yavaşça açıldı. Yukarı baktı; manzaranın genelinde tanımlayamadığı bir tuhaflık vardı; yer gök alışılmadık bir renkteydi. Fakat buna kafa yormadı. Karşısında rüzgârdaki bir fidan gibi salınan bir kadın duruyordu. Kamaşmış gözlerine bedeni fildişinden gibi geldi; incecik tül peçesi dışında anadan doğma çıplaktı. Narin, çıplak ayakları bastığı kardan beyazdı. Şaşkın savaşçıya bakarak güldü. Gülüşü berrak pınarların çağıltısından tatlıydı ve zalim bir alayla zehirlenmişti.

“Kimsin sen?” diye sordu Cimmerialı, “Nereden geliyorsun?”

“Ne fark eder?” Kadının sesi gümüş telli harpten daha melodikti; yine de zalimlikle keskinleşmişti.

“Adamlarını çağır,” dedi kılıcını kavrayarak, “Gücümü yitirmiş olsam da, beni sağ ele geçiremezler. Görüyorum ki Vanirlisin.”

“Öyle mi dedim ben?”

Bakışları yeniden kadının asi buklelerine kaydı; ilk bakışta onları kızıl zannetmişti. Şimdi görüyordu ki ne kızıl, ne sarı; iki rengin de muhteşem bir karışımıydı bu saçlar. Büyülenmiş gibi baktı. Kadının saçları altın rengiydi; güneşi öyle göz kamaştırıcı şekilde yansıtıyordu ki bakmayı güçlükle başarabildi. Gözleri de aynı şekilde ne tamamıyla mavi, ne de griydi; sürekli değişen renkler, dans eden ışıklar ve tarif edemediği renk bulutları birbirine karışıyordu o gözlerde. Dolgun kızıl dudakları gülümsüyordu ve narin ayaklarından dalga dalga saçlardan göz kamaştıran taca varıncaya dek, tüm fildişi bedeni özene bezene yaratılmıştı. Conan’ın nabzı şakaklarını dövdü.

“Bilemiyorum,” dedi, “Vanaheim’den ve düşmanım mısın, yoksa Asgard’dan bir dost mu? Çok yer gezdim ama hiç senin gibi bir kadın görmedim. Saçların parlaklığıyla gözlerimi kamaştırdı. En güzel Aesir kızlarında bile böyle saçlar görmedim. Ymir adına…”

“Sen kimsin ki Ymir’in adıyla yemin edersin?” diye alay etti kadın. “Güneyden yabancı bir halk arasına macera aramaya gelen birisi, kar ve buz tanrılarını ne bilir?”

“Kavmimin kara tanrıları adına!” diye bağırdı öfkeyle. “Altın saçlı Aesirlerden olmasam da, hiç biri benden iyi kılıç kullanamaz! Bugün seksen adamın öldüğünü gördüm ve Wulfhere’nin yağmacıları ile Bragi’nin kurtlarının kapıştığı savaş alanında bir ben sağ kaldım. Söyle bana kadın, zırhların karlı ovalarda parladığını gördün mü, buzun üzerinde yürüyen silahlı adamları gördün mü?”

“Güneşte parlayan kırağıyı gördüm,” kadın cevap verdi. “Sonsuz karlara fısıldayan rüzgârı işittim.”

Adam bir iç çekişiyle başını salladı.

“Niord, savaş başlamadan gelip bize katılacaktı. O ve savaşçıları pusuya düşürüldü korkarım. Wulfhere ve savaşçıları öldü.

“Buradan fersahlarca mesafede köy yok zannediyordum, zira savaş bizi epey uzağa getirdi ama bu çıplak halinle karda fazla uzaktan gelmiş olamazsın. Eğer Asgardlı’ysan beni kabilene götür. Darbeler ve savaş yorgunluğundan bitap düştüm çünkü.”

“Köyüm yürüyebileceğinden uzakta Cimmerialı Conan,” diye güldü kadın. Kollarını iki yana açıp, altın saçlı kafasını davetkâr bir edayla eğerek salındı; uzun ipeksi kirpiklerinin altındaki ışıltılı gözler bir parça gölgelendi. “Ey âdemoğlu, güzel değil miyim söyle?”

“Karlarda çıplak koşan şafak gibi,” diye mırıldandı. Gözleri bir kurdunkiler gibi parladı.


...

Konuya katkı, çoban armağanı olsun... İnşallah beğenilir...
 
Üst