Doktor Kim
Aktif Üye
- 17 Mar 2011
- 323
- 14,264
Çizgiromanlar 21.yüzyılla uyumlu mu ?
Aslında Dr.Burak Arıkan'ın makalesinin başlığı yazıda da göreceğiniz gibi
Teksas-Tommiks 2000'e uyumlu mu ?
Ama aslında Teksas-Tommiks ülkemizde çizgiromanın genel adı olduğundan çizgiromanı kast ediyor.
Makale 01_01_2000 tarihli Hillside city club'ın Hillsider dergisinin 17.sayısında yayınlanmış.
Yani Yazar 1999 yılı içinde yazıyı kaleme almış oluyor bu durumda...
Bu konuda naçizane olarak diyorum ki; Süpermen kılık değiştirmek için telefon kulübesi bulamadığından şikayet ediyormuş.Biz çizgiroman severler de çizgiroman değiş tokuş edecek sinema kalmadığı için şikayetçiyiz.Şakayı bir yana bırakıp bu güzel yazıyı okumaya başlayalım derim, ben zamangezgini...
TEKSAS_TOMMİKS
2000’E UYUMLU MU ?
Teksas ya da namı diğer Çelik Blek bir uçurumun kenarında rakibi tarafından kıstırılmış durumdadır. Rakibi elinde bıçağıyla Blek'i öldürmeye hazırlanırken "ah hah ah" diye kahkahalar atmakta, kahramanımız ise çaresizlik içinde ne yapacağını düşünmektedir. Maalesef Rodi ve Profesör de Blek'e yardım edecek durumda değildir. İşte tam o anda Blek ile düşmanı arasında belki binlerce kez okuduğumuz diyalog geçer:
Blek: Arkanda ayı var!
Düşman: Bu numaralar eskidi dostum!
Ayı gerçekten de Blek'in düşmanının arkasındadır ve iki ayağının üzerine kalkmış ona saldırmak üzere hırıltılar çıkarmaktadır. Adam arkasını döndüğünde çok geç olacak ve ağzından ancak bir "ahhh" çıkacaktır. Blek bir kez daha ölümden dönmüştür. Düşmanı onu öldürmek üzere bile olsa insan hayatına değer veren(!) Blek onu uyarmaktan çekinmemiştir ve albümler boyunca da çekinmeyecektir. Blek'in, hümanist dünya görüşü birçok başka çizgi-roman kahramanlarınca da paylaşılmaktadır. Düşman ne kadar kötü olursa olsun (kalleş bile olabilir) çizgi-roman kahramanlar' onları mertçe yenmekten zevk ve gurur duyarlar. Çizgi romanlarda kalleşlerin sonu genellikle ya bir vahşi hayvanın pençelerinde ya da bir uçurumun dibinde gelmektedir. Bizim kahramanlarımız ise vampirlerden sonra dünya üzerinde ebedi hayatın sularına ermiş, yaşlanmayan yegane insanlardır.
1970’li yıllarda bir bara girip limonata ya da süt isteyen Tommiks 1990'lı yıllarda da aynı hareketi yaptığında yine "süt çocuğu" ya da "yumurcak" diye bardakilerin dalga geçmesine sebep olacaktır. Çelik Blek, efsanevi Ontario Kurtlarının lideri Kaptan Swing, ve daha birçok kahraman Amerika'yı bir türlü İngilizlerden ya da başka bir deyişle "kırmızı urbalardan" kurtaramayacaktır. Kinova'nın (ırkçı anti - kahraman)yeni bir milleniumun başlamasına bu kadar az kalmışken halen Kızılderililer tarafından öldürülen ailesinin intikamını almak için yerli kafa derisi yüzmesi siyaseten ne kadar doğrudur, orası tartışma götürür. Yani aslında çizgi-roman kahramanları zamanın, çizerleri tarafından belirlenmiş bir dilimine hapsedilmiş bahtsız insancıklardır. Boş vakitlerinde aralarında, "yahu ölsek de kurtulsak " ya da " hayatımın geri kalanını rahat bir çiftlik evinde çoluğa çocuğa karışarak geçirmek istiyorum" diye konuşuyorlarsa şaşırmak gerek diye düşünmekteyim.Türkiye'de ilk çizgi romanları 1920’li yıllarda Türkçeleştirilmiş isimleriyle görmeye başlıyoruz. Örneğin 1928 yılında Tim Tylers Luck'ın, İki İzci olarak ya da Tim ve Spud'ın, Saim ile Ihsan olarak yayınlandığını görmekteyiz. 1950'lere gelindiğinde yabancı romanlara Türkçe isimler verilmesi furyası sona ermişti. Uzun yıllar ''Gökler Hakimi Baytekin" olarak yayınlanan çizgi-roman kahramanı artık Hürriyet gazetesi tarafından orijinal ismi olan Gordon olarak yayınlanmaktaydı. Türk çizgi romanının dönüm noktası 1951 yılında yayınlanmaya başlayan Pekos Bill oldu. Her ne kadar benim ait olduğum kuşak bu çizgi romanı hemen hemen hiç tanıma fırsatı bulamamış da olsa, Pekos Bill Türk çizgi-roman tarihinde yeni bir dönemin başlaması anlamına geliyordu. 1951 yılından sonra uzun yıllar boyunca "kovboylar" Türk okuyucusunun vazgeçilmez tercihleri oluyordu. Pekos Bill kısa sürede kendisine müthiş bir okuyucu kitlesi oluşturmuş ve Türkiye'de ilk kez bu okuyucu her hafta bayilerden aynı kahramanın yeni
maceralarını ister olmuştu. Pekos Bill'in daha sonraki kahramanlardan önemli farklarından bir tanesi bilmediğinin belirsiz olmasıydı. Teksas, Tommiks ya da Zagor mesajları okuyabilirken Pekos Bill'in böyle bir yeteneği olup olmadığını okuyucu hiçbir zaman öğrenemedi. Pekos Bill yayın hayatına 17 Mayıs 1958 yılında veda ederken Türkiye'de 334 sayı çıkmış ve arkasında, onun, atı Tayfun'un ve dostları Beyaz Tüy, Davy Crockett ve Sue'nun on binlerce hayranını bırakmıştı. Pekos Bill daha sonraki yılların kahramanlarıyla karşılaştırıldığında oldukça insancıl bir karaktere sahipti. Yayınlanan maceralarında birçok kez kendi ağzından "Pekos Bill adam öldürmez" cümlelerini duymak mümkündü. Bugün hala Teksas, Tommiks, Zagor ve bazı diğer dergilerin Türkiye'de yayınlandığını göz önüne aldığımızda Pekos Bill'in neden yok olduğunu anlamak bir hayli zor olsa gerek. Pekos Bill bırakınız 2000'e uyumlu olmayı, 20.yüz yıl'ın ikinci yarısına bile uyum sağlayamayarak kaybolup gitmiş büyük bir klasik olarak çizgi-roman tarihinde yerini almıştır.
Pekos Bill'i izleyen süreçte, başka bir derginin içerisinde dolgu malzemesi olarak başlayan Tommiks'i görmekteyiz. Dolgu malzemesi olarak yayınlandığı yıllarda orijinal adıyla yayınlanan dergi (Capitano Miki), okuyucunun ilgi göstermesi sonucu önce 3 sonra 4 ve en nihayetinde 5 sayfa olarak yayınlanmaya başlıyor. Samim Utkun yeni bir dergi olarak çıkması planlanan Miki'ye yeni bir isim veriyor, ve böylece bizim bildiğimiz Yüzbaşı Tom Miks ortaya çıkıyor.
Pekos Bill ile başlayan İtalyan çizgi-roman furyası artık Tommiks' le devam etmektedir. Yani bir bakıma Türk okuru "spagetti westernlerden" daha önce "spagetti çizgi romanlarla" tanışıyor. Tommiks'in Türkiye'de 1955 ile 1988 yılları arasında tam 235 macerası yayınlanıyor. Bugün 1980 kuşağı dediğimiz gençleri bir kenara bıraktığımızda herhalde Tommiks'i ve ünlü dostları Doktor ve Konyakçı 'yı Türkiye'de tanımayan hemen hemen yok denilecek kadar az insan bulunmaktadır. Tommiks'in yazar ve çizen i Esse Gesse'nin bir sonraki bombası ise hiç kuşkusuz Teksas'tır. Esse Gesse çizgi-roman metinlerinin en önemli özelliği okuyucuyu çok iyi yakalayan bir mizah anlayışına sahip olmalarıdır. Gerek Tommiks ve arkadaşları gerekse Çelik Blek ve ekibi sürekli olarak hem birbirleriyle şakalaşmakta, hem de düşmanlarını alaya almaktadır. Aksoy yayıncılık tarafından günümüzde yayınlanmaya başlayan Çizgi - Roman Klasikleri Arşiv Dizisi'nin ilk Teksas cildi, Profesör'ün şapkasını aramaya başlaması ve daha sonra Rodi’nin şapkayı ok talimi yapmak üzere kullanmasının ortaya çıkması ve aralarındaki sevimli koşuşturma ile başlamaktadır. Okuyucuyu kendi espri anlayışına alıştıran bu çizgi - romanlar/ bu espri anlayışıyla yoğrulmuş kuşakların ortak bir çizgi -roman kültürüne de sahip olmalarını sağladı. Birçoğumuz beğendiğimiz bir şey karşısında biraz da espri mahiyetinde "Ala" demeyi Teksas ve Tommiks’ten öğrenmedik mi? Teksas ve Tommiks yıllar boyunca bizlere iyilerin kötülere karşı verdiği mücadeleyi çok eğlenceli bir şekilde anlattı. Amerika'nın İngilizlerden bağımsızlığını nasıl kazandığı hakkında ki yegane bilgimiz (bu konuya ilgi duymamış insanlar için) herhalde Teksas’ta okuduklarımızdan ibarettir.
Altın aramaya giden bir kervanın içinde bulunan bir arabada Sam Boyle`u karısı ve minimini oğluyla birlikte görür okuyucu. Fakat çok geçmeden Kara Sığır önderliğindeki Pavnee Kızılderilileri kervana saldırır. Akıbet kaçınılmazdır. Kervandaki bütün beyazlar öldürülür. Büyük reis Kara Sığır, Sam Boyle’un bebeğine kıyamaz ve alıp evlat edinir. Fakat kafa derisi yüzülüp kel kalan ağır yaralı Sam Boyle ölmemiştir...(alıntı Talat Güreli’nin Yapı Kredi Yayınları tarafından yayınlanmış Çizgi Roman dergisinden yapılmıştır).
Kafasına ördek derisinden ve iki boynuzlu yeşilimsi bir maske takan Sam Boyle artık Kinova’dır ve önüne gelen kızıl deriliyi öldürmektedir. Teksas ve Tommiks gibi iki "iyi" kahramandan sonra insanların ırkçı Kinova’yı nasıl sevmiş oldukları bir hayli düşündürücü olsa gerek. Aslında Türkiye açısından baktığımızda neden bu kadar sevildiğini anlamak o kadar da zor değil. Kinova, şartların ırkçı yaptığı bir kahraman olarak karşımıza çıkmaktadır. Öyleyse intikamı haklıdır. Türk sineması aynen Kinova gibi kader sonucu "kötü" olmuş ya da olacak insanların hikayelerini belki binlerce kez konu etmiştir. Öyle ya da böyle Kinova Türkiye'de en fazla sevilmiş çizgi-roman kahramanlarından biri olmayı başarmıştır. Türkiye'nin ilk çizgi dışı çizgi - roman kahramanı ise Teks’dir. Teks 1970 yılında Zagor ve Kaptan Swing’le beraber Türk okurunun büyük beğenisini kazanmıştı. Teks'in diğer kahramanlardan en önemli farkı, onun herhangi bir kimse için çalışmaması, fakat kendisini kötülere karşı savaşan bir "vigilante" ilan etmesiydi. Tommiks bilindiği üzere bir rangerdi. Teksas'da Amerika'nın bağımsızlığı için organize
olmuş ve merkezi Boston'da bulunan gizli teşkilatın bir emir eriydi. Teks ise bağımsız bir kötülük savaşçısıdır. Teks, R. Bargioni ve E. Lucotti'nin yaptığı araştırmaya göre, kötülere karşı verdiği mücadelede, her macerasında ortalama 6 kişiyi öldürürken yandaşları da 3 - 4 kişiyi öldürmektedir. Teks 18 yıllık yayın hayatında 2000 kişiyi öldürür, 350 kavgaya karışır ve rakiplerine tamı tamına 780 darbe indirir. Kendisi ise 40 kez kurşun yarası almıştır. Zagor da Teks gibi bir anlamda bir "vigilante"dir. Yine Talat Güreli'den yapacağımız alıntı, Zagor'un bir vigilante olduğunu gözler önüne sererken aynı zamanda bir özeleştiri niteliği de taşımaktadır. Zagor'da arada sırada görünen yan tiplerden Kazma Kürek Bill kendisine "Kim bu Zagor? Bir Polis mi?" diye soran hayduda şu cevabı verir:...Uh...Söylemesi zor...Aynı zamanda hem polis, hem yargıç, hem de cellattır bu adam!...İşin garip tarafı, şimdiye kadar kimse onun, adaleti yerine getirmek için başkalarının işine karışmasının sebebini anlayamadı!..Aslında okuyucu açısından bu en ufak bir önem taşımaz. Doğal olarak kötülerin karşısında iyilerin haklarını savunanlar da olacaktır. İşte Zagor onların en müthişlerindendir. Zagor'un Italyan çizgi romanında başka bir yeniliğin öncüsü olduğunu da belirtmeden geçmeyelim. Zagor kesinlikle bir kovboy değildir. Maceralar genellikle Zagor'un yaşadığı ve yerli halk tarafından bir efsaneye dönüştürüldüğü bir ormanda geçer. Zagor'un kötüleri (Kinova'nın aksine) belli bir ırktan değildir. Kötü ister Kızılderili ister beyaz olsun kötüdür. Zagor'un şişko, ve asil bir aileden geldiğini iddia eden beceriksiz dostu Çiko, Türkiye'de birçok kilolu insanın bu isimle çağrılmasına sebep olmuştur. Bu kahramanların okuyucu tarafından ne kadar benimsendiğini göstermektedir. Gelelim Kaptan Swing'e. Swing birçok açıdan Blek'i andırmaktadır. O da İngilizler'e karşı özgürlük savaşı vermektedir. Swing'in okuyucu tarafından en çok hoşa giden yanı Gamlı Baykuş isimli arkadaşı ve onun kampın köpeği hakkındaki görüşleridir. Zavallı köpek sürekli "pire torbası" olarak adlandırılmaktadır.
Türkiye'de yayınlanmış ve çok büyük bir okuyucu kitlesi ile", buluşmuş bir başka kahraman ise Mister No'dur. Aslında! Mister No kahraman demeye bin şahit gerektiren bir kişiliktir. Diğer çizgi romanlarda çok az rastladığımız bir olgu Mister No'da sürekli dikkat çeker. Mister No'nun öyle Teksas'ın ya da Zagor'unki gibi doğa üstü güçleri yoktur. Mister No okuyucuya çok daha yakın bir kahramandır. Sık sık dayak yer, kadınlara aşık olur, oldukça fazla içki içer. Maceralarında başına gelmedik kalmaz. Fakat o her zaman iyimser ve yaşamdan zevk alan bir kahramandır. Zagor’la başlayan "anti - kovboy" kahramanlar Mister No ile doruk noktasına varır. Mister No'nun maceraları Latin Amerika'da yağmur ormanlarında geçer Aslında bu bile "vahşi batı" dan bıkmış okuyucu için bir yeniliktir. Mister No Türkiye'de bu özellikleriyle en çok sevilen çizgi - romanlardan biri olmayı başarmıştır.Teks, Zagor, ve Mister No, Esse Gesse çizgisinin en önemli rakipleri olmuşlardır. Bu çizgi - romanlar! Bonelli ailesi çizmektedir. Buradan da anlaşılacağı üzere Türkiye'de en çok okunmuş çizgi - romanlar yalnızca iki ekolden gelmektedir.
Türkiye'de çizgi-roman deyince doğal olarak Kızılmaske, Mandrake ve bunlardan yıllar sonra çıkan Atlantis'i de unutmamak gerekir. Mandrake'nin yaratıcısı Phil Davis'tir. Mandrake genellikle kötülere karşı verdiği savaşta hipnotizma yeteneğini kullanarak galip gelmektedir. Fakat hikayelerden de çok rahatlıkla anlayacağımız gibi aslında Mandrake gerçekleri değiştirmemekte yalnızca onların rakipleri tarafından yanlış algılanmasını sağlamaktadır. Yani aslında düşmanın elindeki silah yılan olmamakta fakat düşman öyle algılamaktadır. Mandrake şatosunda, yardımcısı Abdullah, aşçısı ve kız arkadaşıyla beraber yaşar ve genellikle 8 çetesi olarak bilinen yasadışı bir örgütle uğraşır. Kızılmaske ise asırlardan beri aynı kıyafeti giyen ve Kenya ormanlarında yaşayan bir efsane - gerçek kahramandır. Kötülere vurduğu yumruğuyla onların yüzlerinde hayatlarının sonuna kadar taşıyacağı bir kurukafa işareti bırakmaktadır. Kızılmaske'de kötüler, gerek ormanda gerekse şehirde aşağılık planlarını uygularlar. Kızılmaske şehir işlerine bir kuyunun dibinden telsiz aracılığıyla verdiği mesajlarla ulaşmaktadır. Şehirdekiler için "gizli komutan", arasında yaşadığı pigmeler içinse Fantom'dur. Kızılmaske’nin bir Fransız çizgi - romanı olduğunu da eklemeden geçmeyelim. Kızılmaske için ormanda birçok deyiş üretilmiştir:"Ormanda Fantom'un yumruğu bir bizonu bile devirebilir derler "ya da" Ormanda Fantom bir kaplandan bile daha çeviktir derler" gibi.Bu deyişler bir yandan okuyucuya Kızılmaske'nin gücünü gösterirken bir yandan da hafif alay konusu olmaktan kendini alamazIar.Atlantis ise Martin Mystree isimli kahramanıyla okuyucuları arkeoloji ve antropoloji bilim dalları arasında gezdirir. Martin'in kıskanç bir sevgilisi, yanından ayırmadığı Neanderthal adam Java ve "Zzzap, Zzzaapp" diye ateş eden kendisine uzaylılar tarafından verilmiş bir tabancası vardır. Atlantis'in en ilgi çekici yanı gerçeğe yakın olayları ele alması ve bir hayli didaktik (öğretici) bölümler içermesidir. 1980’li yıllarda Türk okuruyla buluşan Atlantis kısa süre içerisinde birçok yaş grubundan önemli bir okuyucu kitlesi oluşturmuştur. Gizemli olaylar, doğa üstü güçler ve bunların kötüler tarafından kullanılmaya çalışılması Martin'in görevini bizlere anlatmaya yeter. Martin gizemleri çözer ve doğa üstü güçlerin kötülerin eline geçmesini engeller.Bu üç çizgi-roman her ne kadar Türkiye'de tutulmuş da olsalar, yine İtalyan çizgi - romanları kadar büyük bir başarı elde edememişlerdir. Türkiye'de bunlardan başka Red Kit, Asteriks ve Ten Ten daha ayrı türler olarak yayınlanmış ve büyük ilgi görmüştür. Conan apayrı bir kategori olarak kendi okuyucusunu yaratmıştır. Yüzbaşı Volkan ise eski Türk çizgi - romanlarından (örneğin Tarkan) farklı olarak modern bir Türk subayının hayatını ve başarılarını anlatmaktadır.
Peki bütün bu çizgi - romanlar 2000'e uyumlu mu? Bana kalsa hiç tereddüt etmeden evet cevabını veririm. Fakat günümüz çocukları maalesef çizgi-roman okumuyorlar. Onlar için çizgi - romanların yerini bilgisayar oyunları almış durumda. Bizim uzun yaz günlerinde bir ağaç gölgesinde çizgi - romanlarımızı okuduğumuz, akşam hava kararırken anneannemizin bizi eve çağırdığı günler artık çok uzakta. Mahallede çizgi - roman değiştirdiğimiz günler tarihin yaprakları arasında kayboldu. Şimdiki çocuklar birbirleriyle ancak bilgisayar oyunu değiş tokuşu yapıyorlar. Bu nedenlerle bir hayli ümitsizim. 82 sayfalık değil de 98 sayfalık bir çizgi - romanın vereceği keyfi, o en kötü kalite kağıda basılmış maceraların kokusunu bugün hiçbir çocuk anlayamayacak. Yine de hala Zagor'un ya da Atlantis'in, hatta son zamanlarda Tarkan'ın basıldığını görmek içim bir parça da olsa bir umut ışığı düşürmekte. Zagor'u, Çelik Blek'i, Tommiks'i yada diğerlerini tanımayan bir insan nasıl olur da bu dünya da yaşayabilir?
Son söz:
"Hay aksi, melunlar çizgi - romanımı çalmışlar.
Dr. Burak Arıkan
ZAMANGEZGİNİ_BAYHUN ÖNTÜRK
Aslında Dr.Burak Arıkan'ın makalesinin başlığı yazıda da göreceğiniz gibi
Teksas-Tommiks 2000'e uyumlu mu ?
Ama aslında Teksas-Tommiks ülkemizde çizgiromanın genel adı olduğundan çizgiromanı kast ediyor.
Makale 01_01_2000 tarihli Hillside city club'ın Hillsider dergisinin 17.sayısında yayınlanmış.
Yani Yazar 1999 yılı içinde yazıyı kaleme almış oluyor bu durumda...
Bu konuda naçizane olarak diyorum ki; Süpermen kılık değiştirmek için telefon kulübesi bulamadığından şikayet ediyormuş.Biz çizgiroman severler de çizgiroman değiş tokuş edecek sinema kalmadığı için şikayetçiyiz.Şakayı bir yana bırakıp bu güzel yazıyı okumaya başlayalım derim, ben zamangezgini...
TEKSAS_TOMMİKS
2000’E UYUMLU MU ?
Teksas ya da namı diğer Çelik Blek bir uçurumun kenarında rakibi tarafından kıstırılmış durumdadır. Rakibi elinde bıçağıyla Blek'i öldürmeye hazırlanırken "ah hah ah" diye kahkahalar atmakta, kahramanımız ise çaresizlik içinde ne yapacağını düşünmektedir. Maalesef Rodi ve Profesör de Blek'e yardım edecek durumda değildir. İşte tam o anda Blek ile düşmanı arasında belki binlerce kez okuduğumuz diyalog geçer:
Blek: Arkanda ayı var!
Düşman: Bu numaralar eskidi dostum!
Ayı gerçekten de Blek'in düşmanının arkasındadır ve iki ayağının üzerine kalkmış ona saldırmak üzere hırıltılar çıkarmaktadır. Adam arkasını döndüğünde çok geç olacak ve ağzından ancak bir "ahhh" çıkacaktır. Blek bir kez daha ölümden dönmüştür. Düşmanı onu öldürmek üzere bile olsa insan hayatına değer veren(!) Blek onu uyarmaktan çekinmemiştir ve albümler boyunca da çekinmeyecektir. Blek'in, hümanist dünya görüşü birçok başka çizgi-roman kahramanlarınca da paylaşılmaktadır. Düşman ne kadar kötü olursa olsun (kalleş bile olabilir) çizgi-roman kahramanlar' onları mertçe yenmekten zevk ve gurur duyarlar. Çizgi romanlarda kalleşlerin sonu genellikle ya bir vahşi hayvanın pençelerinde ya da bir uçurumun dibinde gelmektedir. Bizim kahramanlarımız ise vampirlerden sonra dünya üzerinde ebedi hayatın sularına ermiş, yaşlanmayan yegane insanlardır.
1970’li yıllarda bir bara girip limonata ya da süt isteyen Tommiks 1990'lı yıllarda da aynı hareketi yaptığında yine "süt çocuğu" ya da "yumurcak" diye bardakilerin dalga geçmesine sebep olacaktır. Çelik Blek, efsanevi Ontario Kurtlarının lideri Kaptan Swing, ve daha birçok kahraman Amerika'yı bir türlü İngilizlerden ya da başka bir deyişle "kırmızı urbalardan" kurtaramayacaktır. Kinova'nın (ırkçı anti - kahraman)yeni bir milleniumun başlamasına bu kadar az kalmışken halen Kızılderililer tarafından öldürülen ailesinin intikamını almak için yerli kafa derisi yüzmesi siyaseten ne kadar doğrudur, orası tartışma götürür. Yani aslında çizgi-roman kahramanları zamanın, çizerleri tarafından belirlenmiş bir dilimine hapsedilmiş bahtsız insancıklardır. Boş vakitlerinde aralarında, "yahu ölsek de kurtulsak " ya da " hayatımın geri kalanını rahat bir çiftlik evinde çoluğa çocuğa karışarak geçirmek istiyorum" diye konuşuyorlarsa şaşırmak gerek diye düşünmekteyim.Türkiye'de ilk çizgi romanları 1920’li yıllarda Türkçeleştirilmiş isimleriyle görmeye başlıyoruz. Örneğin 1928 yılında Tim Tylers Luck'ın, İki İzci olarak ya da Tim ve Spud'ın, Saim ile Ihsan olarak yayınlandığını görmekteyiz. 1950'lere gelindiğinde yabancı romanlara Türkçe isimler verilmesi furyası sona ermişti. Uzun yıllar ''Gökler Hakimi Baytekin" olarak yayınlanan çizgi-roman kahramanı artık Hürriyet gazetesi tarafından orijinal ismi olan Gordon olarak yayınlanmaktaydı. Türk çizgi romanının dönüm noktası 1951 yılında yayınlanmaya başlayan Pekos Bill oldu. Her ne kadar benim ait olduğum kuşak bu çizgi romanı hemen hemen hiç tanıma fırsatı bulamamış da olsa, Pekos Bill Türk çizgi-roman tarihinde yeni bir dönemin başlaması anlamına geliyordu. 1951 yılından sonra uzun yıllar boyunca "kovboylar" Türk okuyucusunun vazgeçilmez tercihleri oluyordu. Pekos Bill kısa sürede kendisine müthiş bir okuyucu kitlesi oluşturmuş ve Türkiye'de ilk kez bu okuyucu her hafta bayilerden aynı kahramanın yeni
maceralarını ister olmuştu. Pekos Bill'in daha sonraki kahramanlardan önemli farklarından bir tanesi bilmediğinin belirsiz olmasıydı. Teksas, Tommiks ya da Zagor mesajları okuyabilirken Pekos Bill'in böyle bir yeteneği olup olmadığını okuyucu hiçbir zaman öğrenemedi. Pekos Bill yayın hayatına 17 Mayıs 1958 yılında veda ederken Türkiye'de 334 sayı çıkmış ve arkasında, onun, atı Tayfun'un ve dostları Beyaz Tüy, Davy Crockett ve Sue'nun on binlerce hayranını bırakmıştı. Pekos Bill daha sonraki yılların kahramanlarıyla karşılaştırıldığında oldukça insancıl bir karaktere sahipti. Yayınlanan maceralarında birçok kez kendi ağzından "Pekos Bill adam öldürmez" cümlelerini duymak mümkündü. Bugün hala Teksas, Tommiks, Zagor ve bazı diğer dergilerin Türkiye'de yayınlandığını göz önüne aldığımızda Pekos Bill'in neden yok olduğunu anlamak bir hayli zor olsa gerek. Pekos Bill bırakınız 2000'e uyumlu olmayı, 20.yüz yıl'ın ikinci yarısına bile uyum sağlayamayarak kaybolup gitmiş büyük bir klasik olarak çizgi-roman tarihinde yerini almıştır.
Pekos Bill'i izleyen süreçte, başka bir derginin içerisinde dolgu malzemesi olarak başlayan Tommiks'i görmekteyiz. Dolgu malzemesi olarak yayınlandığı yıllarda orijinal adıyla yayınlanan dergi (Capitano Miki), okuyucunun ilgi göstermesi sonucu önce 3 sonra 4 ve en nihayetinde 5 sayfa olarak yayınlanmaya başlıyor. Samim Utkun yeni bir dergi olarak çıkması planlanan Miki'ye yeni bir isim veriyor, ve böylece bizim bildiğimiz Yüzbaşı Tom Miks ortaya çıkıyor.
Pekos Bill ile başlayan İtalyan çizgi-roman furyası artık Tommiks' le devam etmektedir. Yani bir bakıma Türk okuru "spagetti westernlerden" daha önce "spagetti çizgi romanlarla" tanışıyor. Tommiks'in Türkiye'de 1955 ile 1988 yılları arasında tam 235 macerası yayınlanıyor. Bugün 1980 kuşağı dediğimiz gençleri bir kenara bıraktığımızda herhalde Tommiks'i ve ünlü dostları Doktor ve Konyakçı 'yı Türkiye'de tanımayan hemen hemen yok denilecek kadar az insan bulunmaktadır. Tommiks'in yazar ve çizen i Esse Gesse'nin bir sonraki bombası ise hiç kuşkusuz Teksas'tır. Esse Gesse çizgi-roman metinlerinin en önemli özelliği okuyucuyu çok iyi yakalayan bir mizah anlayışına sahip olmalarıdır. Gerek Tommiks ve arkadaşları gerekse Çelik Blek ve ekibi sürekli olarak hem birbirleriyle şakalaşmakta, hem de düşmanlarını alaya almaktadır. Aksoy yayıncılık tarafından günümüzde yayınlanmaya başlayan Çizgi - Roman Klasikleri Arşiv Dizisi'nin ilk Teksas cildi, Profesör'ün şapkasını aramaya başlaması ve daha sonra Rodi’nin şapkayı ok talimi yapmak üzere kullanmasının ortaya çıkması ve aralarındaki sevimli koşuşturma ile başlamaktadır. Okuyucuyu kendi espri anlayışına alıştıran bu çizgi - romanlar/ bu espri anlayışıyla yoğrulmuş kuşakların ortak bir çizgi -roman kültürüne de sahip olmalarını sağladı. Birçoğumuz beğendiğimiz bir şey karşısında biraz da espri mahiyetinde "Ala" demeyi Teksas ve Tommiks’ten öğrenmedik mi? Teksas ve Tommiks yıllar boyunca bizlere iyilerin kötülere karşı verdiği mücadeleyi çok eğlenceli bir şekilde anlattı. Amerika'nın İngilizlerden bağımsızlığını nasıl kazandığı hakkında ki yegane bilgimiz (bu konuya ilgi duymamış insanlar için) herhalde Teksas’ta okuduklarımızdan ibarettir.
Altın aramaya giden bir kervanın içinde bulunan bir arabada Sam Boyle`u karısı ve minimini oğluyla birlikte görür okuyucu. Fakat çok geçmeden Kara Sığır önderliğindeki Pavnee Kızılderilileri kervana saldırır. Akıbet kaçınılmazdır. Kervandaki bütün beyazlar öldürülür. Büyük reis Kara Sığır, Sam Boyle’un bebeğine kıyamaz ve alıp evlat edinir. Fakat kafa derisi yüzülüp kel kalan ağır yaralı Sam Boyle ölmemiştir...(alıntı Talat Güreli’nin Yapı Kredi Yayınları tarafından yayınlanmış Çizgi Roman dergisinden yapılmıştır).
Kafasına ördek derisinden ve iki boynuzlu yeşilimsi bir maske takan Sam Boyle artık Kinova’dır ve önüne gelen kızıl deriliyi öldürmektedir. Teksas ve Tommiks gibi iki "iyi" kahramandan sonra insanların ırkçı Kinova’yı nasıl sevmiş oldukları bir hayli düşündürücü olsa gerek. Aslında Türkiye açısından baktığımızda neden bu kadar sevildiğini anlamak o kadar da zor değil. Kinova, şartların ırkçı yaptığı bir kahraman olarak karşımıza çıkmaktadır. Öyleyse intikamı haklıdır. Türk sineması aynen Kinova gibi kader sonucu "kötü" olmuş ya da olacak insanların hikayelerini belki binlerce kez konu etmiştir. Öyle ya da böyle Kinova Türkiye'de en fazla sevilmiş çizgi-roman kahramanlarından biri olmayı başarmıştır. Türkiye'nin ilk çizgi dışı çizgi - roman kahramanı ise Teks’dir. Teks 1970 yılında Zagor ve Kaptan Swing’le beraber Türk okurunun büyük beğenisini kazanmıştı. Teks'in diğer kahramanlardan en önemli farkı, onun herhangi bir kimse için çalışmaması, fakat kendisini kötülere karşı savaşan bir "vigilante" ilan etmesiydi. Tommiks bilindiği üzere bir rangerdi. Teksas'da Amerika'nın bağımsızlığı için organize
olmuş ve merkezi Boston'da bulunan gizli teşkilatın bir emir eriydi. Teks ise bağımsız bir kötülük savaşçısıdır. Teks, R. Bargioni ve E. Lucotti'nin yaptığı araştırmaya göre, kötülere karşı verdiği mücadelede, her macerasında ortalama 6 kişiyi öldürürken yandaşları da 3 - 4 kişiyi öldürmektedir. Teks 18 yıllık yayın hayatında 2000 kişiyi öldürür, 350 kavgaya karışır ve rakiplerine tamı tamına 780 darbe indirir. Kendisi ise 40 kez kurşun yarası almıştır. Zagor da Teks gibi bir anlamda bir "vigilante"dir. Yine Talat Güreli'den yapacağımız alıntı, Zagor'un bir vigilante olduğunu gözler önüne sererken aynı zamanda bir özeleştiri niteliği de taşımaktadır. Zagor'da arada sırada görünen yan tiplerden Kazma Kürek Bill kendisine "Kim bu Zagor? Bir Polis mi?" diye soran hayduda şu cevabı verir:...Uh...Söylemesi zor...Aynı zamanda hem polis, hem yargıç, hem de cellattır bu adam!...İşin garip tarafı, şimdiye kadar kimse onun, adaleti yerine getirmek için başkalarının işine karışmasının sebebini anlayamadı!..Aslında okuyucu açısından bu en ufak bir önem taşımaz. Doğal olarak kötülerin karşısında iyilerin haklarını savunanlar da olacaktır. İşte Zagor onların en müthişlerindendir. Zagor'un Italyan çizgi romanında başka bir yeniliğin öncüsü olduğunu da belirtmeden geçmeyelim. Zagor kesinlikle bir kovboy değildir. Maceralar genellikle Zagor'un yaşadığı ve yerli halk tarafından bir efsaneye dönüştürüldüğü bir ormanda geçer. Zagor'un kötüleri (Kinova'nın aksine) belli bir ırktan değildir. Kötü ister Kızılderili ister beyaz olsun kötüdür. Zagor'un şişko, ve asil bir aileden geldiğini iddia eden beceriksiz dostu Çiko, Türkiye'de birçok kilolu insanın bu isimle çağrılmasına sebep olmuştur. Bu kahramanların okuyucu tarafından ne kadar benimsendiğini göstermektedir. Gelelim Kaptan Swing'e. Swing birçok açıdan Blek'i andırmaktadır. O da İngilizler'e karşı özgürlük savaşı vermektedir. Swing'in okuyucu tarafından en çok hoşa giden yanı Gamlı Baykuş isimli arkadaşı ve onun kampın köpeği hakkındaki görüşleridir. Zavallı köpek sürekli "pire torbası" olarak adlandırılmaktadır.
Türkiye'de yayınlanmış ve çok büyük bir okuyucu kitlesi ile", buluşmuş bir başka kahraman ise Mister No'dur. Aslında! Mister No kahraman demeye bin şahit gerektiren bir kişiliktir. Diğer çizgi romanlarda çok az rastladığımız bir olgu Mister No'da sürekli dikkat çeker. Mister No'nun öyle Teksas'ın ya da Zagor'unki gibi doğa üstü güçleri yoktur. Mister No okuyucuya çok daha yakın bir kahramandır. Sık sık dayak yer, kadınlara aşık olur, oldukça fazla içki içer. Maceralarında başına gelmedik kalmaz. Fakat o her zaman iyimser ve yaşamdan zevk alan bir kahramandır. Zagor’la başlayan "anti - kovboy" kahramanlar Mister No ile doruk noktasına varır. Mister No'nun maceraları Latin Amerika'da yağmur ormanlarında geçer Aslında bu bile "vahşi batı" dan bıkmış okuyucu için bir yeniliktir. Mister No Türkiye'de bu özellikleriyle en çok sevilen çizgi - romanlardan biri olmayı başarmıştır.Teks, Zagor, ve Mister No, Esse Gesse çizgisinin en önemli rakipleri olmuşlardır. Bu çizgi - romanlar! Bonelli ailesi çizmektedir. Buradan da anlaşılacağı üzere Türkiye'de en çok okunmuş çizgi - romanlar yalnızca iki ekolden gelmektedir.
Türkiye'de çizgi-roman deyince doğal olarak Kızılmaske, Mandrake ve bunlardan yıllar sonra çıkan Atlantis'i de unutmamak gerekir. Mandrake'nin yaratıcısı Phil Davis'tir. Mandrake genellikle kötülere karşı verdiği savaşta hipnotizma yeteneğini kullanarak galip gelmektedir. Fakat hikayelerden de çok rahatlıkla anlayacağımız gibi aslında Mandrake gerçekleri değiştirmemekte yalnızca onların rakipleri tarafından yanlış algılanmasını sağlamaktadır. Yani aslında düşmanın elindeki silah yılan olmamakta fakat düşman öyle algılamaktadır. Mandrake şatosunda, yardımcısı Abdullah, aşçısı ve kız arkadaşıyla beraber yaşar ve genellikle 8 çetesi olarak bilinen yasadışı bir örgütle uğraşır. Kızılmaske ise asırlardan beri aynı kıyafeti giyen ve Kenya ormanlarında yaşayan bir efsane - gerçek kahramandır. Kötülere vurduğu yumruğuyla onların yüzlerinde hayatlarının sonuna kadar taşıyacağı bir kurukafa işareti bırakmaktadır. Kızılmaske'de kötüler, gerek ormanda gerekse şehirde aşağılık planlarını uygularlar. Kızılmaske şehir işlerine bir kuyunun dibinden telsiz aracılığıyla verdiği mesajlarla ulaşmaktadır. Şehirdekiler için "gizli komutan", arasında yaşadığı pigmeler içinse Fantom'dur. Kızılmaske’nin bir Fransız çizgi - romanı olduğunu da eklemeden geçmeyelim. Kızılmaske için ormanda birçok deyiş üretilmiştir:"Ormanda Fantom'un yumruğu bir bizonu bile devirebilir derler "ya da" Ormanda Fantom bir kaplandan bile daha çeviktir derler" gibi.Bu deyişler bir yandan okuyucuya Kızılmaske'nin gücünü gösterirken bir yandan da hafif alay konusu olmaktan kendini alamazIar.Atlantis ise Martin Mystree isimli kahramanıyla okuyucuları arkeoloji ve antropoloji bilim dalları arasında gezdirir. Martin'in kıskanç bir sevgilisi, yanından ayırmadığı Neanderthal adam Java ve "Zzzap, Zzzaapp" diye ateş eden kendisine uzaylılar tarafından verilmiş bir tabancası vardır. Atlantis'in en ilgi çekici yanı gerçeğe yakın olayları ele alması ve bir hayli didaktik (öğretici) bölümler içermesidir. 1980’li yıllarda Türk okuruyla buluşan Atlantis kısa süre içerisinde birçok yaş grubundan önemli bir okuyucu kitlesi oluşturmuştur. Gizemli olaylar, doğa üstü güçler ve bunların kötüler tarafından kullanılmaya çalışılması Martin'in görevini bizlere anlatmaya yeter. Martin gizemleri çözer ve doğa üstü güçlerin kötülerin eline geçmesini engeller.Bu üç çizgi-roman her ne kadar Türkiye'de tutulmuş da olsalar, yine İtalyan çizgi - romanları kadar büyük bir başarı elde edememişlerdir. Türkiye'de bunlardan başka Red Kit, Asteriks ve Ten Ten daha ayrı türler olarak yayınlanmış ve büyük ilgi görmüştür. Conan apayrı bir kategori olarak kendi okuyucusunu yaratmıştır. Yüzbaşı Volkan ise eski Türk çizgi - romanlarından (örneğin Tarkan) farklı olarak modern bir Türk subayının hayatını ve başarılarını anlatmaktadır.
Peki bütün bu çizgi - romanlar 2000'e uyumlu mu? Bana kalsa hiç tereddüt etmeden evet cevabını veririm. Fakat günümüz çocukları maalesef çizgi-roman okumuyorlar. Onlar için çizgi - romanların yerini bilgisayar oyunları almış durumda. Bizim uzun yaz günlerinde bir ağaç gölgesinde çizgi - romanlarımızı okuduğumuz, akşam hava kararırken anneannemizin bizi eve çağırdığı günler artık çok uzakta. Mahallede çizgi - roman değiştirdiğimiz günler tarihin yaprakları arasında kayboldu. Şimdiki çocuklar birbirleriyle ancak bilgisayar oyunu değiş tokuşu yapıyorlar. Bu nedenlerle bir hayli ümitsizim. 82 sayfalık değil de 98 sayfalık bir çizgi - romanın vereceği keyfi, o en kötü kalite kağıda basılmış maceraların kokusunu bugün hiçbir çocuk anlayamayacak. Yine de hala Zagor'un ya da Atlantis'in, hatta son zamanlarda Tarkan'ın basıldığını görmek içim bir parça da olsa bir umut ışığı düşürmekte. Zagor'u, Çelik Blek'i, Tommiks'i yada diğerlerini tanımayan bir insan nasıl olur da bu dünya da yaşayabilir?
Son söz:
"Hay aksi, melunlar çizgi - romanımı çalmışlar.
Dr. Burak Arıkan
ZAMANGEZGİNİ_BAYHUN ÖNTÜRK
Son düzenleme: