Üzücü gündem eleştirimi saymazsak bu öykü bence en baba batman öykülerinden biridir ve bizde yayınlanmasını çok isterim:
Deprem Gerçeğini Belki de "Batman"dan Öğrenmeliyiz
Van depremiyle birlikte yeniden yıkıldık... Batıdan bazıları "oh olsun" diyebilecek kadar devleşirken onurlarıyla (!) 63 öğretmenimiz kötü yapı sebebiyle şehit olup gitti ve 2 bin küsur bina yıkıldı aynı sebepten, cezaevinen kaçanlar oldu, yine spekülasyonlar aldı yürüdü, kaçakçılar, fırsatçılar, hırsızlar, yağmacılar, sonra Kızılay'ımız çadır bile kuramıyormuş, bazı devletlerin yardım tekliflerini geri çevirmişiz v.s.
Sene 1998'i gösterirken tüm bu olayları bine katlayan bir Batman serisi başladı ve dört bölüm halinde "Deprem gerçeğini" okurun gözüne soktu en uzak durulası kurguyla: Cataclysm, Aftershock, Road to No Man's Land, ve No Man's Land...
İlk öykü Cataclysm'dir. 18 sayı süren muhteşem bir giriştir bu. Güzel bir öğleden sonra güneş batarken beklenmedik bir şey olur ve merkez üssü Wayne Malikanesi olan 7.6'lık deprem meydana gelir öyküde. Hemen akla geleceği gibi gökdelenler dahil binlerce bina yıkılır, insanlar ölür, köprüler yıkılır, şehir tam anlamıyla "yerle bir olur". Catactlysm beklenmedik karşsıında aciz kalan bir şehri anlatır. Yönetim iflas eder, insanlar çaresiz kalır, yardım yeterince hızlı yetişmez ve Batman ortada yoktur.
Öykü boyunca Batman elemanları Nighwing, Robin, Oracle, Huntress, Azrael bir şeyler yapmaya uğraşsalar da yetişemezler olaylara. Bu arada ortaya Qukemaster diye bir tip çıkar ve "ben yaptım depremi" der ama aslında bunun Vantrolog olduğu anlaşılır yeni kuklasıyla. Alt edilir v.s. Şehir çaresizdir ve bazı kötüler şehrin daha kötü duruma düşmesini engellemeye çalıştığı görülür. Tabii başta Joker olmak üzere bir kısmı da Arkham'dan kaçarlar.
Derken Aftreshock dizisiyle birlikte Batman'in döndüğünü görürüz. Şehri terk ettiği sanılan kahraman aslında kendine yeni bir üs inşaa etmiştir bu süre zarfında. Hemen olaylara balıklama atlar ve insanlara yardıma çalışır ancak vahşet almış yürümüştür. Yamyamlık, delilik, çılgınlık, hırsızlık, ahlak duygularının yok oluşu, hayatta kalma bahasına yapılanlar... Batman büyük bir felaket karşısında ortaya çıkan en büyük düşmanıyla çarpışır: Çaresiz insan! Tabii bu arada şehir terk edilmeye başlanır. Kalanlarsa... Bu öykü daha sonra "Road to No Man's Land"e bağlanmıştır.
Batman'in "No Man's Land"i için "saga"(efsane) diyorlar ya doğrudur bence. Muhteşem çünkü. Washington yönetimi tarafından insansız bölge ilan edilen Gotham şehri tekrar inşaa edilmeyecektir. Batman, Bruce Wayne kimliğiyle bu fikri değiştirmek üzere mecliste konuşma yapar. Ancak bu defa da şehri daha da yıkmaları için tutulmuş bir grup kötü karakter şehre salınır. Savaş kızışmıştır. Her grup, çete, villain şehrin bir bölümünü işgal ederler. Ellerinde spreylerle bölgelerini işaretlerler. "Tıpkı köpekler gibi" diye anlatılıyor bu çizgi romanda. Herkes herkese karşı.
Sahra çadırlarında tedavi edilmeye çalışılan insanlar, şehri terk etmeyen ve şehri sokak sokak geri almaya çalışan polisin gözetiminde hayata tutunmaya çabalarlar. Arkham kaçkınları şehri dehşete boğarken Poison İvy yetim kalan çocukları koruması altına alır ve Penguen en büyük kaçakçılık/karaborsa organizasyonunu kurar. Artık takas dönemi başlamıştır ve sistem yıkılmıştır. Oracle bilgisayarları olmadığından "taş devrindeyim" diye tanımlıyordu çaresizliğini. Bu arada kahramanlar arasında en inançlı olan Huntress Korkuluk'la bir kilisede hesaplaşıyor, Nightwing Blackgate cezaevinden firarları engelliyor, Azrael şehri yıkmaya çalışan şeytan maskeli grubu durduruyorken yeni Batgirl karakteri ortaya çıkıyordu.
Ancak medeniyetin kaybolduğu bu şehirde kahramanlar medeni kalabilecekler miydi? Şiddet onları da mı pençesine alacaktı? soruları yanıt bekliyordu.
Polislerin bir kısmı "yerinde infaz"a yönelince örgütte ciddi bir karmaşa ortaya çıktı. Gordon, bu polislerle çatışmasa da desteklemedi. Bu arada Joker şiddet yanlılarının başıyla bir tür "seçim" yarışına giriyor ortalığı kasıp kavuruyordu. Sokaklarında farelerin cirit attığı, cesetlerin açıkta hayvanlara yem olduğu şehirde şiddet daha da yükseliyordu. Batman tüm yardımcılarını yönlendirerek bu vahşete dur demeye çabalarken hiç beklenmeyen oluyor baş düşmanı Bane herkesin kaçtığı şehre giriyordu.
Neyse ki bu girişin sebebinin "iyi" olduğu anlaşılıyor, Amerika Başkanlığına seçilen Lex Luthor adına şehre gelmiş olan Bane'in Batman'a "yardım ettiğine" şahit oluyorduk. Sonrasındaysa Lex Luthor'un Gotham'ı tekrar inşaa ettirdiğine tanık oluyoruz...
Dört bölümlük muhteşem bir senaryo... Birileri oturup en kötü senaryoyu oluşturmak için hayli kafa patlatmış görüldüğü üzere....
Ya...! Açıkçası kimseye laf sokuşturmak istemiyorum ama ülkemizde yaşanan son depremde de geçen zaman içinde çok şey öğrenmediğimiz, ders çıkaramadığımız ortaya çıktı. Acaba birileri yazmak için uğraşacağına bizdeki olaylara bakıp senaryo yazsa daha mı az yorulur? Paralellikler ortada. Ya da bizdeki yöneticiler çizgi roman okuyup onlardan ders mi çıkarsa?... Bilemedim.
Deprem Gerçeğini Belki de "Batman"dan Öğrenmeliyiz
Van depremiyle birlikte yeniden yıkıldık... Batıdan bazıları "oh olsun" diyebilecek kadar devleşirken onurlarıyla (!) 63 öğretmenimiz kötü yapı sebebiyle şehit olup gitti ve 2 bin küsur bina yıkıldı aynı sebepten, cezaevinen kaçanlar oldu, yine spekülasyonlar aldı yürüdü, kaçakçılar, fırsatçılar, hırsızlar, yağmacılar, sonra Kızılay'ımız çadır bile kuramıyormuş, bazı devletlerin yardım tekliflerini geri çevirmişiz v.s.
Sene 1998'i gösterirken tüm bu olayları bine katlayan bir Batman serisi başladı ve dört bölüm halinde "Deprem gerçeğini" okurun gözüne soktu en uzak durulası kurguyla: Cataclysm, Aftershock, Road to No Man's Land, ve No Man's Land...
İlk öykü Cataclysm'dir. 18 sayı süren muhteşem bir giriştir bu. Güzel bir öğleden sonra güneş batarken beklenmedik bir şey olur ve merkez üssü Wayne Malikanesi olan 7.6'lık deprem meydana gelir öyküde. Hemen akla geleceği gibi gökdelenler dahil binlerce bina yıkılır, insanlar ölür, köprüler yıkılır, şehir tam anlamıyla "yerle bir olur". Catactlysm beklenmedik karşsıında aciz kalan bir şehri anlatır. Yönetim iflas eder, insanlar çaresiz kalır, yardım yeterince hızlı yetişmez ve Batman ortada yoktur.
Öykü boyunca Batman elemanları Nighwing, Robin, Oracle, Huntress, Azrael bir şeyler yapmaya uğraşsalar da yetişemezler olaylara. Bu arada ortaya Qukemaster diye bir tip çıkar ve "ben yaptım depremi" der ama aslında bunun Vantrolog olduğu anlaşılır yeni kuklasıyla. Alt edilir v.s. Şehir çaresizdir ve bazı kötüler şehrin daha kötü duruma düşmesini engellemeye çalıştığı görülür. Tabii başta Joker olmak üzere bir kısmı da Arkham'dan kaçarlar.
Derken Aftreshock dizisiyle birlikte Batman'in döndüğünü görürüz. Şehri terk ettiği sanılan kahraman aslında kendine yeni bir üs inşaa etmiştir bu süre zarfında. Hemen olaylara balıklama atlar ve insanlara yardıma çalışır ancak vahşet almış yürümüştür. Yamyamlık, delilik, çılgınlık, hırsızlık, ahlak duygularının yok oluşu, hayatta kalma bahasına yapılanlar... Batman büyük bir felaket karşısında ortaya çıkan en büyük düşmanıyla çarpışır: Çaresiz insan! Tabii bu arada şehir terk edilmeye başlanır. Kalanlarsa... Bu öykü daha sonra "Road to No Man's Land"e bağlanmıştır.
Batman'in "No Man's Land"i için "saga"(efsane) diyorlar ya doğrudur bence. Muhteşem çünkü. Washington yönetimi tarafından insansız bölge ilan edilen Gotham şehri tekrar inşaa edilmeyecektir. Batman, Bruce Wayne kimliğiyle bu fikri değiştirmek üzere mecliste konuşma yapar. Ancak bu defa da şehri daha da yıkmaları için tutulmuş bir grup kötü karakter şehre salınır. Savaş kızışmıştır. Her grup, çete, villain şehrin bir bölümünü işgal ederler. Ellerinde spreylerle bölgelerini işaretlerler. "Tıpkı köpekler gibi" diye anlatılıyor bu çizgi romanda. Herkes herkese karşı.
Sahra çadırlarında tedavi edilmeye çalışılan insanlar, şehri terk etmeyen ve şehri sokak sokak geri almaya çalışan polisin gözetiminde hayata tutunmaya çabalarlar. Arkham kaçkınları şehri dehşete boğarken Poison İvy yetim kalan çocukları koruması altına alır ve Penguen en büyük kaçakçılık/karaborsa organizasyonunu kurar. Artık takas dönemi başlamıştır ve sistem yıkılmıştır. Oracle bilgisayarları olmadığından "taş devrindeyim" diye tanımlıyordu çaresizliğini. Bu arada kahramanlar arasında en inançlı olan Huntress Korkuluk'la bir kilisede hesaplaşıyor, Nightwing Blackgate cezaevinden firarları engelliyor, Azrael şehri yıkmaya çalışan şeytan maskeli grubu durduruyorken yeni Batgirl karakteri ortaya çıkıyordu.
Ancak medeniyetin kaybolduğu bu şehirde kahramanlar medeni kalabilecekler miydi? Şiddet onları da mı pençesine alacaktı? soruları yanıt bekliyordu.
Polislerin bir kısmı "yerinde infaz"a yönelince örgütte ciddi bir karmaşa ortaya çıktı. Gordon, bu polislerle çatışmasa da desteklemedi. Bu arada Joker şiddet yanlılarının başıyla bir tür "seçim" yarışına giriyor ortalığı kasıp kavuruyordu. Sokaklarında farelerin cirit attığı, cesetlerin açıkta hayvanlara yem olduğu şehirde şiddet daha da yükseliyordu. Batman tüm yardımcılarını yönlendirerek bu vahşete dur demeye çabalarken hiç beklenmeyen oluyor baş düşmanı Bane herkesin kaçtığı şehre giriyordu.
Neyse ki bu girişin sebebinin "iyi" olduğu anlaşılıyor, Amerika Başkanlığına seçilen Lex Luthor adına şehre gelmiş olan Bane'in Batman'a "yardım ettiğine" şahit oluyorduk. Sonrasındaysa Lex Luthor'un Gotham'ı tekrar inşaa ettirdiğine tanık oluyoruz...
Dört bölümlük muhteşem bir senaryo... Birileri oturup en kötü senaryoyu oluşturmak için hayli kafa patlatmış görüldüğü üzere....
Ya...! Açıkçası kimseye laf sokuşturmak istemiyorum ama ülkemizde yaşanan son depremde de geçen zaman içinde çok şey öğrenmediğimiz, ders çıkaramadığımız ortaya çıktı. Acaba birileri yazmak için uğraşacağına bizdeki olaylara bakıp senaryo yazsa daha mı az yorulur? Paralellikler ortada. Ya da bizdeki yöneticiler çizgi roman okuyup onlardan ders mi çıkarsa?... Bilemedim.